Netanyahu, ülke tarihindeki en sağcı/dinci koalisyonu Aralık 2022’de Likud partisi liderliğinde kurarak 6. defa başbakan oldu. Ve parlamentodaki dinci çoğunluğun “Yargı Reformu” dediği (“Yargı Barışı” da diyebilirdi!), dinci olmayan/demokrat muhalefetin ise “Yargı Darbesi” diye adlandırdığı köktenci bir işe girişti.
Türkiyeli Musevilerin haftalık Şalom gazetesinin genel yayın yönetmeni ve başyazarı İvo Molinas geçen hafta Yetkin Report’ta “İsrail’de Neler Oluyor” başlıklı bir makale yayınladı .
Yazı, İsrail iç politikası üzerine önemli bilgiler vermenin yanı sıra, ülkenin şeriatçı ve popülist lideri Binyamin Netanyahu ile “bizim daha yakından tanıdığımız bir ülke” ve lideri (isimleri lazım değil!) arasındaki parallellikleri akla getirmesi açısından da zihin açıcı.
***
İsrail’de bir anayasa yok. Onun yerine, 1948’deki kuruluşta çeşitli zıt eğilimlerin üzerinde uzlaştığı, evrensel insan haklarına uygunluğu da 1992’de kabul edilmiş “Temel Yasalar” var. Bu yasalara aykırı olduğu kanısına varırsa, “Yüksek Mahkeme” ilgili kanunu iptal edebiliyor.
Şu anda, “terörist” olarak damgalamanın âdet olduğu Filistinlilere büyük zulüm uygulamakta olan B. Netanyahu, ülke tarihindeki en sağcı/dinci koalisyonu Aralık 2022’de Likud partisi liderliğinde kurarak 6. defa başbakan oldu. Ve parlamentodaki dinci çoğunluğun “Yargı Reformu” dediği (“Yargı Barışı” da diyebilirdi!), dinci olmayan/demokrat muhalefetin ise “Yargı Darbesi” diye adlandırdığı köktenci bir işe girişti. Temmuz’a kadar ertelendiği halde ülkedeki demokrasi yanlılarının halen süren, yüzbinlerce kişilik sokak protestolarına yol açan bu projenin hedefleri şöyle:
***
1) Yüksek Mahkeme’nin Yetkisini İptal: Ülkedeki kuvvetler ayrılığının başlıca ayağı olan bu yargı organının Temel Yasalar’a aykırı yasaları iptal etme yetkisini kaldırmak.
(“Bizim daha yakından tanıdığımız” bir ülke lideri bu işi çok daha endirekt ve daha az tepki doğurucu biçimde yaptı: Üyelerinin seçiminde kendisinin ve partisinin direkt ve endirekt etkiye sahip bulunduğu temyiz mahkemelerinden buraya transfer yoluyla.)
2) Yüksek Mahkeme Yargıçlarını Değiştirmek: “Yüksek Mahkeme üyelerini atama komitesi”ndeki 9 üyeyi 11’e çıkararak ve bunların 7’sini kendi hükümetine seçtirerek. Bu denge halen 4’e 5 yargı lehinde, yani kıl payı. Netanyahu ve yandaşları böylece “yargı vesayeti”ne son vereceklerini ileri sürüyorlar.
(“Bizim daha yakından tanıdığımız ülke”de durum, özellikle parti kapatma açısından aynen böyle kıl payı. Yargı ise, liderin direkt ve endirekt olarak seçtiği “atama komitesi” (adı lazım değil!) aracılığıyla kontrole alındı. Amaç, her şeyde olduğu gibi, “yargı vesayeti”ni “milli irade”ye tabi kılmak.)
3) Suç İşlemiş Bakanları Koruyabilmek: Bakan olmadan önce suç işleyip ceza almış kişilerin bakanlığa atanmasını yasaklayan Yüksek Mahkeme kararını kaldırıp, yetkiyi hükümete bırakmak. Burada, koalisyonda içişleri bakanlığı yapan ve 2022’de vergi kaçakçılığından suçlu bulunduktan sonra cezası ancak bakanlıktan istifa etmesi şartıyla ertelenebilen dinci Shas Partisi Lideri A. Deri söz konusu. “Yargı Reformu” yasalaşırsa Deri görevine geri dönebilecek.
Dahası, hakkında çok sayıda dava sürmekte olan Netanyahu var. 2009’da açılmış "rüşvet, emanete ihanet ve kişisel amaçlar için görevi kötüye kullanma" davası dahil. Bunun içindir ki parlamentodaki Likud çoğunluğu, “suç işlemiş olmakla birlikte başbakan seçilmiş kişi”nin Temel Yasalar’a göre Yüksek Mahkeme tarafından görevden alınmasına daha sokaklar protestolarla inlerken engel getirdi.
(“Bizim daha yakından tanıdığımız ülke”de bu iş buraya kadar götürülemedi; biraz farklı yapılıyor: Muhalefet mensubu milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılarak.)
4) İktidarın Elini Batı Şeria’da Serbest Kılmak: Aşırı sağcı/dincilerin iktidar koalisyonu, Yahudi milliyetçiliğinin oylarını alabilmek için Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimcilere yer açma biçiminde sınır genişletme politikası uyguluyor. Yüksek Mahkeme’nin bunu engellemesi önlenmek isteniyor.
(“Bizim daha yakından tanıdığımız ülke”de bu iç politika, ülke içinde bikaç yüz kişi kaldığı içişleri bakanının ağzından ilan edilen “teröristler”i başka ülkelerin sınırları içinde bombalama ve o ülkelerde üsler kurarak yok etme biçiminde uygulanıyor. Zaten gerek muhalefet gerekse yargı bunu önlemeye hiç girişmedi.)
5) Yahudi Şeriatı’nı Ülkede Egemen Kılmak: Bu şeriat kanunlarının mümkün olduğunca hayata geçirilmesi ve şeriatçıların ülkenin kuruluşundan beri elde ettikleri ayrıcalıkların ilelebet sürmesi hatta kuvvetlendirilmesi sağlanmak isteniyor. Bunun için de baş hedef, Yüksek Mahkeme.
(“Bizim daha yakından tanıdığımız ülke”de bu şeriatçılığın yerli ve milli versiyonunu becerebilmek çok zor, hatta imkansız. Çünkü ülke kurulurken İsrail’dekinin aksine din temelinde değil, Batılılaşmış aydınlar tarafından “ulus” temelinde kuruldu; dinin tarihsel olarak önem taşıdığı bir ulus olsa da. Ülkedeki İslam şeriatçılarının oranı da bugüne kadar hiçbir zaman %10’u geçmedi.)
6) “Terörle Mücadele İçin” Özel Bir Güvenlik Gücü Kurmak: Aşırı sağcı bir geçmişi olan Ulusal Güvenlik Bakanı İ. Ben-Gvir bunu kurmak için onay almış durumda.
(“Bizim daha yakından tanıdığımız ülke”de böyle güçler daha önce kurulduğu için, şimdi içişleri bakanının kontrolünde 8.000 kişilik bir troll ordusundan bahsediliyor.)
7) Netanyahu’yu Beyaz Saray’a davet ettirmek: Son olarak, ABD nezdinde özel önem taşıyan İsrail devletindeki huzursuzluğu kullanarak, Biden tarafından hâlâ gelmemiş bu daveti zorlamak da işin içinde olsa gerek.
(“Bizim daha yakından tanıdığımız ülke”nin lideri için de mevcut bu sorun. Zorlamaları daha çok NATO’yla ilgili ama, bu lider bu konuda İsrail’in tarihsel olarak yararlandığı özel önem gibi bir durumdan yararlanamıyor.)