BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Küçük çocuklarımızın ve devlet büyüklerimizin eğitilmesine dair

HÜDA PAR yetkilisi Halef Yılmaz, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin olarak “Kemalizm sapıklığı taklit ediyor, anayasa Kemalizmden arındırılmalıdır. Mesele, laiklik adı altında milletimizin dini olan İslam'a düşmanlığa sebep olan bütün yanlışların düzeltilmesidir. İlk dört maddenin bundan istisna tutulması meseleyi çözecek midir?” dedi. Tabii, bu çıkış AKP ve MHP’yi fena hâlde çarşafa dolaştırdı. MHP’den hemen “boş ve beyhude”, yeni anayasa için tarih vermiş olan TBMM Başkanı N. Kurtulmuş’tan da “zaman kaybı” tepkileri geldi. Oysa, Gn. Bşk. Zekeriya Yapıcıoğlu cansiperane biçimde tevile çalışmıştı. Biliyor musunuz, tüm bunlar epey normal şeyler. Çünkü bunları yapan ve söyleyenler siyasi İslam’ın seçmece politikacıları. Ama o kadar da anlaşılabilir olmayan şeyler de var.

Yaşadığımız vahim ekonomik bunalımda durmadan haberler çıkıyor Diyanet’in çok fazla para harcadığına ilişkin. Gördüğüm sonuncusu (6 Eylül 2024): “Diyanet’e üç bakanlığın bütçesi kadar ödenek ayrıldı.”

Diyanet’in bütçesi 130 milyar TL’ye çıkarılmış, üç bakanlığın (Enerji ve Tabii Kaynaklar; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği; Kültür ve Turizm) toplam bütçe ödeneği ise 136 milyar küsur TL imiş.

Ve aynı günkü haber: “Afet İşlerinin ödeneği %63 azaltıldı, Diyanet’inki %41 arttı.”

Böylece Diyanet, 2024’ün ilk yarısında 76 üniversitenin gideri kadar, 55,6 milyar TL kaynak kullanmış oluyor.

***

Olabilir, çünkü bilindiği gibi Diyanet ile Millî Eğitim ve Gençlik Spor bakanlıkları arasında Mart 2023’te imzalanmış, amacı “millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerimizi benimseyen, koruyan ve geliştiren” orta ve lise öğrencileri yetiştirmek olan ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) adlı bir iş birliği protokolü var ve bu projeye büyük kaynak lazım.

Olabilir de, yeter ki bir devlet kurumu olarak Diyanet bu darlık ortamında bu paraları öğrencilerin en acil ihtiyaçları için harcasın. Son 1 ayın ÇEDES’le ilgili haberlerinden bazıları:

Diyanet Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Sedide Akbulut, “Hem liseye gidecekler hem de eğitim merkezlerimizde müfredatımızı da görecekler. Öğrenci günün yarısında okuldaki derslerini aldıktan sonra diğer yarısını Kuran Eğitim Merkezlerinde geçirecek” dedi.

Uygulamalar hem cami ziyaretleri gibi okul dışı etkinliklerde hem de okullarda yapılıyor. Örneğin bu şubat ayında Kars Merkez İmam Hatip Ortaokulu’nda ‘sabır’ konusunu işlemek için maket mezar kuruldu ve annesini kaybeden bir öğrenci maket mezarın başında ağıt yaktı.

Diyanet’in ‘adabımuaşeret’ temasını işleyen cuma hutbesinde, eğitimde din odaklı ders seçilmesi yönünde velilere çağrı yapılarak “Gerekli hassasiyeti gösterelim ki ahiretimiz cennet olsun” dendi.

Demek ki devletimiz, öğrencilerin en acil sorununu, İslam’a yeterince ilgi gösterilmemesi olarak belirlemiş.

***

Tamam da, dinle ilgili bu uygulamaları eleştirenlerin cezaya çarptırılması?

19.08.2024: “CEDES projesine karşı çıkan öğretmen ceza aldı.” Bursa’da TÖB-SEN İl Temsilcisi Serkan Bebek’e söz konusu programa karşı faaliyet yürüttüğü gerekçesiyle kınama cezası verildi ve kendisi başka bir okula sürgün edildi. 

28.08.2024: İlahiyatçı Cemil Kılıç'ın “Türkçe namaz kılınabilir” yönündeki görüşlerini “millî ve manevi değerlere aykırı” bulan RTÜK, Flash TV’ye para cezası ve üç kez program durdurma cezası verdi.

***

İlginç olan husus şu ki, Tek Adam Rejimi’nin aldığı sonuçlar sadece sürgün edilen öğretmenlerle veya cezalandırılan TV kanallarıyla sınırlı kalmıyor. Bizzat Rejim’in sürüp gitmesi için hacı bekler gibi beklenen ‘yeni anayasa’ projesini sabote edebilecek durumlara da yol açıyor:

HÜDA PAR yetkilisi Halef Yılmaz, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin olarak “Kemalizm sapıklığı taklit ediyor, anayasa Kemalizmden arındırılmalıdır. Mesele, laiklik adı altında milletimizin dini olan İslam'a düşmanlığa sebep olan bütün yanlışların düzeltilmesidir. İlk dört maddenin bundan istisna tutulması meseleyi çözecek midir?” dedi.

Tabii, bu çıkış AKP ve MHP’yi fena hâlde çarşafa dolaştırdı. MHP’den hemen “boş ve beyhude”, yeni anayasa için tarih vermiş olan TBMM Başkanı N. Kurtulmuş’tan da “zaman kaybı” tepkileri geldi. 

Oysa, Gn. Bşk. Zekeriya Yapıcıoğlu cansiperane biçimde tevile çalışmıştı: “Ahmağa anlatır gibi [amanııın, başka bir benzetme yapacaktı az kalsın!] tek tek söyledim, buna rağmen anlamamakta ısrar ediyorlar. Anayasada değiştirilemez maddeler olması demek gelecek nesillerin iradesine ipotek koymaktır. [değişsin dediğimiz] ilk 4 madde değil, [ilk 3 madde değiştirilemez diyen] 4. Madde!"

***

Biliyor musunuz, tüm bunlar epey normal şeyler. Çünkü bunları yapan ve söyleyenler siyasi İslam’ın seçmece politikacıları; iktidarda kalmaları için bunlar anlaşılabilir şeyler.

Ama o kadar da anlaşılabilir olmayan, ancak bu ÇEDES Projesi hatırlanırsa anlaşılabilecek şeyler de var: Bazı yüksek askerî komutanların ve yüksek yargıçların lafları.

Eğitimin amacı bilgi edinmek değildir. Eğitimin amacı bir Allah korkusu, iki kuldan utanmak. Eğer biz 4-12 yaş arasındaki çocuklarımıza Allah korkusunu verirsek, (...) bu çocuktan korkmayın (...) Eğer bu verilmezse (...) ateistle mi uğraşacaksınız, deistle mi, LGBT ile mi uğraşacaksınız, uyuşturucuyla mı (...) Anneler çok veballi. Çocuğa küçükken kıyamıyor, ‘Sabah namaza kalkamaz, yatsın uyusun’ diyorlar.”

Bu sözlerin sahibi, Rejim’in TSK Kara Kuvvetleri eski komutanı, Genelkurmay eski başkanı, Millî Savunma eski bakanı ve hâlen AKP milletvekili olarak TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar.

***

Yüksek yargıçlara gelelim.

Adli yargıya ilişkin yüce mahkemenin, yani Yargıtay’ın yeni başkanı Ömer Kerkez’in, “Avrupa hukukuna uyum sağlamaya çalışan bir görüntü yerine, Avrupa ve dünya hukukuna yön veren ‘Millî Hukuk Sistemimizi’ bir an önce tamamlamak için yoğun çalışmalar yapmalıyız” biçimindeki, çağdaşlık ve laiklik ürpertici sözlerini geçen haftaki yazımda vermiştim.

Anayasaya ilişkin yüce mahkemenin, yani AYM’nin yeni başkanı Kadir Özkaya’nın AYM'ye bireysel başvurunun 12. yıldönümü töreninde yaptığı konuşma (korkarım böyle yüksek yargıçların böyle şeyler söylemesini artık kanıksamış olduğumuzdandır), Mehmet M. Yılmaz’ın 17 Eylül 2024’teki T24 yazısına kadar gereken dikkati çekmedi. Ben de oradan okudum, sonra da Youtube’dan dinledim.

Başkan K. Özkaya, bireysel başvurunun korunmasını isteyen, her paragraf başında “Sayın Cumhurbaşkanım” diyerek “yargı bağımsız ve tarafsız olmalı, bireysel başvuruların etkinliği korunmalı ve yargı makamları hukuk içinde kalmalı" dileğini seslendiren konuşması boyunca Kur’an-ı Kerim’den üç ayet aktardı.

Gazze’deki insanlık dramına, “Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ‘Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı, korkuyla donup kalacağı bir güne erteliyor’ denilmektedir. İnanıyoruz ki ‘zulm ile abad olanın ahiri berbad olacaktır’” diyerek değindi.

                                                                                     ***

Netice-i kelam, Diyanet’in ÇEDES’e harcadığı milyarlar küçüklerimiz konusunda ne sonuç verecek henüz bilmiyoruz ama, büyüklerimiz konusunda boşuna harcanmış gibi görünmüyor