BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Takkeyi Al Külahı Ver pandomiması bıktırdı artık

Ağzından “Milli İrade”yi düşürmeyen bu hükümet 2016’dan beri 160 tane kayyım atamış . Tek Adam Rejimi mi dersiniz Cumhuriyet İttifakı mı, her neyse, ben hayatımda ülkesinin yanı sıra kendine de bu kadar zarar veren, böyle yavaş ve kararlı intihar olayı görmedim. Çünkü bir yandan Kürt oylarını kaçırıyor, diğer yandan genel kamuoyunu kendisine yabancılaştırıyor. Diğer yandan, diyalektik dediğimiz veya “şerden hayır” denilen bişey de var: Bütün bu acayip aşırılıklar, CHP gibi ayağını uzatıp yatan bir partiyi bile harekete geçirebilir.

İlk önceleri şaşırdık, tam karar veremedik ne olduğuna. Durup dururken DEM’e gidip el sıkmalar; Öcalan’ı Meclis’e davet etmeler; PKK’ya silah bıraktırmasını istemeler; “Türk ile Kürt’ün birbirini sevmesi farzdır” , “Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir”  demeler

İnsanlar alttan alta seziyorlardı, ama ülkenin en büyük sorunuyla böyle bu kadar oynanmasını da mümkün görmüyorlar mıydı neydi, tam anlayamıyorlardı.

Sonunda açıklığa kavuştu. Fazlasıyla basit olduğu için karar verememişiz. Temmuz 2011’den beri avukatlarıyla, Eylül 2016’dan beri de ailesiyle bile görüştürülmeyen bir Öcalan’ın, ne idiğü katiyen belli olmayan bir “umut hakkı”  zokasına karşılık Erdoğan’a ömür boyu cumhurbaşkanlığı tanımak imiş mesele temelde. Bu gad-dar basit.

***

Pazarlık pazarlıktır; politika bu en nihayetinde. Ama bu kadar da olmaz ki birader. Bir yandan Kürtlerin oyunu kazanmaya soyun, diğer yandan bu insanlara etmediğini bırakma. Mantık almıyor. Özetlemek bile çok zor:

Neredeyse serbest bırakacağım dediğin Öcalan’a şimdi yeniden görüş cezası veriyorsun . YSK denetiminden geçip aday olmuş CHP Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i sırf Kürt diye tutukluyorsun, çünkü en önemli suçlama gerekçesi bir annenin ölümü nedeniyle (hakkında hiçbir soruşturma bulunmayan) oğluna telefonla taziyede bulunmuş olması .

Hemen ardından DEM’in Mardin, Batman, Halfeti başkanlarını kayyımlıyorsun ve en muteber gazetecin A. Selvi “Bir süre her sabah yeni bir kayyum haberiyle uyanabiliriz”  diye bu işin süreceğini duyuruyor. Zaten gerek DEM gerekse CHP’nin titrek kayyım protestoları gaz ve cop marifetiyle dağıtılmakta.

Üstelik, PKK’dan ne kadar uzak olduğu Mısır’daki sağır sultanın bile malumu olan Ahmet Türk’ün Mardin’de bu üçüncü defa kayyımlanması olayının gerekçesi: 2011’de Siirt’te yaptığı ve takipsizlikle sonuçlanmış bir konuşma .  

***

Bu arada trajikomik olaylar sürüyle.

Kürtçe konuşuluyor diye Rojbash filmi yasaklanıyor . Sokak röportajında “Ben Türk değilim” dediği için Ali Çeven “silahlı örgüt propagandası”ndan tutuklanıyor . Tatvan’da Cesim Başboğa, DEM kongresinde seslendirdiği Kürtçe şarkı nedeniyle “zincirleme örgüt propagandası” gerekçesiyle 1 yıl 15 gün cezaya çarptırılıyor .

Amedspor’a Erzurum deplasmanında taraftar yasağı getiriliyor. Gerekçe: “Erzurum milli ve manevi değerlere bağlıdır” .

Cezaevine gönderilen mekap ayakkabıya, “bu markanın PKK ile özdeşleştiği bilinmektedir” gerekçesiyle el konuyor .

Her birini ayrı ayrı yazmak ve link vermek yazının tamamını işgal eder; topluca yazayım: Cizre, Kahta, Siirt, Gaziantep, Iğdır, Şırnak ve Erzurum’da DEM eşbaşkanları şafak baskınlarıyla tutuklanıyor; sabahın köründe kapıya dayanmak apayrı bir ceza. Ardından, buralarda gösteri ve yürüyüşler yasaklanıyor.  

***

Ağzından “Milli İrade”yi düşürmeyen bu hükümet 2016’dan beri 160 tane kayyım atamış .  Tek Adam Rejimi mi dersiniz Cumhuriyet İttifakı mı, her neyse, ben hayatımda ülkesinin yanı sıra kendine de bu kadar zarar veren, böyle yavaş ve kararlı intihar olayı görmedim.

Çünkü bir yandan Kürt oylarını kaçırıyor, diğer yandan genel kamuoyunu kendisine yabancılaştırıyor. TÜSİAD sosyal medya hesabından yazmakta: “Kayyım ataması bağlamında cezalandırılan, görevden alınan yerel yönetici değil, onu seçen halk olmaktadır" . Artan parti içi muhalefetten hiç bahsetmiyorum.

***

Diğer yandan, diyalektik dediğimiz veya “şerden hayır” denilen bişey de var: Bütün bu acayip aşırılıklar, CHP gibi ayağını uzatıp yatan bir partiyi bile harekete geçirebilir.

Belki Esenyurt hadisesinin etkisiyle, ne sebeple olursa olsun, Gn. Bşk. Özgür Özel Batman’a gidiyor ama tek başına. Niye üçü birden (+İmamoğlu + Yavaş) gitmiyorlar, hatta Kılıçdaroğlu’nu da alarak? Niye Esenyurt’a kayyım atanınca Adalet Nöbeti başlatıyor da Batman, Halfeti ve Mardin’de başlatmıyor CHP?

Daha geriye gidersek, CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun hapis cezası alması üzerine CHP niye 2017’de taa Ankara’dan İstanbul’a Adalet Yürüyüşü yapıp ortalığı sarstı da, şimdi M. Yavaş bile İstanbul’da 411 CHP’li belediye başkanının davet edildiği Esenyurt mitingine niye gitmedi ikindi vakti bir cenazeye katılmam lazım deyip

Bırakın onun gitmemesini, Gn. Bşk. Ö. Özel 1 Kasım’da Silivri Cezaevinde Ahmet Özer'i ziyaret edecekti, artık partide neler olduysa iptal etti .

***

Bütün bunlar niye oluyor?

Fazlasıyla basit: ‘CHP Kürtlerle aynı fotoğrafta yer alıyor’ demesin diye eloğlu.

E. İmamoğlu da tez zamanda kayyımlanırsa akılları başına belki gelir. O da belki, çünkü bu partide Bolu ve Afyon belediye başkanları gibi şahıslar “yalnız değildir” maalesef.

CHP’nin ödü kopuyor, 1930’lar CHP’sinin politikasından sapma yaparım diye. Diğer bir deyişle, 2 şey oluyor:

Birincisi, Altı Ok’tan milliyetçilik oku laiklik okunu vuruyor çünkü bütün bunlar Siyasi İslamcı Tek Adam Rejimine gıda oluyor.

İkincisi, bu milliyetçilik anlayışı Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde uygulanan antidemokratik uygulamayı hayatta tutuyor. Yani CHP’nin DNA’sı izin vermiyor çağdaşlaşmasına.

O izin gelene kadar büyük olasılıkla Etki Ajanlığı yasası  gelecek ve OHAL’e bile gerek kalmayacak.

CHP ya şimdi Kürt’leri de yanına alıp ülkeyi kurtaracak, ya da ülke düştüğü çukurdan daha yıllarca kurtulamayacak.

***

Not-1: Tanıdıklara söylüyorum hep, buraya da yazayım, kayyum demeyiniz. Çünkü Kayyım: Bir görevi yapmak için kanun tarafından atanan memur. Kayyum: Tanrının sıfatlarından biri; ezeli ve ebedi. (Kaynak: A. R. Alp-S. Alp, Büyük Osmanlı Lugatı, cilt III, s. 807).

Not-2: Böylesi hassas durumlarda Kürtlerin çok özenle davranması gerekiyor. DEM Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan şöyle dedi: "Seyit Rıza ne yaptıysa, Şeyh Saitler ne yaptıysa, Sakineler ne yaptıysa Kürt halkı da onların yaptığını yapacaktır". Bakırhan burada isyandan değil direnmekten bahsediyor ama, Şeyh Sait deyince insanların aklına isyan gelir. Siyaset demek, her şeyden önce, karşı tarafa malzeme vermemek demektir.