3 Aralık’ta İran Genel Başsavcısı Muhammed Cafer Muntazeri, İran’da ahlak polisinin yargıya bağlı olmadığını açıkladı. İran’daki başka yetkili makamlar tarafından ne doğrulanan ne de yalanlanan haber kamuoyunda çelişkili tartışmalara yol açtı. Konuya dair net bir bilgi henüz yok ancak İranlı gazeteci ve yönetmen Mehdi Shabani, bunun bir ‘oyun’ olduğunu ve inanmamak gerektiğini düşünüyor.
İran’da Mahsa Amini’nin ahlak polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra şiddet görüp öldürülmesinin ardından ülke genelinde başlayan protestolar üçüncü aya girdi. Bu eylemler sonucunda İran’da sokakta başı açık dolaşan kadın sayısı arttı ve denetim yapan ahlak polislerine daha az rastlanıyor. Ancak Muhammed Cafer Muntazeri’nin açıklamasına dair herhangi resmî teyit olmadığı gibi, İran Devlet Televizyonu El Alam da ahlak polisinin kaldırıldığına dair iddiaları reddetti. İstanbul’da yaşayan İranlı gazeteci ve yönetmen Mehdi Shabani, uluslararası kamuoyunda heyecanla karşılanan bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını aktardı.
‘İran’da gündem bile olmadı’
Shabani, ahlak polisinin kaldırıldığına dair açıklamanın İran’da pek gündem olmadığını belirtti: “Ahlak polisi sahipsiz bir kurum. Emniyet, ‘ahlak polisi birimi’ni kendisinin kurmadığını söyler. Bu kurum yasada yok, polis nezdinde mevcut değil. 40 yıl önce yaratılan bir ‘şey’. Devrimden sonra devrim komiteleri kuruldu. 90’lardan önce bu komiteler yok oldu, onların yerine ahlak polisi ortaya çıktı. Başsavcı açıklamasında, ‘Bizim açımızdan ahlak polisi işlemiyor’ dedi ancak bu açıklama ahlak polisinin kaldırıldığı anlamına gelmiyor. Muntazeri’nin açıklaması İran’da gündem bile olmadı, halk ne sevindi ne de kutladı. Kaldı ki ahlak polisi gerçekten kaldırılmış olsa da İran halkı buna artık sevinmezdi, olay artık ahlak polisinin de ötesinde.”
‘Rejim geri adım atıyor gibi gösteriyor ama atmıyor’
İran rejimin düştüğü çaresizlikten dolayı oyun oynadığını düşünen İranlı gazeteci, sözlerine şu şekilde devam etti: “Asıl haber olması gereken, bir milletvekilinin açıklamasıydı: İki hafta önce başörtüsüz gezenlerin kimliklerini tespit edip ceza keseceklerini ve banka hesaplarını kapatacaklarını, mal varlıklarına da el koyacaklarını açıkladı. Bir taraftan Başsavcı ahlak polis üzerine açıklamayı yapıyor, ardından da zaten savcılıktan çıkmadığını söylüyor. Yani ortada bir oyun var. Rejim ne yapacağını bilmiyor. Geri adım atıyor gibi gösteriyor ama aslında atmıyor.”
‘Devlet şiddeti yükseliyor’
Shabani, İran’da üçüncü ayda olan eylemlerin farklı şekillerde devam ettiğini vurgulayıp aynı zamanda devlet tarafından uygulana şiddetin arttığını, idam cezaları verildiğini dile getirdi: “Eylemler şehirler arasında, hatta mahalleler arasında fark gösteriyor. Kadınlar başörtüsüz sokağa çıkıyor. Bu çok tehlikeli de olabilir ama sayı giderek artıyor ve normalleşiyor. Bir hafta önce bankaya başörtüsüz giden kadına hizmet verilmedi diye olay oldu. Kafelerde çalışan kadınlar başörtüsü takmıyor diye o kafeleri mühürlüyorlar. Sokak eylemleri azaldı ama protestolar farklı bir hâl alıyor. Lideri olmayan bir eylem olduğu için duruma göre şekilleniyor. Ülkede şu an, Pazartesi’den başlayan üç günlük grev var. Üç gün süren bu grev ikinci kez yapılıyor ve ciddi etkisi oluyor. Tahran dahil 51 şehirde dükkân, kafe, çarşı, eğitim kurumları gibi yerler kapalı, ülkede hayat durmuş vaziyette. Öte yandan ülkede idam cezaları arttı. Daha yeni, beş kişiye idam cezası verildi. Devlet şiddeti yükseliyor.”
İran Başsavcısı Cafer Muntazeri 3 Aralık 2022’deki bir basın toplantısında, “Ahlak polisinin yargıyla hiçbir ilgisi yok ve geçmişte hangi birim tarafından kurulduysa o birim tarafından kapatıldı” demişti. Ardından, “Yargı insanların toplum içindeki davranışlarını düzenlemeyi sürdürecek” diyerek, zorunlu başörtüsü yasaları kapsamında kadınların bedenleri üzerindeki denetimin devam edeceğine işaret etti. Devlete bağlı medya kuruluşları ertesi gün, “İran İslam Cumhuriyeti’ndeki hiçbir resmi makam ahlak polisinin lağvedildiğini doğrulamadı” şeklinde haberler yaptı.
Af Örgütü'nden açıklama
Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Direktörü Heba Morayef konu hakkındaki açıklamasında, “Başsavcının açıklaması kasten muğlak ve kadınlara ve kız çocuklara karşı zorunlu örtünme uygulamasını katı bir biçimde yürürlükte tutan hukuksal ve siyasi altyapıya değinmeyen bir açıklama. ‘Ahlak polisi’nin yargıyla hiçbir ilgisi olmadığını söylemek, on yıllardır kadınların ve kız çocukların, haklarını ihlal eden ayrımcı nitelikteki zorunlu örtünme yasaları kapsamında suçlu sayılmasının yargı eliyle tasdiklendiği gerçeğini çarpıtıyor. İran yetkilileri, toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve şiddetin bu aşırı biçimine karşı İran’da ve küresel çapta ifade edilen öfke karşısında sorumluluktan kaçmak için suçu birbirine atıyor” dedi.
Morayef sözlerini şöyle sürdürdü:
“Uluslararası toplum ve küresel medya İran yetkililerinin göz boyamasına izin vermemeli. Zorunlu örtünme, İran’ın güvenlik ve idare birimlerinin kadınları keyfi gözaltı ve tutuklamaya maruz bırakmasına ve saçlarını örtmedikleri takdirde hastanelere, okullara, devlet dairelerine ve havaalanlarına erişimlerini engellemelerine izin veren Ceza Kanunu’nda ve diğer yasalar ve düzenlemelerde yerleşik bir kuraldır. Bu yasa ve düzenlemelerin yürürlükten kaldırıldığı güne kadar, Mahsa (Jina) Amini’nin gözaltına alınması ve gözaltında ölümüne yol açan şiddetin aynısı diğer milyonlarca kadını ve kız çocuğu hedef almaya devam edecek.”