Ülkenin dört bir yanında sivil toplum sokaklarda gösteri yapmakta. Hayvanlar konusuyla doğrudan ilgili kuruluş olan Veteriner Hekimleri Birliği şiddetle itiraz ediyor. Özetle söylediği: Bu süreçte toplanacak hayvanların ne olacağına ilişkin açık noktalar var. “Kuduz şüphesi”, “saldırgan hayvan” gibi genel ifadeler bilime ve kanun yapma tekniğine aykırı. Tamamıyla yoruma açık. Tasarı bu haliyle kanunlaşırsa sorunun çözümüne hiçbir katkı sağlamayacak. Ve toplum vicdanında onarılamayacak zararlar oluşturacak.
Çocukluğumun geçtiği Alsancak’ta bana o yaşlarda çok koyan 2 tane köpek ölümü olayı hatırlıyorum.
Bunlardan biri, İkinci Kordon’da hemen yanımızda (bizim ev no. 270, onlarınki no. 268) iki ihtiyar Rum kız kardeş otururdu (6-7 Eylül rezaleti gecesi bize sığınmışlardı).
Evlatları gibi sevdikleri küçük köpeklerini belediye zehirlemiş, evin önünde iki saat kıvranarak ölmüştü köpek. İhtiyar kız kardeşler hüngür hüngür ağlaya ağlaya perişanlar olmuşlardı.
Hatta, hiç unutmuyorum, zehirlenmiş bir köpeğin kulağı kesilip iyice kanatılırsa kurtulacağını o yaşta nereden duymuş idiysem, can çekişen hayvanın bi de kulağını yarmıştım bıçakla…
“Uyutmak” terimini ise, ikinci olayda, yine komşumuz olan Amerikalı çavuş Rudy’den duyduydum ilk defa. Yaşlı köpeği ayağa bile kalkamıyor, titreyip soluyup duruyordu. Çavuş, “Çok acı çekiyor, onu uyutturacağım” (I’ll put have him put to sleep”) demişti…
***
Bugün AKP iktidarı, “sokak köpeklerinin acı çekmesini önlemek için”, TBMM’ye bir yasa tasarısı getirmiş bulunuyor.
Tasarıda önce köpekler için “uyutma” terimi kullanıldı, sonra vazgeçip “ötanazi” terimi benimsendi. Belki de, bu benimsemeden hemen önce Kızılcahamam'da düzenlenen Ülkü Ocakları Eğitim Programı'nda MHP Gn. Bşk. Devlet Bahçeli gazetecilerin “uyutma” üzerine sorularını yanıtlarken şöyle dediği için:
"Konunun önerilen şeklini tam bilmiyorum. Kim ne maksatla öneriyor. Uyutunca nasıl uyutulacak, ne kadar uyutulacak, kaç saat uyutulacak, kim uyutacak? Bunları bilen yok (…) Köpekler, Türkiye'nin neresine giderseniz gidiniz öğlen sıcaklığında mutlaka uyurlar ve herkes görür onu” .
***
İngilizcedeki karşılığı “acıyarak öldürme” (mercy killing) olan ötanazi, eski Yunancada “hayırlı ölüm” anlamına geliyor . Günümüzde, aktif ve pasif biçimleri var.
Aktifi, kişinin aklı başında olmak şartıyla, acı çekmek yerine, kendisine zerk edilen ve hemen etki yapan bir ilaçla acısız ölmeyi tercih etmesi. Bu Belçika, Hollanda, İsviçre gibi ülkelerde ve ABD’nin kimi eyaletlerinde yasal. Ör. 65 yıldır evli ve 5 yıldır çok hasta olan 91’lik Nic ve Trees Elderhorst çifti, Hollanda’da bir klinikte yaşamlarına el ele 2017’de son verdiler . İnsanlar İsviçre’ye gidip, kliniklere dünya kadar para verip ötanazi yaptırıyorlar.
Bu konudaki son haber: İsviçre’de geliştirilen Sarco adlı “ötanazi kapsülü” zehir olmadan çalışacak. Ötanazi isteyen hasta kapsülün içine uzanacak, azot gazının içeriye dolması için bir düğmeye basacak. Birkaç saniye içinde vücutta oksijen eksikliği (hipoksi) oluşacak, bilinç hemen kaybolacak, ardından 30 saniye içinde yaşam sona erecek. Panik ve boğulma hissi olmayacak .
Pasif ötanazi ise, iyileşmesi imkansız ve acı çeken kimseye, ciddi tıbbi ve hukuksal prosedürlerden sonra, yaşam desteğinin kesilmesi biçiminde oluyor.
***
Aman ha, AKP iktidarına laf sokuşturma gayretine girip yanlış anlamayalım:
TBMM komisyonuna getirilen “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nde; “kuduz, bulaşıcı hastalık veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan” hayvanların öldürülmesi değil, onlara ötanazi yapılması öngörülüyor.
Mevcut 5199 s. yasadaki "Hayvanın kesimi öldürülmesi ve yasaklar" bölümünde "öldürülmesi" kelimesi "ötanazisi" şeklinde değiştirildi . Tasarının “Ötanazinin amacı” bölümü şöyle diyor:
"[Amaç,] Hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır."
Tasarıya göre öyle toplu katliam filan yok. Dikkatle formüle edilmiş bir mekanizma var:
Sivil toplum ve Veteriner Hekimler Birliği tarafından uzun zamandır önerilen ve 5 yıl içinde sokaklarda sahipsiz köpek kalmamasını planlayan “yakala-kısırlaştır-sal” yönteminden vazgeçiliyor. Sahipsiz hayvanlar 2028 yılına kadar “Bakanlıktan izin alınmak suretiyle kurulan ve hayvanların sahiplendirilinceye kadar barındırıldığı ve rehabilite edildiği bir tesis” biçiminde tanımlanan bakımevlerine toplanacak, “rehabilite edildikten sonra” sahiplendirilecek. Düşününüz, ne kadar insani bişey.
Sahiplenilmeyen ve “Saldırgan, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan” hayvanlara ise “ötanazi” uygulanacak.
Bu arada yerel yönetimlere, kamu güvenliği veya biyolojik çeşitliliğin korunması gerekçesiyle sağlıklı hayvanlara da “ötanazi” yapma yetkisi veriliyor.
***
Ülkenin dört bir yanında sivil toplum sokaklarda gösteri yapmakta. Hayvanlar konusuyla doğrudan ilgili kuruluş olan Veteriner Hekimleri Birliği şiddetle itiraz ediyor. Özetle söylediği:
Bu süreçte toplanacak hayvanların ne olacağına ilişkin açık noktalar var. “Kuduz şüphesi”, “saldırgan hayvan” gibi genel ifadeler bilime ve kanun yapma tekniğine aykırı. Tamamıyla yoruma açık. Tasarı bu haliyle kanunlaşırsa sorunun çözümüne hiçbir katkı sağlamayacak. Ve toplum vicdanında onarılamayacak zararlar oluşturacak.
Başta CHP olmak üzere DEM Parti, İYİ Parti ve Saadet Partisi, söz konusu yasal düzenleme teklifine ‘hayır’ diyecek .
***
Üstelik, bu “acıyarak öldürme” kurallarını sokak köpeklerine uygularsak çok çeşitli sorular ortaya çıkabilir, dikkat etmek lazım. Örneğin, olayın gerekçesi yasada “hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamak” olarak belirtildiğine göre, ilk akla gelenler:
Ötanazi isteyen köpeğin aklı başında olup olmadığı nasıl saptanacak?
Aklı başındaysa, o iradesini nasıl gösterecek yani imzası nasıl alınacak? Herhalde patisini bastırarak?
Son teknoloji olan “ötanazi kapsülü” uygulanacak mı? Uygulanacaksa, düğmeye dışarıdan mı basılacak?
***
Netice-i kelam:
Bütün bu terim değişiklikleri filan dikkate alındığında:
Bizim AKP-MHP iktidarı sadece sokak köpeklerini değil, kendisine oy veren ve köpekten zerre kadar hoşlanmayan, ötanazi kelimesinin ö harfini de hayatında işitmemiş seçmenlerini uyutmak istiyor, sanki.