İstanbul Üniversitesi’nde sol gruplar saldırı altında

Sosyal medyada, 24 Kasım’da İstanbul Üniversitesi’nde sağ görüşlü bir grubun, sol görüşlü öğrencilere saldırdığı görüntüler paylaşılmıştı. Saldırıda öğrencilerden birinde kafa travması oluştu, bir diğer öğrencininse kafasında ezilme meydana geldi. Bir yıl boyunca, belli aralıklarla süren saldırılarda Ermeni ismi taşımayan bazı öğrencilere Ermeni kimliklerini vurgulayarak saldırıldığı ve birçok mecrada kimliklerinin ifşa edildiği ortaya çıktı. Sağ gruplar tarafından saldırılara maruz kalan, saldırıların şiddetlenmesinden endişelendikleri için isimlerini paylaşmak istemeyen ve bizim de K. Ö. ve F. G. olarak belirttiğimiz mağdurlar, yaşadıklarını Agos’a anlattı.

LUSİNE MARTİROSYAN

İstanbul Üniversitesi’nde siyasi görüşleri, etnik kimlikleri gibi sebeplerle öğrencilere yapılan saldırıların son bir ay içerisinde sürekli hal aldığını vurgulayan ikili, okulda tedirgin olduklarını, güvende hissetmediklerini ve okul yönetiminin yaşanan şiddeti engellemek adına herhangi bir adım atmadığını belirtti. Öğrencilerden biri Agos Gazetesi’nde staj yaptığından dolayı saldırılara uğradığını söyledi. Öğrenciler yaşananları şu sözlerle anlattı.

Saldırılar nasıl başladı? Ne zamandan beri yaşanıyor?

K. Ö.: Daha önce çeşitli boyutlarda tehdit, hakaret ve nadiren fiziki saldırı boyutuna varıyordu. Bu saldırılar da genelde Kürt yurtsever öğrenciler, sol, sosyalist ve mevcut hükümet politikalarına muhalif olan öğrencilere dönüktü. Kadın, vegan, ekolojist çevrelerden tutalım hızma ve piercing takan öğrencilere, kadın öğrencilerin giyimlerine dek laf atma, hakaret ve teşhir etme girişimleri mevcuttu. Fakat son bir buçuk ay bu saldırılar daha da yoğunlaştı. Sol sosyalist görüşlü öğrenciler ile Kürt yurtsever öğrencilere dönem dönem pusu atma, “Teröristler, sizi okulda barındırmayacağız” gibi söylemlerle tehditler savurma boyutuna vardı. Nerede iki-üç Kürt/solcu görseler hemen saldırıya geçiyor, 10-15 kişi beraber linç etmeye çalışıyorlardı. Bu durum, bu öğrencilerin güvenlik amaçlı daha derli toplu hareket etme yönünde karar almalarını getirdi. En son 24 Kasım’da yapılan saldırı ise en kapsamlı saldırıydı. Altı kişilik bir öğrenci grubu sivil polis ve özel güvenlik birimleri gözetiminde, yaklaşık 20-25 kişilik faşist grubun saldırısına uğradı ve çeşitli yerlerinden yaralandılar.

F. G.: İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisiyim. Bir seneyi aşkın bir süredir Ülkü Ocakları menşeli çetenin sistematik saldırılarına maruz kalıyoruz. Bu saldırılar başlarda sözlü taciz, tehdit, sosyal medya zorbalığı, okul içerisinde takip etme gibi boyutlarda iken, çok kalabalık gruplar halinde saldırmaya kadar geldi. Özellikle son bir ay içinde yaşadığımız durumda, karşıt görüş ayrımı yapmaksızın ırkımız, kimliklerimiz, görünüşlerimiz gibi sebeplerle saldırıya uğramaya başladık. Bu saldırılar esnasında ve sonrasında hem sosyal medya üzerinden hem de sözlü olarak okul içerisinde bizlere Ermeni kimliği üzerinden nefret söyleminde bulunuldu. Perşembe günü yaşadığımız saldırıda 25 kişilik bir çete grubu, beş arkadaşımla otururken yine nefret söylemi ve küfürlerle bizlere saldırdı. Sonrasındaki süreçte hem sosyal medya üzerinden nefret söylemleri, hem de sonraki okul günlerinde takip, tehdit gibi saldırıları devam etti.

Son günlerde yaşanan ve medyada da görünür hale gelen saldırıya dair ne yapacaksınız?

K. Ö.: Açıkçası her gün gittiğimiz, bahçesinde oturduğumuz, ders çalışmak veya kütüphanelerinden faydalanmak için gittiğimiz fakültelerimizde tek başımıza rahatça gezemez hale geldik ve topluca dayanışma, haberleşme içerisinde hareket etmeye başladık. En son yaşanan saldırıda ben dersteydim ve bittikten sonra haberim oldu, fakat bu olaydan yaklaşık bir hafta önce okuldan eve tek başıma giderken, saldıranların da arasında bulunan beş kişi tarafından kökenim üzerinden çeşitli hakaret ve küfürlere maruz kaldım. Ertesi günse yemekhaneye giderken yaklaşık altı-yedi kişilik bir grup bizi takip etti ve bizden önce yemekten kalkan yabancı bir arkadaşımıza küfürler edip gözdağı vermeye çalıştılar. Bu arkadaşımıza daha sonra ulaştığımızda ise okula artık sınav döneminde geleceğini ve ailesinin yanına döndüğünü öğrendik. Kısaca yapılanlar öğrencileri fiziksel zararla birlikte psikolojik zarara da maruz bırakıyor.

F. G.: Saldırılarda zarar gördüm. Baş bölgeme aldığım darbeler sonucu ezilme meydana geldi. Bu saldırılara karşı, okuldaki bu nefret ve faşizm atmosferinin belli bir kesime karşı değil, okulun bütün öğrencilerini muhatap alarak sürdürülmekte olduğunu, bu çeteler okulda var oldukça hiçbirimizin güvende olamayacağını arkadaşlarımıza anlatabilmek ve bu çetelerin saldırılarını önlemek için mücadele ediyoruz.

Üniversiteye dair kaygılarınız neler? Öğrencilerin güvenliğini sağlama konusunda üniversite yönetimi adım atıyor mu?

K. Ö.: Bizlere okula başlarken ‘burası ilimin beşiği’ diye tanıtılan ve alanlarında yüksek dereceyle öğrenci alan üniversitemizde yapılan bu haksızlıklar hem okulumuz açısından hem de ülkemiz açısından bizi geleceğe dair çok karamsar düşüncelere sevk ediyor. Ayrıca olması gerekenin aksine güvenlik güçleri ve özellikle sadece bir fakültede onlarcası bulunan sivil polisler bu saldırgan faşist grupları değil, Kürt ve Ermeni yurtsever öğrenciler, sol, sosyalist ve mevcut hükümet politikalarına muhalif olan öğrencilerin hemen hemen her adımlarını takip etmekteler.

F. G.: Geçtiğimiz dönemde yaşanan saldırılara dair okul yönetimi bir adım atmamakla beraber, Onur Haftası kapsamında okulda yapılmak istenen piknikte İslamcı çetelerin okulu Ülkü Ocakları menşeli grupla birlikte basması ve öğrencilere ölüm tehditleri savurması sonucu arkadaşlarımız gözaltına alındı. Bu gözaltı sonrasında okul yönetimi bizlere ceza vermeye çalıştı. Üniversiteden beklentimiz, şiddet yanlısı bu çetelerin okulda olmaması ve yaptıklarının cezalandırılması.

Siyasi görüşünüzden dolayı mı saldırıya uğradınız?

K. Ö.: Ben aslında siyasi görüşlerimden ziyade Ermeni kimliğim üzerinden hedef gösterildim çünkü net bir siyasi oluşumun içerisinde daha önce hiç bulunmadım. Okulda Ermeni kimliğimi saklayan biri de olmadım. Çalıştığım kurumları ise sınıfımdaki arkadaşlarım ve bazı hocalarım biliyor. Şöyle bir durum var, üniversite hayatımdan önce de bu tarz hakaretlere ve zorbalıklara maruz kalmıştım fakat burada iş fiziksel, maddi ve manevi şiddete varıyor. Mesela bu durumdan halen ailemin haberi yok ve öğrenirlerse bir daha okula gitmeme izin vermezler, gidersem de duygusal olarak onlar da sürekli tedirgin halde olurlar. Bu yüzden artık her an panik havasında okula gidiyorum. “Bizimkisi bir güvercin tedirginliği…”