Avrupa Parlamentosu üyeleri Andrew Duff, Jürgen Klute ve Libor Roucek, Türkiye’nin, AB İlerleme Raporu’nun eleştirilerine gösterdiği sert tepkinin kendilerini hayal kırıklığına uğrattığını söyledi.
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu üyelerinden, Alman Die Linke (Sol) partisi milletvekili Jürgen Klute, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun ilerleme raporunu çöpe atmasını “Çok üzücü bir tepki, bilhassa Anayasa Komisyonu’nun sorumluluğunun çok büyük olması nedeniyle” şeklinde değerlendirdi.
Türkiye’nin “aşırı tepkisinden” dolayı rahatsızlığını dile getiren Karma Komisyon’un bir başka üyesi, Britanyalı Liberal Demokrat Parti milletvekili Andrew Duff ise “Buradan Türkiye’deki siyasi sınıfın eleştiriden muaf olduğunu mu, yoksa AB üyeliğinin öneminin farkına varamadığını mı çıkarmak lazım” ifadelerini kullandı.
Avrupa Parlamentosu’nun eski Başkan Yardımcısı, Çek Sosyal Demokrat parlamenter Libor Roucek ise önümüzdeki dönemde yeni anayasa çalışmalarının kritik bir önem taşıyacağını savunarak “Sadece içeriğine değil, sürecin katılımcı olmasına da dikkat edeceğiz” mesajı gönderdi.
Her üç Avrupalı parlamenter Taraf ’tan Özgün Özçer'in sorularına şu yanıtları verdi:
- İlerleme Raporu ve Türkiye’nin reformları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Andrew Duff: İlerleme Raporu’na genel hatlarıyla katılıyorum. Çok kapsamlı bir araştırma yapılmış ve içeriği son derece ayrıntılı. Ben olsam Ankara’nın Kıbrıs’ta çözüme yanaşmama politikası yüzünden, Kıbrıslı Türklerin bulundukları zor durum özelinde biraz daha fazla şey söylerdim.
Jürgen Klute: Kendi bakış açıma göre Avrupa Komisyonu gerçekçi ve dengeli bir rapor yayınladı. Tüm dünyadaki insan hakları kuruluşları gazetecilerin, avukatların ve seçilen siyasetçilerin tutuklanmasını eleştiriyor, bu nedenle AB de sorumluluk alarak bu üzücü gelişmeleri dile getirmek zorunda. Diğer yandan, rapor olumlu gelişmelere de vurgu yapıyor, örneğin ekonomik reformlarda elde edilen başarılar gibi. Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin yalnızca diplomatik ya da ticari boyutu yok! Orta Avrupa’da büyük bir Türk kökenli nüfus var ve her yıl milyonlarca Avrupalı Türkiye’ye seyahat ederek çok olumlu izlenimlerle geri dönüyor. Türkiye ve AB üye devletleri partner, dolayısıyla partnerler olarak birbirimizle dürüst olup ne düşündüğümüzü ifade etmeliyiz. Peki o zaman neden açıkça ifade etmeliyiz. AB’ye girmeden önce insan haklarının tamamıyla garanti altına alınması gerektiğini söylemeyelim?
Libor Roucek: Rapor Türkiye’nin birçok alanda AB’ye uyum konusunda ilerleme gösterdiğini ortaya koyuyor. Elbette daha fazla çaba gereken alanlar var: Bunlardan biri de Türkiye vatandaşlarının temel haklarının (ifade, örgütlenme özgürlüğü ya da adil yargı hakkı gibi) garanti altına alındığını ve bu hakların herhangi siyasi bir baskı altında olmadığını temin etmek. Türkiye’nin reform yolunda anayasa süreci kritik bir önem taşıyor: Sadece ortaya çıkacak metin değil, mümkün olduğu kadar katılımcı ve kapsayıcı bir şekilde yürütülmesi gereken sürecin ta kendisi de çok mühim.
- Başmüzakereci Egemen Bağış “Komisyon eleştiri konusunda çok hevesli, takdir etme konusunda çok cimri” dedi. Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu raporu kameraların önünde çöpe attı. Türk siyasetçilerin İlerleme Raporu’na tepkilerini nasıl yorumluyorsunuz?
AD: Bunlar tipik aşırı tepki örnekleri. Yani buradan Türkiye’deki siyasi sınıfın eleştiriden muaf olduğunu mu –ya da AB üyeliğinin Türkiye’nin iç gelişimi için nasıl bir anlam taşıdığının farkına varamadığını mı– yoksa Türkiye’nin AB’ye üye olma hedefinden vazgeçtiğini mi çıkarmak lazım?
JK: Bu tepkinin çok üzücü olduğunu düşünüyorum, bilhassa Anayasa Komisyonu’nun sorumluluğunun çok büyük olması nedeniyle. AB, çevresinde insan haklarına saygıyı pekiştirmek istiyor ve demokrasiyle özgürlük gibi değerleri yaşatan ülkelere kapısını açıyor. Çok sayıda üye ülkede de demokrasi krizi tecrübesini yaşıyoruz, mesela Macaristan’da olduğu gibi. Komisyon’un gelecekteki üyelik süreçleri için bundan da ders çıkardığını tahmin ediyorum.
LR: İlerleme raporları AB’nin genişleme politikalarının standart araçlarından biridir. Komisyon’un başvurduğu metodoloji, ülkelerin gelişiminin üyelik sürecinde verdiği sözlerle ne kadar uyum içerisinde sürdüğünün nesnel ve tarafsız bir değerlendirmesine dayalıdır.
- Fransız AP üyesi Alain Lamassoure’un “ne Türkler ne de Avrupalılar ortak olmak istedikleri için AB’de Türk sorunu ortadan kalkmıştır” sözlerini nasıl yorumluyorsunuz?
AD: Türkiye artık AB üyeliğine karşı olanların eline çok kolay bir koz veriyor.
JK: Sayın Lamassoure’a çok saygı duysam da bu görüşüne katılmıyorum. Katılmıyorum çünkü Türkiye 2005’te müzakerelere başladı ve tam üyelik tarihi ne olursa olsun, bu statü Kopenhag Kriterleri’ne uyumu gerekli kılıyor. Öte yandan, bu statünün çok sayıda avantajları da var: Serbest ticaret ve 2012’de AB’den alınan 860 milyon avro yardım gibi.
LR: Türkiye’nin AB üyeliği hem AB hem de Türkiye’nin uzun vadeli stratejik çıkarınadır. Bu temel gerçeği gözden kaçırmamalıyız. Gerek AB gerekse Türkiye üyelik sürecini güçlendirmek için birlikte çalışmalı.
- AP raporu için henüz zaman var ama İlerleme Raporu’ndan daha da mı eleştirel olacak?
AD: AP, raporuyla ilgili uygun gördüğünü yapacaktır. Türkiye’de çok sayıda iyi gelişmelerin olduğunu teslim etmeliyiz. Ancak Avrupa’da federalleşme süreci hız kazandıkça, Türkiye’nin üye olmasının zorlaştığını da kabul etmeliyiz. Temel haklar, sivil özgürlükler ve laiklik gibi konularda ödün vermemekten vazgeçmemeliyiz. Sayın Erdoğan’ın AKP Kongresi’ndeki konuşmasında Allah ve Peygamberden beş kere bahsetmeyi uygun görüp AB’ye bir kere bile atıfta bulunmamasından dolayı üzgünüm!
JK: AP raporunun daha eleştirel olmasını beklemiyorum. Parlamento raportörü yine Türkiye hükümeti ile iyi ilişkilere sahip olmasıyla tanınan Ria Oomen- Ruijten olacak. Raporunda Türkiye hükümetinin terörle mücadele stratejisine destek vereceğini 10 ekimde Twitter hesabı üzerinden açıkladı bile.
LR: Bunu söylemek için henüz erken ama Komisyon’un raporundan farklı olarak, Parlamento raporunun özelliği çeşitli siyasi grupların müzakeresinin bir ürünü olması. Kendi grubum, yani sosyal demokratlar adına Türkiye’nin üyelik sürecini daha ileri taşımak için elimizden geleni yapacağımızı söylemek isterim.