İstanbul’da yaşayan gazeteci Naomi Cohen, Maraş merkezli iki depremin ardından arama kurtarma çalışmalarına katılmak üzere, ‘Mahalle Afet Gönüllüleri / Acil Müdahale Ekibi’yle Antep’in İslahiye ilçesine gitti. Cohen, bölgede yaşadıklarını ve gördüklerini Agos’a anlattı.
Gönüllü çalışan inşaatçılar
Maraş Havalimanı’nda bir gece kaldık ve AFAD bizi İslahiye’ye görevlendirdiği için araçla oraya götürüldük. Çalışmalarımızı sadece orada yaptık. Yer değiştirmek, başka yere geçmek, hatta kamp alanından çıkmak yasaktı. Yerli halkla konuşmamamızı, çok fazla irtibat kurmamamızı istediler. Olası saldırılardan ve yanlış bilgi aktarmaktan korkuyorlardı. Yola çıktıktan 24 saat sonra, yani çarşamba sabahı oradaydık ve 160 gönüllünün olduğu ekibimle sekiz farklı enkazda çalıştık. 80 kişilik bir apartmanda çalışmalar yaptık. Apartmanın altında A101 marketi vardı, muhtemelen kolonları kesmişler. Yanında yeni bir apartman vardı, kolonlar yıkık, onun yanında da yıkılmak üzere bir bina duruyordu. Sürekli artçılar oluyordu ve enkaz alanına girmek bile riskliydi. Çok fazla makine çalıştırıyorlardı. Birçok depremzede, özellikle inşaatçılar, gönüllü olarak çalışıyordu.
Depremzedeye jandarmadan saldırı
Birinin ailesi enkaz altındaydı. Aramaya başladığımızda ailesini kurtarmak istiyordu, “Ben ölsem bile ailemle ölmek istiyorum, onları çıkaracağım” diyordu. O kişi ile sonra yaşananların başlangıcına şahit olmadım ama aşağıda bekleyen depremzedelerde gürültü oldu. Enkaz üstünde olduğum için gürültünün neden başladığını tam anlayamadım. Aşağıda bekleyenler iki kez havaya ateş etmişler. Adam fotoğraf çekmiş, jandarma fotoğraf çekmemesi için uyarmış. Provokasyondan telaşlanıyorlar. Jandarma ve bu gönüllü adam birbirine girdi. Yaklaşık 20 jandarma bu adamın üstüne atladı ve dövmeye başladı. Adamı enkazdan aşağı ittiler ve aşağıdaki arkadaşlara göre öldürülmek üzereydi. Jandarma “Bu hırsız, hırsız” diye bağırdı ve halktan “Öldürün, öldürün” bağırışları geliyordu. Bu esnada biz enkaz üstündeydik. Altımızda resmen toplu mezar vardı. Makinalar durduruldu. Adamın hırsız olup olmadığını bilmiyorum. Hırsız olsa ne çalacaktı? Beş gündür -5 derecede annesi ve babasını bekliyor, kurtarmaya çalışıyordu.
İnsanların isyanı
Bütün enkaz etrafında çok gerginlik vardı. İnsanlar gece gündüz ateş etrafında ailelerini bekliyorlar. Canlı çıkmalarını umut ediyor veya cenazelerini bekliyordu herkes. İnsanlar şikâyet ediyordu, isyan ediyordu. Bir adam “Başından beri burada canlı var diyoruz ama jandarma gelip hiçbir şey yapmadan başka enkaza gitti” diyordu. Üç gün beklemiş, üç gün sonra hâlâ ses geliyor ve aynı dağınıklık devam ediyordu. Haklı olarak çok öfkeliler.
İslahiye’de çok sayıda Suriyeli yaşıyor.
Kayıtsız ölü ihtimali
Enkazdan çıkarılan insanların fotoğrafı çekiliyordu. Ardından cenaze torbasına koyup ambulans veya cenaze arabasına koyup kimlik tespiti için polise gönderiliyordu. Cuma gününden bu yanaysa insanların kimlik bilgilerini değil, sadece çıkarılan insan sayısını istemeye başladılar. Böylece daha düşük ölü sayısı yayınlamak daha kolay olur. Bütün cesetlerin çıkartılıp çıkartılmadığını tespit etmek daha zor olacak, kayıtsız ölü olabilir.
Çalıştığımız alandan sadece bir kez tercümanlık için çıktım. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın sorumluluğunda büyük bir çadır kent kurulmuştu. Bütün bölgede gençlik merkezlerinde çadır kent kuruluydu. Elbette yetmiyordu ve “Çadır ne zaman gelecek?” sorusunu çok duyuyordum. Çadırlar Suriyelilere en son veriliyordu elbette.