9. Yargı Paketi Md. 22’de yer alan “Etki Ajanlığı” düzenlemesiyle bir “Rus Yasası”, gümbür gümbür geliyor. Buna göre, hiç lamı cimi yok, Tek Adam Rejimi’ni eleştirecek kişiler ve kurumlar casus muamelesi görecek. Tek Adam Rejimi’nin “yumuşama” politikasının ne olduğunu gösteren bu olası durumu incelemeye başlamadan önce, niye “Rus Yasası” deniyor, kısaca görelim.
TBMM’ye sunulan 9. Yargı Paketi medyamızı ve halkımızı daha ziyade “kadınlar kızlık soyadlarını koruyabilecekler mi?” konusunda ilgilendirdi .
Oysa, Paket Md. 22’de yer alan “Etki Ajanlığı” düzenlemesiyle bir “Rus Yasası” gümbür gümbür geliyor. Buna göre, hiç lamı cimi yok, Tek Adam Rejimi’ni eleştirecek kişiler ve kurumlar casus muamelesi görecek.
Tek Adam Rejimi’nin “yumuşama” politikasının ne olduğunu gösteren bu olası durumu incelemeye başlamadan önce, niye “Rus Yasası” deniyor, kısaca görelim.
Bu terim, Gürcistan’da iktidardaki Gürcü Rüyası partisinin, “STK'ların finansmanına şeffaflık getirmek ve ülkeyi dış etkilerden korumak” gibi bir gerekçeyle geçen hafta yürürlüğe soktuğu “Yabancı Etkinin Şeffaflığı” yasasına muhalif Gürcülerin verdiği isimden geliyor. Ama sadece oradan değil. Meğer aynı türden bir yasa, Macaristan’daki sağcı Victor Orban rejimi tarafından da 2023’te “Ulusal Egemenliğin Savunulması” adıyla yürürlüğe sokulmuş imiş.
Bu durumlardan ancak şimdi haberdar olmamızın sebebi de Gürcistan’da bu yasanın yüz binlerce Gürcü’yü başkent Tiflis sokaklarına dökmüş olması . Ve cumhurbaşkanının yasayı (parlamentonun ısrar edeceğini bile bile) veto etmesi .
Gürcistan’daki yasanın niteliklerini hemen anlayabilmek açısından şunu aktarayım ki, yasanın İngilizcesine ulaşmak hiçbir biçimde mümkün değil, Gürcü dilindeki metne de Gürcistan parlamentosunun resmî sayfasından erişimi engellemişler .
***
“Rus” adının nereden kaynaklandığı biraz daha ayrıntılı olarak:
Macaristan ile Gürcistan’da muhalefeti susturmak için getirilmiş bu yasaların bire bir kaynağı, Rusya’daki Putin rejimi tarafından 21.11.2012’de yürürlüğe sokulan yasa. Yani, 9. Yargı Paketi’nin Md. 22’si bize Gürcistan ve Macaristan tarikiyle Rusya’dan geliyor.
Bu Putin kanununun muhalif birey ve kuruluşlara nasıl savaş açtığını TASAM sitesinde Gökçe Hubar imzasıyla okuyabilirsiniz . Özetle kanun, Rusya dışından destek alan kişi ve kuruluşların ek denetimlere tabi tutulmasını ve tüm yayınlarının "yabancı etki ajanı" tarafından dağıtıldığını belirten bir feragatnameyle işaretlenmesini zorunlu kılıyor .
Bir de hemen not edelim: Hangi rejim altındaki hangi ülkelerden geldiği kadar, bu tür yasaların temel niteliği fevkalade önemli. Özgür Avrupa Radyosu'nun Uluslararası Basın Enstitüsü’yle yaptığı söyleşide kulağımıza küpe olması gereken şu cümleyi okuyoruz:
"Rusya'daki tüm baskıcı yasalar çok muğlak bir şekilde formüle ediliyor ki yetkililer bunları istedikleri gibi uygulayabilsin. Bu da doğal olarak bir korku atmosferi yaratıyor" .
***
Bizde yasalaştırılmak istenen “Etki Ajanlığı” tasarısı hükümlerine gelmeden önce, kısaca Gürcistan’daki yasanın özü:
İnternette sadece İngilizce ve Türkçe özeti bulunabilen bu yasa, fonlarının yüzde 20'sinden fazlasını yurt dışından alan STK’ların ve medya kuruluşlarının "yabancı bir gücün çıkarlarını gözeten organizasyon" olarak kayıt altına alınmasını zorunlu kılıyor.
Bu isimle kayda geçirilen tüm kuruluşlar tüm gelirlerini resmî olarak açıklamak ve tüm yazı ve çalışmalarında “yabancı etki aktörü” olduklarını belirtmek zorundalar. Ülkedeki gazeteci, siyasetçi, insan hakları örgütü, çevre grubu, LGBTQ destek ağı ve diğerleri, sosyal medya veya çeşitli platformlarda paylaşım yaptıklarında bu etiketi kullanmak zorunda. Yasanın ihlali durumunda adli para cezası ödeyecekler.
Belki daha da vahim bir durum: Bu kuruluşların kapısına, “hibe yiyiciler” damgasını içeren posterler asılmaya başlandı.
Türkiye’deki tasarıya gelince.
***
Taslak metni aynen vereyim siz karar verin :
“Madde 22 - 5237 sayılı Kanuna [TCK] 339 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“Diğer faaliyetler
“Madde 339/A- (1) Bu Bölümde düzenlenen suçları oluşturmamak kaydıyla, Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda;
“a) Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar,
“b) Türkiye’de suç işleyenler,
“hakkında, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Fiilin, bu Bölümde düzenlenen suçlar dışında başka bir suç oluşturması halinde hem bu suçtan hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.
“(2) Fiil, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise faile sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.
“(3) Suçun, milli güvenlik açısından stratejik önemi haiz birimler ile proje, tesis ve hizmetleri yerine getiren kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.
“(4) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.”
Görüldüğü gibi, aynen “Rus Yasası”ndaki gibi, “devletin iç ve dış siyasal yararları”, “[yabancıların] stratejik çıkarları veya talimatı” ve “milli güvenlik” gibi kavramlar fevkalade muğlak. Bi tek, “genel ahlak” eksik! Bu her yana çekilebilir haliyle, “suç” hangi hâkime düşerse o yorumlayacak.
***
Ülkemizde Tek Adam Rejimi daha önce, yine çok muğlak ve tehlikeli olan şu düzenlemeleri yapmıştı:
1) 26.09.2004 tarihli TCK Md. 328’deki “Siyasal veya askerî casusluk” suçu;
2) 02/07/2012’de TCK Md. 220’yle getirilen “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme”. AYM bunu 08.12.2023’te iptal etti;
3) 13/10/2022’de TCK Md. 217’yle getirilen “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu.
Bunlar yeterli görülmemiş olacak ki, son seçim yenilgisi ortamında Rejim şimdi de “Etki Ajanlığı”nı getirmek istiyor. Fakat anlaşılan oturup yeterince düşünmemişler: Bu müstakbel yasa, ülkedeki ifade özgürlüğünü mahvetmenin yanı sıra, eğer hukuka saygılı ve dürüst bir hâkimin karşısına gelirse bizzat İslamcı iktidarın kişi ve kurumlarını da duman edebilir. Bir daha oturup hesaplamalarında kendileri açısından yarar olabilir.
Çünkü, 1987’de Uğur Mumcu kardeşim tarafından açıklanan (ve kendisinin katledilmesine yol açan) Rabıta rezalet-i kebirinde yurt dışındaki Türk imamların maaşlarını 1982-84 arasında Suudi Arabistan’ın ödediği ortaya çıkmamış mıydı?
Ya, gazeteci Metin Cihan’ın X’ten açıkladığı, “yerli ve milli” STK’ların aldıkları yabancı fonlar? Yani TRT, TÜGVA, TÜRGEV, SETA, İHH, ÖNDER İmam Hatipliler Derneği’nin? Son üç yılda bunlara AB projeleri kapsamında toplam 1,4 milyon Euro’luk hibe verilmiş olduğu?
Her yıl milyarlarca gelir elde etmesine rağmen denetlenmeyen Diyanet Vakfı’nın 2021’de bir proje kapsamında 45.870 Euro hibe desteği aldığı?
Bilal Erdoğan’ın Etnospor Konfederasyonu’nun AB Erasmus fonuna 7 kez başvurarak 500.000 Euro’nun üzerinde hibe almış olması?