Dosyada ikisi Adli Tıp Kurumu’ndan, biri Koç Üniversitesi’nden olmak üzere üç tane adli tıp raporu var. Ancak Vezir Mohammad Nourtani’nin nasıl öldürüldüğü halen tespit edilemedi, değil mi?Vezir Mohammad Nourtani, Afgan göçmen bir işçi idi. Ailesiyle Van’dan Zonguldak’a gelen Nourtani, günübirlik işlerde çalıştıktan bir süre sonra kaçak bir maden ocağında çalışmaya başladı. Üç çocuk babası Afgan işçinin cansız bedeni 10 Kasım 2023 tarihinde ormanda bulundu. Cesedinin benzin yakılarak yakıldığı tespit edildi. Soruşturma kapsamında aralarında kaçak maden ocağı sahiplerinin de olduğu gözaltına alınan altı kişinin üçü tutuklandı. Savcılık, Nourtani’nin vücudundaki kırıklar ile kan izlerinin “vagon çarpması” sonucu olduğunu belirterek ölümüne “iş kazası” diyor. Ancak geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan yeni görüntüler olayın seyrini değiştirecek nitelikteydi. Bu görüntülerde, Nourtani'nin eşyalarının yakıldığı ve kaçak maden ocağının sahiplerinin benzin aldığı ortaya çıktı. Gelecek duruşma, 11 Nisan’da görülecek. Davada bugüne kadar yaşananları avukat Kerim Bahadır Şeker ile konuştuk.
Nasıl öldürüldüğüne dair hiçbir tespitimiz yok. Ancak tahminlerimiz var. Vardiyasının olmadığı bir gün çalışmak için çağrılıyor. Aile zaten bundan şüpheleniyor. Alelacele “Hadi, çık gel” diye kaçak maden ocağına davet ediliyor. Görüntülerde de görüldüğü üzere, soyunma odasına giriyor, üstünü başını değiştiriyor. Soyunma odasındaki elbiseleri aradan birkaç saat geçtikten sonra şu an yargılanan sanıklar tarafından yakılıyor. Bu kişiler kendi aralarında tokalaşıyorlar, gülüşüyorlar. Eşi, kocasını işe gitti diye biliyor. Eşini arayıp “Kocan işe gelmedi” diyorlar. Kayıp ilanı veriliyor. Ceset yanmış halde bulunuyor ve defin işlemi gerçekleşiyor. Aile olaydan bir hafta önce kendilerine “böbrek teklifi” gerçekleştirildiğinden bahsediyor. Dosyada kısıtlılık kararı vardı. Öncelikle buna bakmalarını istedik. Sonra yargılama sırasında Nourtani’nin sol böbreğinin olmadığı ortaya çıktı. Bir yakılma neden gerçekleşebilir? Bir, cesedi ortadan kaldırmak, ortada delil bırakmamak için. Vücudu belli edecek ve tespit alınabilecek unsurlar yanar. Fakat yakılı olan bölgenin sadece böbrek kısmından yani gövde kısmından yapılmış olması hayatın olağan akışına aykırı. Nourtani’nin yanık olan kısmı aşağı taraf. Yani benzini döktükten sonra bir de ters çevirmişler, böbreğin olduğu kısım hedeflenmiş. Sanıkların fikir ve eylem birliği var. Birlikte hareket ediyorlar. Adeta bir organizasyon söz konusu.

Hayır. Burada “bilinçli taksir”in mümkünatı yok. Bu bir iş kazası değil. “Kasten öldürme” olması lazımdı. Madenin içerisinde bir yaralama eylemi var. Yapılması gereken ambulansın aranmasıdır. Ambulansı aramayıp, kendi aralarında “Atalım mı”, “Yakalım mı” diye konuşuyorlar. Ayrıca söylemlerin bir tanesi de, “Bu zaten Afgan” şeklinde… Bu kişi Afgan olduğu için ambulansı da özellikle aramamışlar. Sanıkların insanlığa karşı suçlardan yargılanmasını talep etmiştik. Bir kişinin diri diri yakılması da canavarca hisse tekabül eder. Koç Üniversitesi raporu, yakılmış bir kişide is bulunması lazım fakat burada hiçbir şekilde is bulunmamış diyor. İs bulunmamasının sebebi de şu: Kişi yakıldığı sırada benzin kullanılmış. Benzinden olayı is çözünmüş ve dolayısıyla ciğerler pespembe. Nefes aldığı sırada ciğerlerinin içerisindeki benzinle birlikte is çözünmüş. Yani kişi yakılırken nefes alıyormuş.
Nourtani’nin son görüntüleri, eşyalarının yakıldığı anlar ve kaçak maden ocağının sahiplerinin benzin aldıklarına ilişkin güvenlik kamerası görüntüleri dava dosyasına girdi. Bu görüntülere rağmen halen “iş kazası” denmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu olay başından itibaren bizim söylemiş olduğumuz üzere cinayet. Biz burada böbrek meselesinin üzerine defaatle vurgu yapıyoruz. Ve böbrek meselesiyle alakalı iki tane tanık sunduk. Bu iki tanığın dinlenmesi reddedildi. Keşif talebinde de bulunduk. Mahkeme keşif talebinin kabulüne de karar vermedi.
Neden?
Çünkü iş kazası olmadığı ortaya çıkacak. Bunun cinayet olduğu açık ve net bir şekilde ortaya çıkacak. Ve keşifte bu cinayet esnasında cesedin nerede yakıldığı ve canlı yakıldığı sırada nerede bunun fikir ve eylem birliği içerisine alındığı ortaya çıkacak. Dolayısıyla geriye dönük bütün her şey açık ve net ortaya çıkacağı için keşif talebinin kabulüne karar verilmedi. Eğer o keşif yapılmış olsaydı, delillerin birebir tespiti olmasa da birbirleri arasındaki mesafeyi görmüş olmamız, arabayla ne kadar sürdüğünü görmüş olmamız, normal şartlarda kaçar dakika içerisinde ambulans gelse ne kadar zamanda yetişirdi şeklinde tespitlerin sağlanmış olması inanılmaz derecede önem arz ediyordu.
Nourtani’nin çalıştığı yer, Zonguldak'ta kaçak olarak işletilen bir maden ocağı. Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun (TTK) burada ihmali olduğu açık aslında. Kurumun soruşturulmasına yönelik atılan herhangi bir adım oldu mu?
Kaçak maden ocağı daha önce dört sefer kapatılmış. Bununla alakalı olarak TTK’ye yazı yazılmasını istedik. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na yazı yazılmasını istedik. Sanık müdafileri duruşmada “Daha önce de yine bir kaçak maden ocağında birisi öldüğünde trafik kazası süsü verilmişti” dedi. Yani “Zonguldak'ta bu tarz olaylar normaldir” tarzında konuştu. Burada kamu kurumlarında sorumluların gerektiği şekliyle yargılanmasını ve bunlara ilişkin tespitlerin de sağlanmasını istedik. İhmali olan kişilerin yargılanması gerekmez mi? Fakat mahkeme bu talebimizi de reddetti. Ne TTK ile alakalı atılan bir adım var ne de dosyaya bu konuyla ilgili girmiş herhangi bir unsur. Sanık kaçak maden ocağı sahibi bir duruşmada başka bir kaçak maden ocağı olduğunu da söyledi. Ve buna rağmen herhangi bir önlem alınmış değil.
.jpeg)
Yargılama sürecinde taleplerinizin kabul görmediğini, TTK’nin ihmaline yönelik dosyada herhangi bir adım atılmadığını söylüyorsunuz. Öte yandan Nourtani’nin çalıştığı ocağın Zonguldak'ta çalıştırılan tek kaçak maden ocağı olmadığını da biliyoruz. Bu davada caydırıcı bir karar çıkması ile işin ucunun başka yerlere çıkmasından endişe ediliyor olabilir mi?
Burada bir emsal karar verildiği takdirde ciddi manada bir ihmal olduğu ve kamu kurumlarının da kusur derecesinde sorumluluğu bulunduğu ortaya çıkacak. Çünkü bu kişi normal şartlarda çalıştığı yerin kaçak mı yasal mı olup olmadığını sorgulamak durumunda değil. Ama devlet kurumlarının bunun yasalara uygun bir şekilde işletilmesini denetimleriyle sağlamak zorunda.
“Nourtani davasından emsal karar çıkması istenmiyor” diyebilir miyiz?
Evet. Bu davadan bir emsal kararının çıkmasının önünde engel konmaya yönelik bir tutum var. Beşinci duruşmada reddi hakim talebinde bulunduk. “Karar duruşmasına çıkılacak iken reddi hakim talebinde bulunulması duruşmayı uzatmaya yöneliktir” denildi. Ben hukukçu olarak böyle bir usul olmadığını biliyorum. Ne ceza muhakemesinin usulünde ne Türk Ceza Kanunu'nun maddelerinde “karar duruşması” diye bir şey yok. Tabii ki de teamülün içerisine böyle tespitler söz konusu ama duruşma zaptına ‘karar duruşmasına çıkılacak iken’ diye bir cümle yazılıyor. En son sanık son sözünü söylememiş. Belki sanık son sözünde başka bir şey söyleyecek. Bu ne demektir? Ben size söyleyeyim. Mahkemenin şu an karar dahil önlerinde hazır. Biz maalesef buna inanıyoruz. Adil ve tarafsız bir yargılama yapılmayacağına inanıyoruz. Mahkeme heyeti hakkında “görevi kötüye kullanmak” ve “resmi belgede sahtecilik”ten suç duyurusunda bulunacağız. Duruşma zaptı bir resmi belgedir. Resmi belgenin içeriğine olduğu ya da olmadığı şekliyle şekilde geçirilmesi resmi belgede sahtecilik suçunu ortaya çıkarır. Israrla beyanlarımızın zapta geçirilmemesi ise görevi kötüye kullanma suçu. Anayasa Mahkemesi'nden sonra bu davayı gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürme niyetimiz var ki kimse bir daha başkasını Vezir Muhammed Nourtani gibi diri diri yakmaya cesaret edemesin. “Ya birader yak bir çakmak, yansın gitsin herif” ifadesinin bir daha kullanılamaması için emsal karar çıkması için çabamız sürüyor.