"Sınırın Ötesindeki Algılar" araştırması önemli bulgular sunuyor

Hrant Dink Vakfı, ‘Sınırın Ötesindeki Algılar: Kamuoyunun Gözünden Türkiye-Ermenistan İlişkileri’ başlıklı bir rapor yayımladı. Rapor, Kafkasya Araştırma ve Kaynak Merkezi - Armenia Foundation ve KONDA Araştırma ve Danışmanlık Şirketi’nin 2023 ve 2024’te yürüttüğü ortak araştırmanın ürünü.

HABER MERKEZİ

Sonuçlar 18 Ekim Cuma günü düzenlenen bir toplantıyla tanıtıldı. Toplantıya Caucasus Research Resource Center’dan  (CRRC) Seda Ananyan, KONDA’dan Aydın Erdem, araştırmacılar Erman Bakırcı ve Sona Balasanyan katıldı. Toplantının moderatörlüğünü International Crisis Group Türkiye/Kıbrıs Direktörü  Nigar Göksel yaptı. Rapor 4 Ekim’de de Ermenistan’da tanıtıldı. 

Rapor, Türkiye-Ermenistan normalleşmesine ilişkin Ermenistan ve Türkiye'deki kamuoyu algıları üzerine yapılan özgün bir birincil araştırmanın bulgularını özetliyor. Raporun içeriği, Ermenistan ve Türkiye'de eş zamanlı olarak yürütülen iki paralel araştırma girişimine dayanıyor. Her iki ülkede de niceliksel ve niteliksel bir çalışma yürütüldü ve araştırma her iki ülkenin genel yetişkin nüfusunu temsil ediyor.

Bulgular
Araştırmadan elde edilen bazı bulgular şöyle:

-Türkiye ve Ermenistan toplumlarının birbirlerini algılama biçimlerinde bir ikilik bulunmaktadır. Tarihsel ve eğitimsel anlatılar olumsuz olsa da, Ermenistan'daki birçok kişi Türkiyeli sıradan insanları daha dostane ve temasa açık olarak görüyor. Ne kadar çok temas kurulursa bu oran o kadar artıyor ve bu sayede ilerleme fırsatı doğuyor. Aynı durum Türkiyeli insanlar için de geçerli. Bu durum, olumsuz algının kişisel olmaktan ziyade tarihsel ve nesiller arası bir mercekten görüldüğünü ortaya koymaktadır.

- “Ayna benlik” kavramı, öz kimliğimizin başkalarının bizi nasıl algıladığına inandığımızın bir yansıması olduğunu öne sürmektedir. “Aynada yansıtılan öteki” merceğinden bakıldığında, araştırma iki ulus arasındaki algıların ve karşılıklı yansımaların karmaşık etkileşimini vurgulamaktadır. Anketler, her iki ulusun da hükümet pozisyonları ve bunların iki ulus arasındaki etkileşimi nasıl etkileyebileceği konusundaki karşılıklı farkındalığın altını çizmiştir.

- Araştırma, Ermenistan'da Ermenilerin kendilerini tarihsel kurban, Türkleri ise saldırganlar veya düşmanlar olarak algılandığına dair yaygın bir algıya işaret ediyor. Buna karşılık, Türkiyeli katılımcılar atalarının Ermeni ayaklanmaları nedeniyle acı çektiğini ileri sürmüştür.

- Araştırma, Türkiye'nin Ermenistan halkı arasında Ermenistan'a kıyasla daha güçlü bir devlet olarak tasvir edildiğini ortaya koymuştur, ve bu da iki ülke arasındaki güç dinamiklerini göstermektedir. Bu güç asimetrisi iki toplum arasında karmaşık bir dinamiğe yol açmakta ve iki halkın etkileşimlerini, birbirlerine yönelik algılarını ve normalleşme sürecine verdikleri önemi etkilemektedir.

- Ermenistan nüfusunun yaklaşık %50'si diyalog ve iletişim yoluyla önümüzdeki beş yıl içinde normalleşmenin mümkün olduğuna inanıyor. Türkiye toplumu normalleşme ihtimali konusunda daha kötümser.

- Çözümlenmemiş tarihi travmalar, gelecekle ilgili endişe ve korku duygularına yol açmaktadır.. Ermenistan'daki katılımcıların çoğu sınırın açılmasının geçmişteki çatışmaların tekrarlanmasına ve ulusal kimlik kaybına yol açabileceğinden endişe etmektedir. Ermenistan nüfusunun önemli bir kısmı Ermenistan ve Türkiye arasındaki mevcut sorunları son derece ciddi ve karmaşık olarak görmektedir. Türkiye nüfusunun sadece %23'ü toplumlar arasındaki mevcut sorunların çok ciddi ve karmaşık olduğunu düşünmektedir.

-Her iki toplum da ekonomik işbirliğini normalleşme için uygun bir başlangıç noktası olarak görüyor. Şehirde yaşayanlar ve yaşlılar, kırsal kesimde yaşayanlara ve gençlere kıyasla Türk ürünlerini satın almaya daha meyilli.

- Halk, Ermenistan hükümetinin normalleşmedeki rolünü çok önemli buluyor ve çoğunluk bunun hayati önem taşıdığını düşünüyor.. Türkiye nüfusu arasında da benzer bir örüntü gözlenmektedir.

- Şu anda Ermenistan'da normalleşmeye karşı temkinli bir açıklık söz konusu ve Ermenistan halkı Türkiye ile bir şekilde ilişki kurulmasını desteklemektedir. Ermenistan'daki genç katılımcılar ilişki kurma konusunda daha şüpheci. Türkiye toplumunda ise Ermenistan'a karşı daha tarafsız bir tutum söz konusudur.

- Türkiye'den katılımcılar arasında Ermenistan ve Ermenistan toplumu hakkında önemli bir bilgi eksikliği olduğu dikkat çekmektedir. İlişkilerin geliştirilmesi ve barış içinde bir arada yaşama yönündeki genel arzuya rağmen, köklü güvensizlik ve milliyetçi etkiler zorlu engeller olmaya devam etmektedir.

-Ermenistan ve Türkiye arasındaki normalleşme ihtimali karmaşık ve bölünmüş olmaya devam ediyor. Tarihi meseleler, Ermenistan'daki algılarda cinsiyet ve yaş farklılıkları, Türkiye'de Ermenistan'a yönelik tarafsız yaklaşım ve iki devlet arasındaki algılanan güç asimetrisi zorlukları vurgulamaktadır. Buna rağmen, Ermenistan'daki kadınlar ve gençlerle hedefe yönelik etkileşim ve her iki ülkedeki eğitim önyargılarının ele alınması yoluyla ilerleme potansiyeli bulunmaktadır. 

-Araştırma, yapıcı siyasetçilerin toplumsal önyargıların üstesinden gelmek ve olası engelleri etkili bir şekilde aşmak için dengeli, iyi hazırlanmış ve dikkatli adımlar atması gerektiğinin altını çiziyor. Her iki toplum da normalleşme çabalarında hükümetlerinin kritik rolünü kabul etmekte ve kalıcı barış ve işbirliğine ulaşmak için iki taraflı angajmana duyulan ihtiyacın altını çizmektedir.

“Ermenistanlı kadınlar korksa da barış için elini taşın altına koymaktan çekinmiyor”

Araştırmacılardan Sona Balasanyan ile rapordan çıkan sonuçları konuştuk.

Önce bize kendinizi tanıtır mısınız?

Araştırma kuruluşu olan CRRC Armenia’nın yönetici direktörüyüm. Ayrıca akademisyen ve sosyolog olarak da kendimi tanımlayabilirim. Yerevan Devlet Üniversitesinde Sosyoloji Dersleri vermekteyim.

İlk olarak dikkatimi raporun önsözündeki esas raporun İngilizce olduğu notu ilgimi çekti. Neden ortak dil olarak İngilizceyi seçtiniz. Bu bize raporun evrenselliği hakkında bilgi verebilir mi?

Evet, verebilir. Bu rapor için Ermeni ve Türk araştırmacılar beraber çalıştı ve ortak iletişim aracı olarak İngilizce seçildi. Raporun iki tarafa da eşit mesafede durması için İngilizce dilini seçme gereği duyduk. Ermenice ve Türkçe’ye çevirme işlemleri ise İngilizce üzerinden gerçekleşti.
Sona Balasanyan (FOTO: Berge Arabian)
Bu raporu hazırlama konusunda iki araştırma grubunu da harekete geçiren şey neydi? Karşılaştığınız zorluklardan biraz bahsedebilir misiniz?

Önce bizi bu araştırmayı yapmaya sevk eden unsurlardan bahsetmek isterim. İlki iki taraftaki araştırmacıların da ortaklaşa paralel bir araştırma yürütmek istemesiydi. Normalleşme sürecinin ve olgusunun Türkiye ve Ermenistan’da nasıl algılandığı tüm araştırmacılar için bir merak konusuydu. Durumu anlamak için beraber çalışma içgüdüsünün ana motivasyon kaynağımız olduğunu söyleyebilirim. Yaşadığımız problemlere geldiğimizde ise en büyüğünün ‘örnek toplama’ olduğunu söyleyebilirim. Her topluma aynı şekilde yaklaşamıyoruz veya bu kadar hassas konulara nasıl cevaplar verebileceklerini kestiremiyoruz. Herkese aynı yöntemle ulaşmak istesek de bu günümüzde maalesef mümkün değil. Türkiye’de ise gündem çok hızlı değişiyor. Buna uyum sağlamak da bizim için çok zordu.

Katılımcıların soruları cevaplama yüksek değil. Bunun sebebi neydi? Korkmamız gereken bir şey mi?

Bu ilk bakışta korkutucu geliyor ama durum göründüğü gibi değil. Reddeden katılımcıların reddetme sebebi hayat yoğunluklarından dolayı zaman ayıramamalarıydı. Bundan dolayı genelde kırsal kesimden insanlara çok daha rahat ulaşabildik. Tabii ki konunun hassaslığından dolayı da reddedenler var fakat bunun yüzdesi düşündüğünüz kadar fazla değil.

Raporu incelerken Ermenistan’daki kadınların Türklere karşı daha ön yargılı olduğunu görüyoruz. Buna karşın uzlaşmaya en açık kesim de Ermenistanlı kadınlar. Bu çok dikkat çekici bir unsur.  Bunu nasıl yorumlayabiliriz?

Duygusal olarak kadınlar savaştan daha çok etkileniyorlar çünkü daha fazla zarar görüyorlar. Bu bağlamda en korkan kesimin kadınlar olmaları çok doğal. Bunun karşısında barışı da istedikleri için ellerini taşın altına koymaktan çekinmiyorlar. Bu aslında Ermeni kadınına atfedilen karakteristik bir özellik. Korkmasına rağmen elini taşın altına koymaya çekinmez.

Ermenistanlıların ve Türkiyelilerin birbirleri hakkındaki bildiklerini karşılaştırdığımızda, Ermenilerin daha ilgili olduğunu görüyoruz. Bunun sebebi nedir?

Türkiye ile olan bu sorunu çözmek Ermenistan’ın temel prensipleri arasında. Türkiye ise daha kozmopolit bir yapıya sahip. Türkiye’nin gündemi çok hızlı değişiyor ve sınırlarında yaşadığı çok fazla problem var. Bundan dolayı Türkiye’de insanlar gelişmeleri takip etmekte güçlük çekiyor. Ayrıca Türkiye çevredeki büyük ülkeler arasında yer alıyor.

“Eğitim seviyesinin yükselmesi daha hoşgörülü bir bakış açısına katkı sağlıyor

Serbest araştırmacı Erman Bakırcı da rapora dair Türkiye’den verilen yanıtlar özelinde Agos için bir değerlendirme yaptı. Bakırcı’nın yorumu şöyle:  

Araştırmamızda, “Ermeniler hakkında ne tür bir tutuma sahip olduğunuzu söylersiniz?” sorusuna üniversite eğitimine sahip bireylerin daha nötr ve pozitif yanıtlar verdiği görülüyor. Eğitim seviyesinin yükselmesi, daha hoşgörülü bir bakış açısına katkı sağlıyor. Yaş gruplarına baktığımızda ise özellikle gençlerin olumsuz yanıt oranları, daha yaşlı gruplara kıyasla düşük. 15-33 yaş arası gençlerde “ne olumlu ne olumsuz” yanıtı öne çıkıyor, bu da gençlerin daha tarafsız bir tutuma sahip olduğunu gösteriyor. Kırdan metropole gittikçe olumlu tutuma sahip olduğunu belirtenlerin oranı az da olsa artıyor.

“Ermenistan ve Türkiye arasındaki sınırın açılmasını ne ölçüde onaylıyorsunuz?” sorusuna üniversite mezunları arasında onay verenlerin oranı yüksek. Kent ve metropollerde yaşayanlar ise kırsal bölgelerdekilere göre sınırın açılmasını daha çok destekliyor. 15-17 yaş grubunda ise en yüksek onay oranı görülüyor, bu da gençlerin daha olumlu yaklaştığını gösteriyor.

Erman Bakırcı (FOTO: İşhan Erdinç)

Ayrıca, “Türk ve Ermeni kültürleri birbirine ne kadar yakın?” sorusuna verilen yanıtlar incelendiğinde, kırsaldan metropole doğru kültürel yakınlık algısının arttığı gözleniyor. Büyük şehirlerde yaşayanlar, farklı kültürlerle etkileşim içinde olduklarından ötürü bu algıyı daha çok paylaşıyor olabilir.

(Not: Rapor, Avrupa Birliği tarafından desteklenen “Türkiye-Ermenistan Normalleşme Süreci Destek Programı: Hızlı Destek” programı çerçevesinde Hrant Dink Vakfı tarafından yayımlanmıştır. Rapor İngilizce olarak yayımlanmış olup yakın, kısa sürede Ermenice ve Türkçe dillerinde de okurlara sunulacak. Raporun tamamına şu adresten ulaşılabilir )

Kategoriler

Dosya