Yüksel lisans eğitimi için Londra’da bulunan Beril Toper, 6 Şubat’ta Maraş’ta meydana gelen ve 12 şehri etkileyen depremlerin ardından yaşananları ‘uzaktan’ takip etti. Önceki yıllarda Türkiye üzerinden İngiltere’ye göç eden Suriyeli sığınmacıların, depremden sonra taziyeleri kabul etmek için Londra’da kurduğu Suriye Evi’ni ziyaret eden Toper, izlenimlerini Agos’a yazdı.
Londra’nın merkezi yerlerinden biri olan Trafalgar Meydanı’ndayım. Gaziantep’te beraber çalıştığım Suriyeli arkadaşlarımla birlikte olmak, kaybettiklerimizi anmak için Suriye Evi’ne doğru gidiyorum. Ve bu sefer misafir benim. Kafam çok karışık, duygularım her yerde. Çok değil, birkaç sene önce birlikte yürüdüğümüz, güldüğümüz, canımızın sıkıldığı sokaklar bir gecede akrabalarımızın, arkadaşlarımızın mezarı olmuş. Kafamda bir sürü şeyle yürürken ilk gördüğüm şey “Evimizden uzaktaki evimizde bize katılın” yazısı oluyor. Ev neresidir? Bir insan kaç defa evsiz kalabilir? Kaç defa yeniden ev kurmak zorunda kalabilir?
İçeride Suriye’deki durumu anlatan videolar, fotoğraflar ve başsağlığı dilemek için bir defter var. Gönüllüler ise içlerinde Kral Charles ve büyükelçilerin de bulunduğu ziyaretçilere Türkiye ve Suriye’deki durumu anlatarak bağış topluyor. Pratik nedenlerin, görünürlüğün ötesinde buradaki evin olmasının başka nedenleri de var. Gönüllülerden ‘For Sama’ belgesel filminin yönetmeni Waad Al-Kateab ve Amr Shayah ile görüştüm.
Amr, Suriye Evi’nin önemini ve gerekliliğini anlatıyor: “Geleneksel olarak Suriye’de taziyelerde yan yana durup, birbirimize destek olmaya ve sevdiklerini kaybeden insanların yanında olmaya çalışırız. Londra’da böyle bir yer yok. İşte bu sebeple ‘Suriye Evi’, Suriyeliler olarak bir arada olmamız için kuruldu. Ayrıca, Türkiye ve Suriye’deki depremin ne kadar büyük olduğu konusunda farkındalık yaratmak ve belki de ellerinden geldiğince destek olmaya çalışan ve çoğunluğu Suriye’nin kuzeybatısında faaliyet gösteren birkaç STK’yı, Suriyeli STK’ları görünür kılmak, depremden etkilenen insanlara biraz yardım toplamak için buradayız.”
Waad ise Londra’da Suriye elçiliği olmadığını hatırlatarak, şunları söylüyor: “Buraya birlikte olmak için geldik çünkü Londra’da bir Suriye elçiliği yok. Rejimin bizi burada temsil etmesini de istemiyoruz. İşte bu yüzden bu küçük alanı bir araya gelmek, ağlamak, anlatmak, bir şey hakkında konuşmak için yarattık. Üçüncü gündeyiz ve Türk kadınlar da buraya geldi. Birbirimizi bir acı üzerinden anlayabileceğimizi görmek içimi çok burktu. Bu acıyı, ailelerimiz için duyduğumuz korkuyu paylaşıyoruz. Kendimizi ifade etmek istedik çünkü sadece umutsuzca bu alana ve bu eve ihtiyacımız var.”
Amr’a kelimelerimin çok da yetmediği bir yerden Kuzey Suriye’deki durumu soruyorum. Şöyle yanıtlıyor: “Kuzeybatı Suriye, iç savaştan en çok etkilenen ve rejimin yoğun saldırılarına maruz kalan bir bölge. Depremden sonra bile saldırıların devam ettiği bu yere depremin altıncı gününe kadar hiçbir yardım ulaşmadı. İç savaş bölgenin nüfusunu dört beş katına çıkardığı için de kaynaklar hali hazırda yetersizdi. Ana yardım kaynağı sadece Suriyeli örgütlerdi ki maalesef onların da yardım kapasiteleri oldukça sınırlıydı. Covid-19 döneminde de çok yalnız bırakılan bir bölgeydi, deprem sonrası ihtiyaç daha da büyüdü.”
Waad, sınırın öteki tarafında yaşayan Suriyeliler için ise şunları söylüyor: “Suriyeliler için çok zor bir durum. Tam güvenli bir alan, yeni bir ev bulduk demiştik. Her şeyden kurtulduktan sonra bunun tekrar olduğunu görmek zor. Arkadaşım Fadi, Antakya’da ailesinden sekiz kişiyi kaybetti. Bu insanlar, kendilerini güvende hissettikleri, bombardımanın olmadığı bir alanda güvenli bir evde uyuyana kadar çok şey yaşadılar. Deprem içimizdeki umut ve güvenlik hissini yok etti. Biz bu acıyı daha önce yaşadık. Birisinin ailesini kaybetmesinin acısını biliyoruz, yerinden edilmenin acısını biliyoruz. Bu şimdi Türkler ve bizim için ortak bir acıya dönüştü.”
Mart ayı Suriye’deki iç savaşın on ikinci yıldönümü. Aradan geçen on iki sene sonunda yaşamlarını birden fazla kez sıfırdan kurmak zorunda kalan Suriyeliler için ev artık mevcudiyetine sebep veren koşullardan dolayı kolektif şuurun var ettiği bir alan. Suriye Evi sembolik olarak sadece üç gün orada var olsa da her Suriyelinin evi bir Suriye Evi; kapısı dayanışma ve taziyeleri kabul etmek için herkese açık.