BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Ne ararsan var: Lozan cehaleti, ayrımcılık, tehdit

Bir siyasal parti genel başkanının ağzından bu derece bir erkek zihniyeti ilginç. Ayrıca buram buram Lozan cehaleti, ayrımcılık ve alenen tehdit. Mezunu olduğu Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Gayrimüslimlerle ilgili bişey okutulmuyor olacak ki, bu demeci veren genel başkan Lozan Barış Antlaşması’nın (kendisinin anlayacağı tabirle) “Ekalliyetlerin Himayesi” başlıklı 37. ila 45. maddelerini hiç okumamış değil, duymamış. Çünkü bu maddelerde tek bir defa bile “Ermeni”, “Yahudi”, “Rum”, “Süryani” kelimeleri geçmez. Korumaya alınmış azınlıklar, “Müslüman-olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları”dır.

Yaz sıcakları ile bayram birleşince, medyada dişe dokunur haber azaldı. Bununla birlikte, kimi mide bulandırıcı şeyler berdevam. İki tanesi, özetle:

14 yaşındaki bir kız çocuğuna 3 kişi tecavüz ediyor. Ama daha rezili, içlerinden birinin mahkemedeki ifadesi: 

Ben neden şu anda mahkemede yargılanıyorum anlamıyorum. Evli olmayan biri ve o saatte dışarıda gezen bir kadın[a] tecavüz edilir.”

Bir başka olayda 18 yaşında bir kıza tecavüz ediliyor, yine herifin mahkemedeki savunması: 

Bilseydim Müslüman olduğunu, tecavüz etmezdim. Ama onun da başörtü takması gerekiyor.”

***

Hemen açıklığa kavuşturayım, yukarıdaki iki haberi de sansürledim. Şöyle ki, bu rezil olaylar Türkiye’de değil, Viyana’da vuku bulmuş, tecavüzcüler de Türk değil Suriyeli imiş

Tabii, bu tür sansasyonel rezillikler bal gibi mülteci karşıtı ırkçı grupların uydurması olabilir, fakat esas mesele şurada:

Sizin ne düşüneceğinizi bilemem ama benim için, kadınlara ilişkin erkek kafası %100 böyle olduktan sonra rezilliğin nerede ve hangi milliyetten biri tarafından icra edildiği zerre fark etmiyor. 

***

Niye fark etmediğini kolayca anlatmak için, kendi ülkemizden bir haberi sansürsüz aktarayım. Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, Kurban Bayramı’nda demeç veriyor :

Burası Türk milletinin vatanıdır ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Lozan'da da bir kere daha altını çizerek söylüyorum. Burada Müslüman unsurlar kurucu unsurlar olarak kabul edilmiştir Müslüman olmayan unsurlar, yani Ermeniler, Yahudiler, Rumlar, Süryaniler bunlar azınlık olarak kabul edilmiştir. İslam düşmanlığı yapanlara açıkça buradan sesleniyorum; eğer Müslüman değilseniz bunu açıklayın. Sizi azınlık statüsüne koyalım ve ona göre muamele yapalım.

“Müslümanmış gibi görünüp daha sonra İslam'a saldırırsanız ya da İslam'a saldıranların İslam'ın değerlerine hakaret edenleri korumaya çalışırsanız bu sizin zaten inancınızı ve kimliğinizi net olarak ortaya koymaktadır. Son dönemlerde adeta yeni bir 28 Şubat’ı horlatmaya çalışanlar var. Bazen sığınmacılar üzerinden işte bazen kurban üzerinden efendim işte bazen açıkça İslam'a, dinimize, kutsallarımıza saldırı üzerinden bunu açık ve net olarak görüyoruz. Ama yeni 28 Şubat heveslerine de diyoruz ki, hiç heveslenmeyin, bu ülke bir kez daha 28 Şubat sürecine dönmez, döndürülemez. Buna Büyük Birlik Partisi olarak da Cumhur İttifakı olarak da müsaade etmeyiz.”

***

Bir siyasal parti genel başkanının ağzından bu derece bir erkek zihniyeti ilginç. Ayrıca buram buram Lozan cehaleti, ayrımcılık ve alenen tehdit. Sırayla:

1) Lozan cehaleti:

a) Mezunu olduğu Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Gayrimüslimlerle ilgili bişey okutulmuyor olacak ki, bu demeci veren genel başkan Lozan Barış Antlaşması’nın (kendisinin anlayacağı tabirle) “Ekalliyetlerin Himayesi” başlıklı 37. ila 45. maddelerini hiç okumamış değil, duymamış. 

Çünkü bu maddelerde tek bir defa bile “Ermeni”, “Yahudi”, “Rum”, “Süryani” kelimeleri geçmez. Korumaya alınmış azınlıklar, “Müslüman-olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları”dır.

b) “Yahudi”nin etnik bir terim olduğunu, dinsel olmadığını, eğer dinden bahsediliyor ise (Musa’dan kalkarak) “Musevi” denmesi gerektiğini bilmiyor. 

Ayrıca, tarih bilmiyor. Çünkü en basitinden, İslamiyet'e geçmeden önceki Türklerin tamamına yakını Tengrici iken, Göktürklerin devamı olarak Hazar Denizi çevresinde 3,5 asır (630-966) hüküm sürmüş Hazar Kağanlığı Yahudi değildi ama Musevi idi . Günümüzde de Falaşalar var, eğer duymuşsa, Etiyopyalı siyah Museviler .  

Genel başkan Musevi yerine Yahudi’yi, herhalde İsrail’in yemekte olduğu haltlar ortamından yararlanmak için tercih etmiş olacak.

c)Altını çizerek söylüyorum” dediği Lozan’da Müslüman unsurlar “kurucu unsurlar” kabul edilmiş filan değildir çünkü kurucu olan-olmayan unsur diye bişey yoktur Lozan’da. Müttefikler, dönemin azınlık ölçütleri olan “din, dil, ırk” kavramlarını koymaya çalışmışlar fakat TBMM Delegasyonu din dışındaki iki kavramı, özellikle Kürtleri yanına almak amacıyla, reddetmiştir. 

d) Tüm dünyada azınlıklara verilen haklar, çoğunluğa tanınmış haklardan fazladır. Ör. kendi okullarını kurmak ve orada kendi dillerini ve dinlerini uygulamak. 

Bu artı hakların verilme sebebi, azınlıkların doğuştan dezavantajlı oluşları ve eşitsiz koşullarda bulunan taraflara aynı kurallar uygulandığında ortaya eşitsiz sonuçlar çıkacağı gerçeğidir. Azınlıklar “pozitif hak” adı verilen (ve günümüzde “pozitif ayrımcılık” da denilen) artı haklara sahip kılınırlar ki, gerçek eşitliğe yaklaşabilsinler. (Çoğunluğun haklarına ise “negatif hak” denir; bunlar ör. mülkiyet veya seçme-seçilme gibi bütün vatandaşlara tanınan bireysel haklardır). 

Daha ileriye gitmeden, aklıma takılan ama cevabını hemen bulamadığım bir soru var. “Mütekabiliyet” denilen uluslararası kural azınlıklar konusunda uygulandığı takdirde tam bi dalkılıçlık (siz yorumlayın) olacağı için soruyorum: 

Yunanistan’da da din’in insan haklarını ihlal etmesi konusunda kalem oynatan Yunanlılar Müslüman Türk Batı Trakya azınlığının haklarına yapılan ihlalleri dile getirdikleri zaman Yunanistan Büyük Birlik Partisi Başkanı Moustafaki Desticikis onlara acaba ne diyordur? 

Bunlar gavurdur demiyordur herhalde. ‘Eğer Ortodoks değillerse bunu açıklasınlar, onları azınlık statüsüne koyalım ve ona göre muamele yapalım’ filan diyordur herhalde?

Bu arada, Mustafa Destici’nin 22.09.2020 tarihli bir demecini buldum: “Vakti geldiğinde Batı Trakya da Selanik de, Adalar da gerçek sahibine kavuşacaktır" (). Aynı şeyi 2022’de de tekrarlamış .  

Ve tabii, ânında Yunan medyasına haber olmuş (). 

***

2) Ayrımcılık suçu:

Bu kadar cehaletin ayrıca bir de iradi sebebi var: Türkiye Cumhuriyeti’ne (kendi deyişiyle “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ne) kendisi henüz geçiş yapamamış. Gayrimüslimlerin ikinci sınıf tebaa olduğu, “zimmi” adı altında Sünni Müslümanların zimmetine kaydedildiği Osmanlı döneminde kalmış. 

Sultan II. Mehmet Konstantinopolis’i 1453’te fethedip de şeriat temelindeki imparatorlukta Gayrimüslim nüfus bir gece içinde %60’a çıkınca, işler karışıyor. Hemen ertesi yıl Gayrimüslimleri özerk ilan eden yeni bir sistem kabul etmekten başka çare yok. Ama tabii, “Millet-i Hakime” Müslümanlara bağımlı ikinci sınıf tebaa (Millet-i Mahkume) olmak şartıyla.

Öyle yapılıyor ve 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat fermanlarına kadar resmen geçerli olan, fakat Müslüman zihninin işletim sisteminde bugün de aynen geçerli olmayı sürdüren Millet Sistemi ortaya çıkıyor    

Yani özetle, genel başkanımız 1454’te kalmış. 

Diğer yandan, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” diyen Anayasa Md. 10’un, (çok yetersiz biçimde olsa da) ayrımcılığı 3 yıla kadar hapisle cezalandıran TCK Md. 122’nin ve ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin imzaladığı ne kadar uluslararası insan hakları sözleşmesi varsa tümümün de ihlalini oluşturan bir ayrımcılık suçundan bahsediyoruz. 

***

3) Alenen tehdit suçu:

Genel başkan, “… eğer Müslüman değilseniz bunu açıklayın. Sizi azınlık statüsüne koyalım ve ona göre muamele yapalım” diye ilan ediyor. Yani ayrımcılık yapmakla kalmıyor, ikinci sınıf statüsüne indirmekle de tehdit ediyor. Tehdit suçunun TCK Md. 106’daki cezası, 2 yıla kadar hapis. 

Tek bir demeçte bu kadar çok suçun alenen işlenmesi her zaman görülmeyen, “bayramlık” bir durum. 

***

Kuzular (ve Gayrimüslimler) dışında herkesin Kurban Bayramı’nı kutlarım.