Bir kermesin ardından: “Yine orada buluşacağız, Antakyamızda”

Kiliseye geldiğimde hazırlıklar başlamış, kilisenin bahçesini Antakya lezzetlerinin kokusu çoktan sarmıştı. Neler yoktu ki kermeste; kaytaz böreği, içli köfte, biberli ekmek, katıklı ekmek... Bunların yanında el işi çantalar, Antakya’nın deprem öncesi fotoğrafları, tepsiler, kolyeler, tişörtler... Saat 19.00’a kadar sürmesi planlanan kermesteki ürünler, geniş toplumun da gösterdiği büyük ilgiyle hızlıca tükendi. Buna karşın, ziyaretçiler arasındaki yoğun paylaşım, kermesin sonuna kadar devam etti.

Bir ürünü değerli kılan, arkasındaki emek kadar, onun hikâyesidir de. 6 Mayıs’ta, Panayia Rum Ortodoks Kilisesi’nde, depremde hayatını kaybeden Mari Sautoğlu ve Antakyalı depremzedeler anısına düzenlenen kermes, sadece emeğin değil, hikâyelerin de paylaşıldığı bir etkinlikti. Gün boyunca paylaşılan her hikâyeye sinmiş bir kelime vardı ki, benim gibi Antakyalı olmayan, ‘dışarıdan’ biri için çarpıcıydı: ‘Antakya’mız’.

Antakyalı biriyle konuştunuz mu hiç? Konuştuğunuz kişinin kimliği ne olursa olsun, konu döner dolaşır, muhakkak o çok sevdikleri şehre, Antakya’ya gelir. Antakya mutfağı, Antakya’nın sokakları, tarihi, renkleri, kokusu, bitki örtüsü, rüzgârı… Şehirle bu hemhâl olma durumunu başlarda biraz garipsersiniz ama bir zaman sonra bu ruh iklimi, sizi de kendine çeker. Belki birkaç gün geçirdiğiniz, belki de hiç görmediğiniz bu coğrafyaya ve bu coğrafyanın kadim halklarına karşı kendinize açıklamakta zorlandığınız bir bağ hissedersiniz. Kendinizi garipser, gülümsersiniz.

Antakyalı Ortodoksların kendi topluluklarını anlatmak üzere kurduğu ve depremle birlikte bir yardımlaşma platformu görevi de üstlenen Nehna’nın ve Antakya Rum Ortodoks Kilisesi Kadınlar Kolu’nun depremden etkilenen öğrenciler yararına bir kermes organize edeceğini duyduğumda gülümseyemedim. Büyük bir huzursuzlukla bindim, etkinliğe gitmek üzere beni Mudanya’dan İstanbul’a taşıyacak feribota. Böylesine büyük bir yıkımdan sonra devletin günlerce unuttuğu, ölüme terk ettiği insanların gözünün içine bakarak “Nasılsınız?” demek, hadsizlik miydi? Umut, bölgede rant hesapları cirit atarken tekrar yeşerebilir miydi? Kendime sorduğum soruların altında ezilerek İstanbul’a vardım.

Kiliseye geldiğimde hazırlıklar başlamış, kilisenin bahçesini Antakya lezzetlerinin kokusu çoktan sarmıştı. Neler yoktu ki kermeste; kaytaz böreği, içli köfte, biberli ekmek, katıklı ekmek... Bunların yanında el işi çantalar, Antakya’nın deprem öncesi fotoğrafları, tepsiler, kolyeler, tişörtler... Saat 19.00’a kadar sürmesi planlanan kermesteki ürünler, geniş toplumun da gösterdiği büyük ilgiyle hızlıca tükendi. Buna karşın, ziyaretçiler arasındaki yoğun paylaşım, kermesin sonuna kadar devam etti.

Görevli olduğum standa Can Sautoğlu’nun çektiği eski Antakya fotoğraflarını, el emeği göz nuru örme çantaları, tepsileri yerleştiriyorum. Peder Dimitri geçiyor önümden. Gözü, depremde yıkılan Antakya Rum Ortodoks Kilisesi’nin fotoğrafına takılıyor. Bir şey diyemiyor. Uzaklaşıyor. Derken bir Antakyalı bir ziyaretçi geliyor. Onun da gözü aynı fotoğrafta. “Ah, bu da yıkıldı, canım benim” diyor. Merakıma yenilerek Ortodoks olup olmadığını soruyorum. Şaşırarak gözlerimin içine bakıp “Hayır, değilim” diyor. Bir yandan sorduğum sorunun anlamsızlığının farkına varıyor, diğer yandan Antakyalıları daha yakından tanıyorum. Stantta Agop Abi’yle birlikte duruyorum. Antakya Çarşısı’nın tek Ermeni kuyumcusu. Depremden sonra İstanbul’a taşınmış. Aklı hâlâ dükkânında. “En kısa sürede geri döneceğiz” diyor. Sıcak ama hüzünlü bir gülümseme yerleşiyor yüzüne. “Seni de çay içmeye bekleriz, Antakya’mıza.” Derken, Bora Selim’i görüyorum. Tasarımlarında ilhamını Antakya’dan alan bir kıyafet markası kurmuş. Depremden sonra kurtarabildiği yirmi kadar tişörtü standının üstüne koymuş. Plastik bir sandalye imgesi var tişörtlerin üstünde. “Antakya’da bu plastik beyaz sandalyeleri her yerde görebilirsin” diyor. Aklımdan “Plastik beyaz sandalyenin ne gibi bir önemi olabilir?” sorusu geçerken, ekliyor: “Bu şehirde herkese bir yer vardır.” Böylece, tüm taşlar yerine oturuyor. Özenle paketlediği tişörtü elime alırken bir şey diyemiyorum. Gün sonunda onunla konuşmaya devam ediyorum. Konuştuğum herkes gibi o da şehre döneceğini söylüyor. Sesinde Antakya’ya olan özlemini, unutulmuşluğa ve bölgedeki rant hesaplarına karşı öfkesini hissediyorum.

Antakya’nın kadim halkları, yaşanan bütün yıkım ve talana rağmen taptaze tuttukları umutlarıyla âdeta bir direniş dersi veriyor. Depremin kırkıncı gününde, Samandağlı kadınların ellerinde reyhan ve bahurla, hep bir ağızdan haykırdıkları “ما رحنا نحنا هون” (Ma rıhna nehna hon / Gitmedik, buradayız!) cümlesi hâlâ kulaklarımızda. Bundan dolayı biliyorum ki Agop Abi dükkânını, Bora Selim’in ise stüdyosunu yeniden açacak. Ve biz yine orada buluşacağız, Antakya’mızda.

"Öğle saatlerinde ürün kalmadı"

HABER MERKEZİ

6 ve 20 Şubat depremlerinden etkilenen öğrenciler yararına ‘Antakya Yöresel Lezzetler Kermesi’ düzenlendi.

Antakya Rum Ortodoks Kilisesi Kadınlar Kolu ve nehna.org ortaklığında 6 Mayıs Cumartesi günü gerçekleşen kermese Beyoğlu Meryem Ana Kilisesi ev sahipliği yaptı.

Mari Sautoğlu ve Antakyalı depremzedelerin anısına gerçekleşen kermeste Antakya bölgesine ait ürünler satıldı.

Katılımcılar ürünlere yoğun ilgi gösterdi.

nehna.org’dan Can Terbiyeli, satılan ürünlerden elde edilen gelirin depremzede öğrencilere burs olarak verileceğini söyledi.  Terbiyeli şu bilgileri verdi:

“Kermesimizin büyük çoğunluğu bölgeden gelen üreticilerin ya da yerel ürünlerin katılımıyla yapıldı. Bunun yanı sıra Çiya Sofrası, Zeytuna destek oldu, onlar da ürünlerini gönderdiler. Kermesimiz 11:00’de başladı, akşama kadar sürmesi planlanıyordu, öğlen saatlerine geldiğimizde satılacak pek bir ürün kalmadı. Talep çok yüksekti, kalabalık çok güzeldi. Tüm gelir bölgedeki kilise vakıfları aracılığıyla ihtiyacı olan öğrencilere burs olarak aktarılacak. Bunun dışında Samandağ’dan, İskenderun’dan, Altınözü’nden bireysel ya da ticari olarak ürünlerini gönderenler oldu. Katılımcılardan ‘Bu yetmedi bir kermes daha yapalım’ diyenler var. Önümüzdeki zamanlarda kermes ya da benzer bir organizasyon yapmayı düşünüyoruz.”

Kategoriler

Güncel


Yazar Hakkında