İktidar açısından ise durum eskisi kadar “sorunsuz” görünmüyor. Altılı Masa’nın gündemi oluşturduğunu görüyorlar. Keza depremde yaşanan yandaş kayırmacılığına dayalı beceriksizlik ve sisteme hiç doymayacakmışçasına çöreklenmenin her yerden ortaya çıkışı, AKP- MHP ittifakını artık seçmen gözünde iyice zorlar hale geldi.
Seçim sath-ı mailine (eğimine) girmemizle birlikte birkaç nokta göze çarpmakta. Bunlardan ilki Altılı Masa’nın gerek yaşadığı adaylık kriziyle, gerekse bulduğu çözümle, gündemde en azından bir süre için epey yer işgal etmesi.
Bakıldığında ortada sürpriz yok aslında. Kemal Kılıçdaroğlu gibi gayet bilinen ve beklenen bir isim, Altılı Masa yani Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı oldu. Ancak süreç, öncesinde yaşanan tartışmalar, 3 Mart krizi, krize bulunan çözüm, tekrar toplantı, tekrar ortak açıklama derken, muhalefet ittifakı geçtiğimiz yıllarda kendisine uygulanan açık ya da kapalı ambargoyu aşmış oldu, siyaset gündemini –şöyle ya da böyle- belirler hale geldi.
İktidarın organik medyası gelişmeleri elbette “kriz var, dağılıyorlar” havasıyla verirken “iktidarla iyi geçinmek durumunda olan medya” (iigdom, beni uydurdum. YD) olup bitenleri hızla ve geniş biçimde aktardı. Bu durum, iktidar yörüngesinden de bir parça çıkmalarını doğurdu. Bu arada iigdom içinde de bazı yön arayışları kendini gösteriyor. Habertürk mesela, HDP ve TİP üyelerini artık ekrana çıkarmakta beis görmüyor, Altılı Masa liderlerine, bilhassa Akşener’e geniş yer açıyor. Demirören grubu ise iktidara sadakatini titizlikle koruyor.
Sadece medya açısından değil, hani derler ya “sokakta konuşulan gündem” açısından da, muhalefetin planlı ya da plansız bu gidişatı yankı buldu. Dolayısıyla şimdi Altılı Masa’nın önünde yeni bir alan açıldı. Bakalım bu alanı kullanabilecekler mi?
İktidar açısından ise durum eskisi kadar “sorunsuz” görünmüyor. Altılı Masa’nın gündemi oluşturduğunu görüyorlar. Keza depremde yaşanan yandaş kayırmacılığına dayalı beceriksizlik ve sisteme hiç doymayacakmışçasına çöreklenmenin her yerden ortaya çıkışı, AKP- MHP ittifakını artık seçmen gözünde iyice zorlar hale geldi. Hiç şüphesiz her ne olursa olsun AKP’ye oy verecek nereden baksak %30’luk bir kitle varlığını koruyor, bunun içinde iktidara göbek bağıyla bağlanmış olanlar da var. Yani bunların ne kadarı Erdoğan ne yaparsa yapsın içtenlikle ona oy verecek kitle; ne kadarı AKP’nin kadrolaştırdığı dolayısıyla iktidar ile arasında bir göbek bağı bulunan kitle, ayırmak elbette zor. Ancak böyle bir kemik seçmen var ve AKP belki de artık –en azından bu seçim için- sadece bu seçmene dayanmak zorunda. Dolayısıyla belki de AKP’nin en zor seçimi olacak.
Beri yandan muhalefetin sık sık dile getirdiği “Artık kesin gidiyorlar” hükmüne kendi açımdan biraz ihtiyatla yaklaşmaktayım. Evet, AKP için sıkıntılı bir süreç ve dediğim gibi siyaset zeminini artık Altılı Masa belirliyor gibi görünse de, Erdoğan’ın, elindeki devlet imkanlarıyla seçime doğru –bilhassa para dağıtmaya dayalı- hamleler yapması mümkün. Fakat bu hamleler de eskisi kadar etkili olmayabilir.
İşin gerçeği neredeyse tek bir oyun bile kıymetli olacağı bir seçim bu. Sistemi Cumhurbaşkanı yetkileriyle donatan Erdoğan’ın yarattığı bir tablo var. % 50+1’i alan, neredeyse her şeyi alıyor. Sonra sistem değişir, o ayrı mesele. Ancak 14 Mayıs’ta herkes bu denkleme odaklanmış durumda. Parlamento seçimleri de elbette önemli ve oradaki dengenin de sistem açısından bir “rolü” var. Ancak eskisi kadar değil. Yine de Cumhurbaşkanlığı’nın ayrı, Parlamento’nun ayrı güçlerde olması da bir ihtimal ve bu ihtimalin siyasete nasıl yansıyacağı da şimdilik bir soru işareti.
Peki, siyaset zemini değişiyor, daha doğrusu değişiyor mu diye sorduk da, siyaset değişiyor mu? Bu da esasen kritik bir soru. Bilhassa 2015 sonrasında yani AKP milliyetçilik ve İslamcılığa dayandıktan sonra oluşan otoriter-faşizan dil ve söylemler ne kadar değişecek ya da değişmesine dair ipuçları var mı? Bu konuda net bir öngörüde bulunmak zor. Hoyrat ve ayrıştırıcı, kaba güce, çoğunluğun güçsüzü ezmesine dayalı dil ve davranış alışkanlığı varlığını koruyor.
Bilhassa göçmen karşıtlığından beslenen partiler kendilerine en azından sosyal medyada zemin buluyor. Kürt meselesinde Altılı Masa ağzını açmaktan imtina ediyor. CHP-HDP görüşmesinin de nasıl ne şekilde yapılacağı şu satırlar yazılırken belirsizdi.
Eşitlikçi, çoğulcu ve demokratik bir dili kurmak için, iktidar değişsin ya da değişmesin, epey çaba göstermek gerekecek, görünen bu.