“Yoksulluk uzun vadede çocukların sorunu haline gelecek”

"Geçen yıla kıyasla bu durumun derinleştiğini sahada gözlemliyoruz. Örneğin, ne yazık ki hanelerimizdeki öğrencilerin sadece %10’u haftada en az 2-3 kere kantin alışverişi yapabiliyor. Okula tavuk-yumurta ağırlıklı beslenme götürdüğünü söyleyen bir öğrenci dahi yok. %90’dan fazlası suyunu evden götürmek zorunda kalıyor. Bunlar korkunç sayılar. Bu öğrenciler, yetersiz beslenme nedeniyle sınıfta konsantre olma güçlüğü çekiyor, derslerde geri kalıyor ve akademik başarıları düşüyor."

Yoksulluk üzerine çalışmalar yapan Derin Yoksulluk Ağı’nın, ‘Yoksulluk Koşullarında Eğitim’ raporu yayınlandı. 119 kişiyle yapılan görüşmeler sonucu hazırlanan raporda Türkiye’de etkisi süren ekonomik darboğaz nedeniyle ailelerin çocuklarını okula göndermekte zorlandığı, çocukların okul kantininden alışveriş yapamadığı, internete erişemediği gibi birçok tespit yer alıyor. Derin Yoksulluk Ağı Araştırma ve Savunu Koordinatörü Önder Uçar ile eğitimde yoksulluk meselesi üzerine konuştuk.

Ekonomik darboğaz nedeniyle her öğrenci kaliteli eğitime erişemiyor. Özellikle öğrenciler okul içerisinde sağlıklı beslenemiyor. İPA Başkanı Buğra Gökçe, üç öğrenciden birinin kahvaltı yapmadan okula gittiğini söylüyor. Geçtiğimiz yıla göre bu tespit giderek derinleşiyor mu?


Eğitimde fırsat eşitliği, sadece ders materyallerine erişimden ibaret değil. Fiziksel ve zihinsel gelişimlerini tamamlayamayan çocukların derslere adapte olmaları, öğrenme kapasitelerini en üst düzeye çıkarmaları mümkün değil. Bu noktada sağlıklı beslenme, eğitimin olmazsa olmaz bir parçası. Beslenme eksikliği, sadece akademik başarıyı değil, çocukların genel sağlık durumunu, sosyal hayatlarını ve psikolojik gelişimlerini de olumsuz etkiliyor. İPA’nın tespit ettiği gibi, üç öğrenciden birinin kahvaltı yapmadan okula gitmesi, sadece bugünün değil, geleceğimizin de en büyük sorunlarından biri haline geliyor. 

Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu yaptığı çalıştayda da konuya dikkat çekti. Okullarda ücretsiz beslenme programlarının yaygınlaştırılması bu sorunu çözmenin en etkili yolu. Ücretsiz beslenme programları, çocukların okula devam etmesini teşvik eden, akademik başarılarını artıran ve sağlıklarını koruyan bir destek mekanizması olmalı. Geçen sene sonunda bir ilköğretim okulunda yaptığımız ve iki hafta süren beslenme desteği, tüm cüziliğine rağmen hem devamlılıkta hem de derslere katılım anlamında ciddi olumlu değişiklikler getirmişti. Aslında yerel yönetimler ve merkezi hükümet için çok da yük getirmeyen maliyetlere bu sorun kısa sürede çözülebilir. Türkiye ile benzer gelişmişlik seviyesindeki pek çok ülke kısa sürede bunu başardı.

Ekonomik kaygılar nedeniyle eğitime devam edemeyen çocuk sayısı da artıyor. Temel kırtasiye fiyatları ciddi oranda arttı. Bunun dışında okullara kayıt döneminde ödeme yapamayan aileler de bulunuyor. Belediyelerin kırtasiye destekleri yeterli değil mi? Başka nasıl yardımlar yapılabilir?

Dezavantajlı mahallelerdeki çocukların ciddi bir kısmı ekonomik kaygılar nedeniyle ya devamsızlık yapıyor ya da eğitimi tamamen bırakmak zorunda kalıyor.
Önder Uçar
Hem beslenme konusunda hem de kırtasiye desteği konusunda bazı belediyeler öncü olabilecek çalışmalar yapmaya başladılar. Bunları bazı bölgelerde bir nebze rahatlama sağlasa da, daha geniş çaplı ve sistematik bir kırtasiye ve eğitim desteği mekanizmasının kurulması gerekiyor. Belli yardımlara erişim mekanizmalarının dezavantajlı ailelerin kolayca kullanabileceği bir hal alması lazım. Örneğin dijitalleşme, tüm avantajlarına rağmen en yoksul kesimlerin erişiminin sınırlı olduğu bir alan, ve salt dijitalden ibaret kalan başvuru mekanizmalarına erişemeyen haneler var. Sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve yerel yönetimler, yurtdışındaki iyi örnekleri uyarlamada iş birliği yaparak bu alandaki eksiklikleri epeyce hafifletebilir. Ayrıca, okulların kendi içinde oluşturacakları dayanışma ağları ile ihtiyaç sahibi öğrenciler için yerel çözümler üretilebilir. Sadece kırtasiye değil, okul sonrası destek programları, rehberlik hizmetleri ve psikososyal destekler de bu çocukların eğitime devam etmeleri için hayati öneme sahip.

Hazırladığınız ‘Yoksulluk Koşullarında Eğitim’ başlıklı rapora göre okula sağlıklı yemek götüren öğrenci sayısı azalıyor. Okul kantininden alışveriş yapamayan öğrenci de cabası.  Bu tablo çocukların sağlığını nasıl etkiliyor?

Geçen yıla kıyasla bu durumun derinleştiğini sahada gözlemliyoruz. Örneğin, ne yazık ki hanelerimizdeki öğrencilerin sadece %10’u haftada en az 2-3 kere kantin alışverişi yapabiliyor. Okula tavuk-yumurta ağırlıklı beslenme götürdüğünü söyleyen bir öğrenci dahi yok. %90’dan fazlası suyunu evden götürmek zorunda kalıyor. Bunlar korkunç sayılar. Bu öğrenciler, yetersiz beslenme nedeniyle sınıfta konsantre olma güçlüğü çekiyor, derslerde geri kalıyor ve akademik başarıları düşüyor.

Sağlıklı beslenemeyen çocuklar, fiziksel ve zihinsel olarak daha savunmasız hale geliyorlar. Bu durum, hem bağışıklık sistemlerinin zayıflamasına hem de okulda daha sık hasta olmalarına yol açıyor. En kritik yaşlarda yeterli beslenemeyen çocuklarda gelişim bozuklukları sıkça görülebiliyor. Ayrıca, beslenme eksikliği sadece fiziksel sağlığı değil, öğrencilerin ruh sağlığını da etkiliyor. Arkadaşlarının yanında yoksulluk koşullarının görünmesinden utanan, hele ki durumuyla alay edilen çocuklarda depresyon, öfke kontrol sorunları, panik bozukluklar, kaygı bozuklukları, anksiyete gibi ruh sağlığı sorunları da gözleniyor.

Dolayısıyla yoksulluk, sadece bugünün sorunu değil, uzun vadede bu çocukların hayatlarına mal olacak bir sorun haline geliyor.

Raporda dikkat çeken bir diğer unsur ise internete erişim. ‘Kendi hattımız var’ diyen çocuk sayısı fazla ancak komşularının internet hattını kullanan ve interneti olmayan çocuk sayısı da az değil. 

Pandemi dönemi, birçok haneyi internet erişimine mecbur kıldı. Şimdi ise uzaktan eğitim koşulları bitmiş de olsa, internetin açtığı bir dünya var ve o dünyadan çıkmak tabii ki mümkün değil. Ancak ekonomik kriz, çocukların internet erişimlerini kısıtlamaya devam ediyor.  Ekonomik krizin etkisiyle birçok aile, internet gibi temel bir hizmete bile erişemiyor. İnternete  erişim sağlamak bir lüks değil, eğitimde ve kişisel gelişimde fırsat eşitliği sağlamak adına bir zorunluluktur.

Son günlerde okullarda hijyen temizlik sorunları yaşandığına ilişkin haberler medyada yer alıyor. 

Tasarruf tedbirleri kapsamında değiştirilen istihdam şartları o kadar kötüleştirilmiş durumda ki okullar bu şartlarda çalışacak temizlik personeli istihdam edemez hale gelmiş durumdalar. İstihdam edilen temizlik personelinin çalışma saatlerinin azaltılması, maaşlarının düşürülmesi ve sosyal güvencelerinin yetersizliği gibi sorunlar, okulları alternatif istihdam yollarına sevk ediyor. Okullar da bu nedenle daha fazla ve sık bir şekilde kayıt parası talep eder hale geliyorlar. Maddi durumunuzun yetersizliğini öne sürerek bu meblağlardan kaçma şansınız ise kısıtlı. Temizlik personeli sayısının yetersizliği, okullarda hijyen koşullarını tehlikeye sokuyor ve hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin ve ailelerin sağlığını riske atıyor.

Hijyen eksiklikleri, öğrenciler arasında bulaşıcı hastalıkların yayılma riskini artırıyor. İstihdam sorunu çözülmediği sürece okullarda hijyen koşullarını iyileştirmek mümkün olmayacaktır. 

Kategoriler

Güncel


Yazar Hakkında