Getronagan her şeye rağmen 125 yıldır ayakta

Türkiye Ermenileri tarihinde oldukça önemli bir yere sahip olan Getronagan Lisesi çeşitli etkinliklerle kuruluşunun 125. yılını kutluyor. Okulun mezunlarından ünlü piyanist Şahan Arzruni’nin geçtiğimiz ay Boğaziçi Üniversitesi’nde verdiği konserle başlayan kutlamalar çerçevesinde, Getronagan’ın tarihi, bugünü ve geleceğine ilişkin konuların ele alınacağı sosyal ve kültürel etkinlikler düzenlenmesi planlanıyor.

HRANT KASPARYAN 
hrantkasparyan@agos.com.tr

 
Galata Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi ve Getronagan Lisesi Yönetim Kurulu tarafından oluşturulan 125. Yıl Organizasyon Komitesi’ne okulun mezunlarından işadamı Hayk Aslanyan başkanlık ederken, komitede Silva Kuyumcuyan, Onnik Nalbantğazar, Mıgırdiç Ardzivyan, Sarkis Külegeç, Yetesya Tırtır, Krikor Sahakoğlu, Kevork Simkeşyan gibi Getronagan Okulu’nun geçmişinde emeği ve katkısı bulunan isimler bulunuyor. 

700 sayfalık kitap
 
Kutlama etkinliklerine ilişkin olarak Agos’un sorularını yanıtlayan 125. Yıl Organizasyon Komitesi Sekreteri Mıgırdiç Ardzivyan, Getronagan’ın kuruluşunun 125. yılı vesilesiyle okulun tarihçesinin de yer aldığı yaklaşık 700 sayfalık bir kitap hazırlandığını, kitabın önümüzdeki yıl tamamlanarak yayımlanmasını planladıklarını kaydetti. Ardzivyan, 2012 yılsonuna dek sürecek olan etkinlikler çerçevesinde, düzenlenecek olan bir tiyatro gösterisiyle Getronagan mezunu yazar Hagop Mıntzuri’nin anılacağını, okuldan mezun olan diğer müteveffa aydın, yazar ve öğretmenlerin ise Şişli Ermeni Mezarlığı’ndaki kabirlerinin ziyaret edileceğini söyledi. Okulun mezunları arasında yer alan Hayko Cepkin’in genç müzikseverlere bir konser vereceğini bildiren Ardzivyan, ayrıca, Gomidas Vartabed’in Getronagan’da geçirdiği yıllarda kullandığı piyanonun yakın zamanda bakımdan geçirildiğini ve okuldan mezun olan müzisyenlerin bu piyano etrafında bir araya geleceği müzikal bir gösterinin sahneleneceğini de ifade etti. 


Bilgi’de Getronagan günleri

 
Getronagan’ın tanınan mezunlarından fotoğraf sanatçısı Ara Güler adına bir fotoğraf yarışması düzenleneceğini ve bu kapsamda sergi açılacağını belirten Ardzivyan, tarihi okuldan mezun olanların biyografilerinin yer aldığı bir hatıra kitabının yayına hazırlandığını da sözlerine ekledi. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Getronagan’ın bugünkü durumu ve geleceğine ilişkin konuların ele alınacağı iki gün süren bir toplantı düzenleneceğini de ifade eden Ardzivyan, toplantıya okulun emektar ve mezunlarının yanı sıra, çok sayıda akademisyen, eğitmen, yazar ve aydının da davet edileceğini bildirdi. Ardzivyan, okulun 100. yıl mezunlarının mezuniyetlerinin tamamlanmasının 25. yılı vesilesiyle de özel bir ‘kadeh günü’ düzenleneceğini ve kutlama etkinliklerinin Getronagan Korosu konseriyle tamamlanacağını ifade etti.
 

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE GETRONAGAN

 
İstanbul’un tarihi semtlerinden biri olan Galata’daki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’nin 1732’de Patrik Hovhannes Golod döneminde restore edilmesinin ardından, kilisenin yanında bulunan Amenapırgiçyan Ermeni İlkokulu varlığını sürdürmeye devam etti. 1861’de Istepan Papazyan’ın bu okulda müdür olmasıyla, birkaç derslikten ibaret olan Amenapırgiçyan Okulu’nun kaderi bütünüyle değişti. Istepan Papazyan, 1863’te Ermeni Nizamnamesi’nin kabul edilmesiyle birlikte o yıllarda Ermeni toplumunun yeniden gündemine oturan yüksek eğitim kurumu ihtiyacının giderilmesine yönelik somut girişimde bulunan öncü oldu. Papazyan’ın hedefi, Galata’da ilkokuldan sonra yüksek eğitim veren bir kurum var etmek ve maddi durumu iyi olmayan taşralı Ermeni ailelerin çocuklarının eğitim alabileceği bir ortam hazırlayarak, onlardan yeni öğretmenler yetiştirmekti. 
 
Eğitim kurumlarının ayrım gözetmeksizin toplumun her kesiminden gelen çocukları kucaklaması gerektiğini savunan Papazyan, dönemin amira ve hayırseverlerinin keyfi uygulamalarına bırakılmış olan okul yönetimlerinden farklı olarak, Galata’da ‘merkezi’ bir okul kurulması fikrini geliştirerek, bu önerisini 1863’te üye olduğu Merkezi Eğitim Komisyonu’nun gündemine getirdi. Dönemin Sivil Meclisi, merkezi bir okul kurulması konusunda olumlu bir karar verse de, Patrik Boğos Taktakyan, mevcut durumun devamını uygun bulduğunu açıkladı. 
 
Patrik Taktakyan’ın ardından patriklik makamına seçilen Hırimyan Hayrig döneminde Galata’daki öğrenci sayısı 180’e ulaşınca okul binası yetersiz kaldı. 1872’de Sivil Meclis’e üye olan Istepan Papazyan, Galata’daki ilkokulun genişletilerek yüksek eğitim veren bir kuruma dönüştürülmesi fikrini yeniden Meclis gündemine getirdi. 1874’te birbirinden bağımsız olarak yaşanan iki gelişme, Papazyan’ın hayalinin gerçek olmasının yolunu açtı. 
 
İlerici ve aydın bir ruhani olan Başepiskopos Nerses Varjabedyan patrik seçildi. Eğitime verdiği önemle tanınan Patrik Varjabedyan, bu alandaki sorunların derhal çözüme kavuşturulması konusundaki duyarlılığıyla da biliniyor. Varjabedyan’ın patriklik döneminde çıkan Karaköy yangınında, Galata Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi ve yanı başındaki Amenapırgiçyan Okulu büyük hasar gördü. Ermeni toplumu dayanışma ruhuyla bir araya gelerek kilise ve okul binalarının yenilenmesi için 1300 Osmanlı Altını topladı.  
 
Yenileme çalışmaları 1876’da sonlanan ve Galata Kilisesi bünyesinde ‘Getronagan’ (Merkezi) okul binası ve Milli Meclis Salonu’nun inşası tamamlandı. Fakat yeterli finansman sağlanamadığı için Getronagan, okul olarak faaliyete geçemedi.        
 
Patrik Nerses Varjabedyan, Patrikhane’nin onarılması ve Getronagan Okulu’nun faaliyete geçirilmesi konusunda istişarede bulunmak üzere 16 Aralık 1882’de bir toplantı düzenleyerek Ermeni toplumunun ileri gelenlerini Patrikhane’ye davet etti. Maddi yardım toplanması çağrısında bulunan Patrik Varjabedyan, bu süreçte ilerleyen hastalığı sebebiyle başlanılan işe devam edemeyeceği endişesiyle, vefatından önce Patrikhane’nin onarılmasından vazgeçti ve toplanan maddi yardımın Getronagan Okulu’na tahsis edilmesini, Patrikhane’nin onarımının ertelenmesini istedi. 

Meclis’in kararıyla
 
Milli Meclis, Ağustos 1884’te yayımladığı kararnameyle Galata’da Milli Merkezi Okul kurulmasının kararlaştırıldığını açıkladı. Kararname’de, ilköğrenimi tamamlayan öğrencilerin Merkezi Okul’da eğitimine devam edilebileceği belirtilerek, verilecek olan kapsamlı eğitimin ardından topluma yeni öğretmenler yetiştirilmesinin amaçlandığı kaydedildi. Maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocuklarının bu okulda ücretsiz olarak eğitim alabileceği belirtilen Kararname’de, 28 Ermeni vakfının okulun masraflarını karşılamasının kararlaştırıldığı açıklandı.    
 
Getronagan’ın kuruluş aşamasında verdiği destekle anılan 47 yaşındaki Patrik Nerses Varjabedyan, 18 Ekim 1884’te vefat etti. Istepan Papazyan’ın öncülüğünde ve Patrik Varjabedyan’ın desteğiyle süregelen ‘Getronagan rüyası’nın hayata geçmesi için Ermeni toplumu harekete geçti. Oluşturulan Getronagan Yönetim Kurulu, iki yıl içinde altyapı çalışmalarını tamamlayarak, 7 Mayıs 1886’da, yeni eğitim öğretim döneminde Getronagan Okulu’nun kapılarını açacağını, başvuru ve kayıtların bu tarihten itibaren başladığını duyurdu. 
 
Getronagan Okulu 64 öğrencisiyle 1 Eylül 1886’da eğitim hayatına başladı. Yazar ve düşünür Minas Çeraz okulun ilk müdürü oldu. Öğretim kadrosu ise dönemin yazar, bilim adamı ve düşünürlerinden oluşuyordu. Okul, 1891’de 18, 1893’te ise 12 mezun verdi. İlk mezunlar arasında yazar Arşak Çobanyan, bilim adamı Yervant Manuelyan, dilbilimci Hıraçya Acaryan ve gazeteci Mikael Şamdancıyan bulunuyor.  Eğitime darbe 
 
II. Abdülhamit döneminde 1890’larda Osmanlı Ermenilerine yönelik baskılar giderek artarken, 1891’de Hamidiye Alayları’nın kurulması ve 1894-96 arasında Ermeni köylerinin kuşatılarak binlerce Ermeni’nin katledilmesi, İstanbul’da yaşayan Ermeniler arasında da gerginliğe ve huzursuzluğa yol açtı. 
 
Ermeni halkına yönelik baskılar konusunda uyarıda bulunan İngiltere, Rusya ve Fransa yönetimi, 1895’te Abdülhamit’ten Ermeni yerleşim birimlerinin durumlarının iyileştirilmesini istedi. ‘Mayıs reformları’ denilen programı görünürde kabul eden II. Abdülhamit, kendi denetimindeki Hamidiye Alayları’nın Ermenilere yönelik uyguladığı katliamın durdurulması için herhangi bir girişimde bulunmadı. Sosyal Demokrat Hınçagyan Partisi, sergilenen ikiyüzlülüğe son verilmesi ve reformların hayata geçirilmesi talebiyle Bab-ı Ali önünde bir protesto düzenledi. 
 
Protestonun ardından II. Abdülhamit kontrolündeki Hamidiye Alayları, Trabzon’da yeni bir katliam yaptı. Duruma tepki gösteren Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaktsutyun) Ermenilere uygulanan katliam politikalarına dikkat çekmek için 1896’da Osmanlı Bankası baskınını gerçekleştirdi. Eylemde, Getronagan mezunu olan Bedros Paryan (Papken Süni) da dahil olmak üzere bazı eylemciler hayatını kaybetti. 
 
Banka baskınının ardından ‘Milli Merkezi Okul’ unvanına sahip olan Getronagan, devlet müdahalesiyle kapatıldı. Okulun kimya öğretmeni İgnadios Muradyan, “dinamit hazırladığı” iftirasıyla görevden alınırken, okulun kimya laboratuarındaki eşyalara el konuldu. Okulun Yönetim Kurulu üyelerinden Apik Uncuyan ve Harutyun Noradungyan tutuklanırken, okul müdürü Harutyun Mosdiçyan görevinden uzaklaştırılarak ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı. Hamidiye Alayları’nın başlattığı katliamların başkent İstanbul’a sıçraması, Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı semtlerde binlerce insanın öldürülmesine yol açtı. Patrik İzmirliyan’ın görevinden ayrılmak zorunda bırakıldığı o dönemde, büyük emekler ve uzun bir mücadele sonucunda kurulan tarihi Getronagan Okulu, tutuklanan bazı öğrenci ve öğretmenleriyle, dağıtılan yönetim kadrosuyla, kuruluşundan sadece on yıl sonra kapılarını kapatmak zorunda bırakıldı.

Okulun yeniden doğuşu       

20 Kasım 1896’da Mağakya Ormanyan’ın patrik seçilmesinin ardından, Ermeni Nizamnamesi’nde belirlenen meclis ve kurullar yeniden oluşturuldu. Eğitim Komisyonu’nda yer alan Hagop Kurken, 1897’de düzenlenen toplantıda Getronagan Okulu’nun yeniden açılması gerektiği fikrini gündeme getirdi. Patrik Ormanyan da bu öneriyi destekleyince okulun yeni yönetim kurulu oluşturuldu. Kurulun ilk işi Ocak 1897’de Getronagan’ın ilkokul bölümünü açmak oldu. Maddi imkânsızlıklardan ötürü yüksek öğrenim sınıfları açılamayan Getronagan, yaralarını sarmaya başladı. 1909’da sağlanan bursla ilk kez Avrupa ülkelerine öğrenci göndermeye başlayan Getronagan’da, okul müdürü Mardiros Nalbantyan’ın döneminde Mezunlar Derneği kuruldu. 

Gomidas Vartabed müzik hocasıydı 

Getronagan’ın en önemli si-malarından biri de müzikolog Gomidas Vartabed’ti. Getronagan öğrencilerinden oluşan Galata Kilisesi Korosu, 1909 sonbaharında Eçmiadzin’de yaşayan Gomidas Vartabed’i İstanbul’a davet etti. 1910 ilkbaharında İstanbul’a gelen Gomidas Vartabed, vaktinin çoğunu geçirdiği Galata semtindeki okulda müzikal çalışmalarına aralıksız olarak devam etti. Eserlerini okulun salonunda bulunan piyanoda çalan Gomidas Vartabed’in kullandığı piyano, günümüzde de aynı yerde muhafaza ediliyor. 24 Nisan 1915’e dek okuldaki çalışmalarını sürdüren Gomidas Vartabed’in adına, okulun 1913’te kaydedilen öğretmenler listesinde rastlamak mümkün. 
 
İttihat ve Terakki hükümetinin talimatıyla, 24 Nisan 1915’te İstanbul’da Ermeni aydınlarına yönelik başlatılan tutuklamaların ardından, Getronagan Okulu tarihinin en büyük darbelerinden birini aldı. Okulun müdürü Prof. Asdvadzadur Haçaduryan, başta olmak üzere, aralarında Dr. Rupen Çilingiryan (Rupen Sevag), Melkon Gürciyan (Hrant), ve Rupen Zartaryan’ın da bulunduğu sekiz öğretmen, ‘sürgün’e gönderildi. ‘Sürgün’e gönderilen Getronagan öğretmenlerinden, Dr. Nazaret Dağavaryan, Dr. Rupen Sevag, Melkon Gürciyan (Hrant), Karekin Khajag, Rupen Zartaryan çıkarıldıkları ölüm yolculuğunda hayatını kaybetti. Gomidas Vartabed ise yaşadıkları nedeniyle akıl sağlığını yitirdi.
 
İttihat ve Terakki hükümeti, okula ait olan akarlardan elde edilen gelire el koydu. Eğitmenlerden arındırılan okul, maddi kıskaç altına alınarak, Ermenilere yönelik yok etme politikasının hedeflerinden biri oldu. Maaşlarını alamayan idealist öğretmenlerin görevi bırakmamasıyla, 1915’te ağır sarsıntı geçirmesine rağmen Getronagan Okulu öğrencilerine eğitim vermeyi güçlükle de olsa sürdürebildi. 
 
1917’de göreve gelen okul müdürü Keğam Kavafyan döneminde, Episkopos Mesrob Naroyan, Episkopos Karekin Haçaduryan, Baruyr Keçyan, Bedros Adruni, kimyager İgnadios Muradyan başta olmak üzere okulun eğitim kadrosuna yeni isimler eklendi. Getronagan, 21 Mart 1923’te bir kararnameyle diğer gayrimüslim ve yabancı okullar gibi ‘özel okul’ statüsüne alındı. Kararname’de, okulda verilen Türkçe, tarih ve dünya tarihi derslerini Eğitim Müdürlüğü’nün belirlediği “Türk” öğretmenlerin vereceğinin kararlaştırıldığı kaydedildi. 
 

Günümüzde Getronagan

 
1998’de ilköğretimin sekiz yıla çıkarılmasının ardından lise olarak eğitim vermeye devam eden Getronagan, bugün 230 öğrenciye ev sahipliği yapıyor. 40’ı kadrolu, 2’si sözleşmeli 42 öğretmenin görev yaptığı Getronagan Lisesi’nin eğitim ve idari kadrosu, okul bünyesindeki rehber-danışman, bilgi-işlem sorumluları da dahil olmak üzere 14 kişilik bir ekip tarafından da destekleniyor. 
 
Anadolu liseleriyle aynı eğitim programına sahip olan Getronagan’da haftada beş saat Ermenice anadil eğitiminin yanı sıra, zorunlu yabancı dil olarak İngilizce ve seçmeli olarak Fransızca ve İspanyolca dersleri de veriliyor. Okul yetkilileri, öğrencilerin her yıl en az yüzde 90’ının üniversite sınavlarında bir lisans bölümünü kazandığına dikkat çekerek, 1992’den günümüze 50 civarında okulöncesi, ilköğretim ve lise öğretmeni yetiştirdiğini kaydediyor. 1980’den bu yana okulda müdürlük görevi yürüten Silva Kuyumcuyan, “Getronagan, kuruluş amacı doğrultusunda, bugün de halkın her kesiminden düşünür ve öğretmen yetiştirmeye devam ediyor” diyor.
 

EN ESKİ VE EN YENİ MEZUN BİR ARADA

1938-1942 yılları arasında Getronagan’da okuyan ve okulun en eski mezunlarından biri olan Doktor Hermon Araks, mezuniyetinin ardından Getronagan’la bağını koparmadığını ve ilerleyen yıllarda okulun Kültür Komisyonu’nun başkanlığını yürüttüğünü belirtiyor. Dr. Araks, okuldaki son eğitim-öğretim yılı olan 1942-1943 döneminde yürürlüğe konan Varlık Vergisi uygulamasından ötürü Ermeni toplumunun ve Getronagan Okulu’nun zor günler geçirdiğini ifade ediyor. Getronagan camiasının yakından tanıdığı Dr. Araks’ı, Getronagan’da okumaya 2007’de başlayan ve 2010-2011 eğitim öğretim yılında eğitimini tamamlayarak okulun en yeni mezunları arasında bulunan Tara Haçikoğlu ile birlikte ziyaret ettik. Getronagan’lı olmanın gururunu taşıdığını ifade eden Dr. Araks, “Bugün en genç Getronagan mezununu konuk etmek benim için bir mutluluk” dedi.
 

MEZUNLAR OKUL YILLARINI ANLATIYOR


‘Getronagan Alman Lisesi!’
NAZLI TEMİR -  Sosyolog 

1994-2000 arasında Getronagan’da okudum. Getronagan’ın samimi ve sıcak ortamında geçirdiğim yıllarda kurduğumuz arkadaşlıklar hâlâ hayatımın en büyük zenginliği. Ülkenin o zamanki siyasi atmosferine dönüp baktığımda, dönemin şartlarının biz azınlık okulu mensubu öğrencilerini çok yakından etkilemediğini düşünüyordum. Bugün bunun bir yanılsama olduğunu fark ediyorum. Her yıl tüm okulların yaptığı gibi bizler de Getronagan olarak TÜYAP kitap fuarına katılırdık. Fuara girebilmek için oluşan uzun kuyrukları beklemek bize sıkıcı gelirdi o zaman. Kuyrukta beklerken başka öğrencilerle tanışmak imkânı da olurdu. Önde İtalyan, arkada Fransız liseleri, kolej öğrencileri, mini ekose etekleri, papyonsuz, kravatsız üniformaları bizler için daha cazipti. Bizler ise bordo papyon ve hırkalarımızla, gri eteklerimizle, aynı okuldan olduğumuz belli olan bir grup öğrenci olarak hep şu soruyu duyardık, “Hangi okuldansınız?” Tam iletişimin başlayacağı, muhabbete girileceği anda bu soruyla mı başlanır yahu, bu da nerden çıktı diye içimizden geçirir ve hep bir ağızdan cevaplardık: “Getronagan Alman Lisesi!”
 
Getronagan Ermeni liseli olmak yerine, “Alman liseli” olmak, sadece TÜYAP kitap fuarı önlerinde değil, girdiğimiz tüm sosyal ortamlarda bizim için geleneksel bir cevap haline gelmişti. Neden Alman diye çok düşünmeye gerek yok. Getronagan Türkiye’de yaşayan biri için olsa olsa Almanca bir kelimeyi çağrıştırır, biz de her seferinde okulumuzun adını telaffuz ettiğimizde, “Ne? Efendim, anlayamadım?” sorularına maruz kalacağımıza, fazla soru sorulmasına izin vermeyerek, hemen “Alman liseliyiz” derdik.
 
Elbette, bunun altında Ermeni olmayı söylemekten çekinmek, ‘azınlık’ olmayı istememek, en azından Türkiye’de bir gün olsun, bir TÜYAP kitap fuarı önünde olsa bile, ‘onlar’ gibi olmak isteği vardı. Kitap fuarı önündeki diğer öğrencilerle hiç olmazsa kuyrukta beklerken eşit olmak Ermeni öğrenciler için herhalde bir mutluluktu. Bu ve benzeri birçok ortamda Getronagan’ı ya Türkçeye ‘Merkezi Lise’ olarak tercüme edip kullandık, ya da “Alman lisesi” olarak. Getronagan Ermeni Lisesi’nden mezun olduğumuzu açıkça ifade edememek, üzerinde düşünülmesi gereken bir durum.


Zor ama güzel günlerdi
MIGIRDİÇ ARDZİVYAN – 125. Yıl Kutlama Komitesi Sekreteri 

 
1973-1979 arasında Getronagan’da eğitim aldım. Ülkenin siyasi ve sosyal gerginlik sorunları o dönemde en üst noktadaydı. Kısa süre sonra gerçekleşen 12 Eylül darbesinin yarattığı olumsuz şartlardan etkilenen pek çok okul arkadaşımız yurtdışına göç etti. Çoğuyla 30 yıldır görüşemiyoruz.  32 yıl sonra geriye dönüp baktığımda, günümüzün şartlarına göre bir sürü olumsuzluk olmasına rağmen, o günler yine de güzel günler olarak kalmış hafızamda. Bunda bize her zaman için rol modeli olan öğretmenlerimizin, belletmenlerimizin ve üst sınıf ağabeylerimizin katkısı var. Eski öğretmenlerimizle ve mezunlarla hâlâ bir araya geliyoruz. En sıkı arkadaşlıkların ergenlik döneminde kurulan arkadaşlıklar olduğu söylenir ki bence bu çok doğru.

Yöneticilerin işi kolay değildi
HARUTYUN EBEOĞLU – Galata S. Krikor Lusavoriç Kilisesi ve Getronagan Lisesi Vakfı Başkanı 
 
1953-1960 arasında Getronagan’da okudum. O yıllarda çok güzel sosyal ilişkilerimiz vardı. O dostluklar hâlâ devam ediyor. Biz öğrenci olarak okulda zorluklarla karşılaşmadık, fakat o dönemlerde okul yöneticilerinin çok zor günler yaşadıklarını biliyorum.


Okulumun adını bile söyleyemedim
MURAT TEMİR - Tüccar

1994-2000 arasında Getronagan’da okudum. Üniversitedeyken, Ermeni okulundan mezun olduğumu söylemeye çekineceğim bir ortam vardı. Hangi okuldan mezun olduğumu soranlar olduğunda, “Karaköy Merkez Lisesi” ve ardından “Düz lise” derdim. “Helal olsun. Düz lise mezunu olarak, bu puanı alıp bu üniversiteye gelebilmen şaşırtıcı. Kendini iyi yetiştirmişsin” derlerdi. Oysa benim kendimi yetiştirmem dışında, adını söyleyemediğim Ermeni okulunun bana çok büyük katkısı vardı. 


1960 darbesinin karanlık günleri
OSEP TOKAT – Araştırmacı yazar (Los Angeles) 

 
1959-1965 arasında Getronagan’da eğitim aldım. Ekonomik zorluklar elbette insanın sosyal yaşantısını da menfi etkiliyor. Köyden şehre göç eden bir ailenin çocuğu olarak bunu hep hissetmişimdir. Genel olarak 6-7 Eylül Olayları ve 1960 darbesi gibi acı olayların yıkıcı ruh hali öğrencilik dönemimizde elbette bizleri de etkiledi. Büyüklerimizin endişesi, bu ülkede her zaman yeni bir olayın gündeme gelebileceği ve faturasının da azınlıklara yüklenebileceği endişesiydi. O dönem evlere baskın düzenleniyor ve ‘yasak kitap’ var mı diye arama yapılıyordu. Sahaflardan tesadüfen bulduğum, Doğu Ermenicesiyle yazılı ‘Arti Hayastan’ (Çağdaş Ermenistan) adlı kitabı nereye saklayacağımı şaşırmıştım. Kitabın içeriğinde sadece coğrafi ve ekonomik konular işleniyordu oysa. Siyasi atmosfer hiç de iç açıcı değildi. Askeri yönetimin yarattığı huzursuzluk sadece bizleri değil herkesi etkiliyordu. 


CHP zulmü
BERÇ ÇALIKMAN – Getronagan Lisesi eski müdürü

 
1942-1948 arasında Getronagan’da öğrenciydim. Öğretmenlerimiz son derece donanımlıydı. Öğrencilik yıllarımda yoksulluk öne çıkan en önemli faktördü. Savaş yıllarının da etkisi var elbette. Bunun üzerine Varlık Vergisi uygulaması eklenince durum daha ağırlaştı. 1961’den 1980 yılına dek Getronagan’da önce öğretmen olarak, son beş yılında da müdür olarak hizmet verdim. Müdürlük teklif edildiğinde, bu konuda çok da gönüllü olmadığımı söylemiştim. Kendime ait bir meşgalem zaten vardı. İç mimarlıkla uğraşıyordum. Müdür olmak için adaylar da vardı. Diğer adayların değerlendirilmesini istemiştim. Onlardan biri de Hovhannes Gürün’dü ama kendisinin müdür olabilmesi için bakanlıktan izin alınamamıştı. Gürün’ün komünist olduğu söylentileri yaygın olduğu için bakanlıktan ret cevabı alındığı söylendi. İlçe Milli Eğitim, okula derhal müdür seçilmezse, Türk müdür yardımcısının müdür olarak atanacağını bildirdi. Bu sırada genel seçimin ardından CHP iktidar oldu. Bazıları, CHP’nin seçilmesiyle birkaç aracı bulup Hovhannes Gürün hakkında olumsuz kararın değiştirilmesini talep ettiler ama olmadı. Sonunda müdür olmayı kabul ettim. Benim için bu hiç kolay olmadı. Okulda kadrolu öğretmen sayısı yok denecek kadar azdı. Öğretmenlerin neredeyse tamamı başka okullarda ders veren misafir hocalardı. Bu ortamda idari bir düzen oturtmak kolay olmadı. CHP’nin iktidar olmasıyla, yeni zorluklar da gündeme geldi. Okula kayıt olmak isteyen öğrencilere, okulla aynı semtte ikamet etme şartı getirildi. Buna göre, her öğrenci kendi oturduğu semtteki Ermeni okuluna gidebilecekti. Son derece haksız ve ayrımcı bir uygulamaydı. Ermeni okulları ‘özel okul’ konumundaydı. St. Michel veya St. Benoit gibi özel okullara kabul edilen öğrenciler herhangi bir semtten olabiliyorken Ermeni okullarına böyle bir engelleme getirilmesi haksızlıktı. Öğrenci kabul kayıtları sırasında da bürokratik zorluklar yaşanıyordu. Öğrencinin velisiyle birlikte Milli Eğitim’e müracaat etmesi, sonra belirlenen kayıt noktalarına evraklarını götürmesi, bunları kontrol ettirmesi en sonunda  da okula gelip kayıt yaptırması isteniyordu. Okulda tadilat veya basit bir yenileme çalışması yapılacaksa, önceden haber vermek, müsaade istemek ve iznin gelmesini beklemek gerekiyordu. Bu tür zorlukların dışında, okul yönetimi olarak bizi en çok zorlayan konu bütçenin denkleştirilmesi meselesiydi. Maddi imkânsızlıklar, yeni atılımlar yapılmasına engel oluyordu. Böyle olmasına rağmen, üniversiteye giriş sınavlarında Getronagan, Türkiye genelinde en başarılı 20 lise arasına girmeyi başardı. Azınlık okulları arasında ise her zaman birinciydi.      


Müdür yardımcısı terörü henüz başlamamıştı
BOĞOS ÇALGICIOĞLU – Getronagan Derneği Başkanı 

 
Getronagan’da 1964-1968 arasında okudum. Lise çağındayken henüz sosyal ve siyasi zorlukların bilincinde değildik. O yıllarda sokaklarda “Vatandaş Türkçe konuş” kampanyası başlamıştı. Ailemiz tarafından, buna uyulması gerektiğine inandırılmıştık. 1964’te Rumların Türkiye’den neden gönderildiklerine aklım ermemiş ama Burgazada’da birlikte büyüdüğümüz Rum arkadaşlardan ayrılmak zorunda kalmak beni öfkelendirmişti. Ermeniler henüz “Çok güzel dolma, topik yapan tatlı teyzeler” olarak algılanan ve “vatandaş Türkçe konuş” kampanyasına var güçleriyle uyan komşulardı. Ermeni okullarında henüz gergin bir siyasi atmosfer hissedilmiyordu. Çünkü devlet tarafından azınlık okullarına atanan ve şiddetli baskıları, 15-20 yıl kadar süren, Türk müdür yardımcıları terörü henüz başlamamıştı. Bu 1970’ten sonra oldu. Getronaganlı olmaktan daima gurur duydum ve yaşlandıkça bu gurur artıyor. Üniversite yıllarımda okulumun adını arkadaşlarıma öğretmek için çok çaba sarf etmiştim. 


‘Herkes sağcı olmak isterdi’
SARKİS PAÇACI – Karikatürist 

 
1969-1976 arasında Getronagan’da okudum. Türkiye’de arabesk kültür yani İslamcılar karşısında da komünist grupların gelişme yıllarıydı. Getronagan aşırı sağcı bir çizgidedir. Tabii ki anti Ermeni olarak… Yoksa Ermeni kültürünü temsil ediyor olması bir rüyadır. Otonom olarak Sovyet bloğunda komünist bir Ermenistan vardı. Batı Bloku yani NATO, ona karşı mücadele etmek için istemeden de olsa Batı Ermenilerini destekledi. Şu an bile bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti olmasa, baskılar bir yana, bir tanemizi bile sağ bırakmazlar. Lisede bir ara sağcı solcu maçı yapmaya karar vermiştik. Ama benim kuracağım solcu takımında kimse oynamak istemiyordu, oysa sağcı takıma girmek için birbirleriyle yarışıyorlar. Sırf maç oynanabilsin diye sağcı takımdan ödünç oyuncular aldım. Ve maçı biz kazandık. Sağ olsunlar, canla başla oynadılar.

Kategoriler

Toplum Okullar