17 Ağustos 1944: Naziler ve işbirlikçilerinin Atina Kokkinia Baskını

Atina’nın Almanlardan kurtuluşundan kısa bir süre önce, Kokkinia'da modern Yunan tarihinin en trajik sayfalarından biri yazılmıştı. Anadolulu Rumların kurdukları Kokkinia semti Nazilerin ve yerel işbirlikçilerin baskınına uğradı ve bir vahşete tanık oldu.

Kokkinia / Kızıllık semti 1922’den sonra Anadolulu Rumların Atina’nın güneybatısında kurdukları bir yerleşimdir. Bu muhacir semti Anadolulu Rum ve Ermenilerin yerleştikleri Nikea (İznik) Belediyesi'nin sınırları içinde bulunmaktadır.  

17 Ağustos 1944 Perşembe sabahı Kokkinia, saat 02:30 sularındaki Naziler ve onların işbirlikçisi Güvenlik Taburlarının (Tağmata Asfalias) baskınına uğrayarak,  güneş yükselirken  Naziler ve işbirlikçileri  tarafından gerçekleştirilen toplu  katliam dramına sahne olur.  

Düzinelerce Alman kamyonu, Koridallos, Egaleo, Dafni ve Renti'den Keraçini, Faliro ve Pire'ye kadar tüm yönlerden  Kokkinia'yı kıskaca aldı. İşgalci Nazilerle birlikte başta  işbirlikçi N. Burandas’ın motorlu Güvenlik Taburları , "Küçük Moskova" olarak adlandırılan Kokkinia’yı  kuşattı. Kuşatmada ağır makineli tüfekler, havan topları, otomatik silahlarla donanmış yaklaşık 3.000 Alman ve işbirlikçi Yunan piyade taburları bulunmaktaydı.

Birkaç saat içinde gelişecek vahşetin başında Albay Ioannis Plincanopulos, Binbaşı Giorgos Sguros ve Polis Motorlu Tümen Komutanı Nikos Burandas gibi işbirlikçiler bulunuyordu. 

Her yerde infazlar başlıyor 

Sabah 6:00'dan sonra Kokkinia sokaklarında "borazanın sesi" duyulmaya başladı. Ancak bu sesler  Kokkinia  halkını direnişe çağıran ve cesaret veren EPON*  ve ELAS 'ın** borazanları değil, Nazi işbirlikçi  güçlerinin borazanlarıydı: "Dikkat-dikkat! Güvenlik Taburları sizinle konuşuyor. 14-60 yaş arası tüm erkekler kimlik kontrolü için Osias Ksenias meydanına gelmelidir. Evlerinde yakalananlar olay yerinde vurulacaktır." 

Şehrin her evinde ve her sokağında panik başlar. Bazıları çatılarda, kuyularda, bulabildikleri her yerde saklanmaya başlar. Çekiçlerle derme çatma  muhacir barakalarının kapıları kırıldı ve yüzlerce Kokkinia sakini  küfürler ve tekmelerle facianın yaşanacağı Osias Ksenias meydanına doğru sürüklendiler. Emre itaat etmeyen bazıları olay yerlerinde ve evlerinde infaz edilmiştir. 

Çocuklar ve  kadınlar, endişeyle kendi insanlarının peşinden ağlayıp feryat ediyorlardı. Almanlar evleri yakmaya başladılar. İşgalciler evlere giriyor ve bulabildikleri her şeyi alıyor, yıkıyor, yakıyor, lanetliyor ve kadınları ve çocukları dövüyordu. 

Mandras'ın bugünkü görünümü

Küçük ELAS güçlerinin direnişi, kana bulandı

Saat 8.00 civarında Osias Ksenias meydanı ve çevresindeki sokaklar insanlarla doldu. Yaklaşık 25.000 kişi. Kurbanlar cellatların istedikleri kişiyi kolayca bulup işaret edebilmeleri için aralarında boşluk olan beşli gruplara ayırıldılar. Emir, başlar yukarıda olacak şekilde dizlerinin üzerine oturmaktır. Sıcak dayanılmazdır, birçoğu bayılır ve umutsuzca birkaç damla su istemektedirler. Kurbanlara kil testilerden su vermek için onlara yaklaşmaya çalışan kadınlar herkesin önünde tacize uğradılar.

Güneş yükselmekte, delikanlılar dizlerinin üzerinde ve yüzleri açık bir alan olan Mandra'ya dönük, endişeyle beklemektedirler. Almanlar işe koyulur. Nazi işbirlikçisi Tabur albayı I. Plicanopoulos, kafasında miğfer, elinde kamçı, katliam harekatının genel komutanı olarak emirler vermektedir. Efzun kıyafeti  giymiş  binbaşı G. Sguros, “bebek” lakaplı oğlu Teodoros ile beraber,  mitralyözle pozisyon almıştır.

Meydanda siyah kukuletalı ve yüzleri örtülü birkaç Kokkinia’lı Nazi işbirlikçileri ortaya çıkar. Rolleri özeldir, gerçek hainler olarak, kimin infaz edeceklerini gösterirler. Kokkinia'nın tanınmış hafiyeleri Batranis, kalabalığın içinde ELAS'ın kaptanı Apostolis Hacivasiliou'yu ayırt eder ve ironik bir şekilde onu "Saygılarımla yüzbaşı!" sözleriyle  selamlar. 

Süngüyle gözünü oyup yanaklarını kestikten sonra, ihanet etmesini talep ederek kalabalığın arasından geçirdiler. ELAS yüzbaşısının yanıtı ise "Vatanseverler başınızı kaldırın korkmayın. Kimseye ihanet etmeyeceğim" olur. İnfaz  yerine götürmek için Naziler yerde onu sürüklerler. Son nefesini vermeden ince bir sesle “İntikam Vatanseverler!” diye  mırıldanır. 

Sırada, infaz yerine  sürüklenirken kelimenin tam anlamıyla paramparça edilen yerel Komünist Parti şubesinin sekreteri Panagiotis Asmanis vardır ve  Pliçanopulos tarafından bizzat öldürülür. Subaylar Vakalopoulos, Partheniou, Çibidaros, Çanakaliotis, Telemahıos, Morphis (Özel Güvenlikten), Mitropoulos, Ginos, Yüzbaşı Papageorgiu ve tercüman Anthopoulos hep beraber  parmaklarını her yöne  uzatarak devamında şöyle derler: "Hey sen, ayağa kalk ve dışarıya çık. Sen komünist!"

Kapüşonlu adamlar yılan gibi kalabalığın arasından süzülerek, kurbanları seçmekte ve cellatlar  infaz etmektedir.  
İnfaz yerine götürülene kadar kurbanlar ihanet etmeleri için insanlık dışı işkencelere maruz kalmaktadır. İnfaz edilenlerin cesaretinin ve yüksek ruhunun bir özelliği,  hiç kimsenin başka bir yoldaşa ihanet etmemiş olmasıdır. Daha önce ölenlerin çoğu, diğerlerine cesaret vererek faşizme karşı savaşmaya çağırmaktadır. İnfaz yeri, Kilikia ve Thira caddelerinin birleştiği yerde, bir halı üreticisinin arsasının bulunduğu Osias Ksenias meydanının yakınındadır.

Pagiaslis tekstil fabrikasının arsası çocuklarla doludur. Mandra'da görevinin başında olan Alman cellat, uzo içip silahıyla sürekli infazlar  yapmaktadır. İçerek küfürlerle  infazları gerçekleştirirken sürekli, "Bütün komunist kaput", ("Bütün komünistler ölecek") diye bağırmaktadır.

Diamanto Kumbakis

Toplu  infazlar sırasında, ünlü kadın gerilla  Diamanto Kumbakis liderliğindeki bir grup direnişci, şehrin kuzey kesiminde savaşçı arkadaşlarının evlerinde saklanmaktadır. Aniden Alman kamyonları bölgeyi sarar ve evleri yakmaya başlar. Bölgedeki 90 evden 80'i yanmakatadır.  

Almanların sevinci büyüktür çünkü Kumbakis'i yakalamayı başarmışlardır. Onu  döverek götürürlerken, Diamanto onları "Sizin gibi 65  haini ortadan kaldırdım!" sözleriyle lanetlemektedir. Tüfek kundakları ile  şiddetli bir şekilde dövülmesine rağmen, infaz edilmeden kısa bir süre önce, "Hepimiz  bir can borçluyuz, hainler almasın. Binlerce delikanlı  var. İntikam alınacak!" der.  Başka bir kadın gerilla Atina Mavrou da benzer bir kadere sahip olacaktır. Tanıdıklarını göstermek için zorla Osias Ksenia'ye götürülürken, "Kardeşler, başınızı dik tutun, kimseyi tanımıyorum ve Almanların kurşunu ile öleceğim!" diye bağırır.

Kumbakis ve Mavrou  Almanların eline geçtiği sırada, Teodoros Makris’in  liderliğindeki bir ELAS grubu cesurca savaşmaya devam etmektedir. Bazıları Alman kuşatmasından kaçmayı başarmıştır fakat,  Teodoros Makris ve ELAS’a  Nino veya Petros  adı ile katılan İtalyan Anti-Faşist  öldürülenler arasındadır. 

Osia Ksenia Meydanı'nda trajedi devam etmektedir. Yüzlerce kadın, tutukluların  acısını dindirmeye çalışmakta  ve testilerle biraz su ve biraz ekmek taşımaktadır. Cellatlar testileri kırar, kadınları tekmeler ve lanetlerler... Çocuklar sürekli ağlarken,  sıcaklık, susuzluk, korku herkesin yüzünü ve ruhunu kaplamıştır. Almanlar ve onların "Yunan" işbirlikçileri alaycı bir şekilde gülmektedir. 

O anda savaşçı Kosta Perivolas  infaz için seçildiğinde hain  I. Plincanopulos'a doğru koşarak, onu boynundan kapar  ve kapüşonunu çekerek hüviyetini açık edip  ölümünden evvel kahramanlığını gösterir. Cellatlar onu yakalayıp olay yerinde infaz ederler.

Öğleden kısa bir süre sonra, Osias Ksenia’de infazlar durur. Akropoleos ve Artemis caddelerinin birleştiği yerde Kamena'da başka grupların infazları  başlar. Osias Ksenia'den tırlarla bölgeye getirilen 46 kişi infaz edilir.  Mandra bölgesinde görüntü dehşet vericidir. Üst üste yığılmış cesetler yığını. Toprağın yüzünü iki arsın kan kaplar.

Almanlar, kukuletalı işbirlikçilerine  ölüleri yağmalama emrini verirler. Canavarlar kahramanların cesetlerine hücum eder ve üzerlerinde ne varsa almaya başlarlar. Saatler, yüzükler, alyanslar vb. Aralarında Batranis ve Bebekoğlu gibi hainleri de vardır.

Polis astsubayı  Lefteris Papanagnu (EAM 'nin *** gizli üyesiydi) şunları söylüyor:

"Gereken  bir güçle Mandra'ya gittim. Tüm çevre kadınlarla doluydu. Onları birkaç metre uzaklaştırdım. İki köşeye ve iki girişe nöbetçiler  yerleştirdim ve mandra duvarından atladım. Ana bina  alanına  ilerledim. Tekstil fabrikası dokuma tezgâhlarının bulunduğu salonun görünüşü  beni şok etti.Tüm vücudumda bir ürperti hissettim. Bu kadar çok kurban bulmayı beklemiyordum.Gerçek bir mezbaha. Tekstil fabrikasının bütün katı infaz edilenlerin cesetleriyle kaplanmıştı, uzun salonun  ortasında sadece bir koridor kalmıştı. İdam edilenlerin cesetleri, başları salonun doğu ve batı taraflarına bakacak şekilde ve iki sıra halinde yan yana yatmaktaydı. Salonun güneydoğu köşesindeki erkek bedenlerinin tepesinde, Diamantos'un yüzü aşağı dönük bedeni vardı. Salonun güneybatı köşesinde ve erkeklerin cesetlerinin üstünde de Athena Mavrou'nun yüzü aşağı dönük cesedi vardı. Çabuk toparladım. biraz düşündüm. Failleri biliyoruz. Nedenleri de. Bilmediğimiz şey ise kurbanların kimliği. Öncelik; kimliklerini kaydedip Mezarlığa nakletmek. Hemen infaz edilenlerle ilgili araştırmaya başladım. Kimlik, zincir, madeni para, tılsım vs. ne bulduysam onları bir mendile, bir parça pazen veya kurbanın gömleğine sardım.

Saatler, altın yüzükler ve diğer değerli eşyalar bulunamadı. Görünüşe göre ölüler Almanlar ve hainler  tarafından talan edilmişti. Her zaman böyle yapıyorlardı. Tüm kurbanları aradım üstünde bulunanları  bir demet yaparak her  kurbanın ceketine sardım. Onları son bir kez gözümle kucakladım, bakışlarımı kurbanlardan ayıramadan  ağlamaklı gözlerle dokuma fabrikasının demir kapısını açtım. Bu arada gelen belediye çalışanlarına yüklemeye başlamalarını, polislere de kadınları uzak tutmalarını emrettim.

Yükleme bitip polislerin refakatindeki arabalar Atina’nın  3ncü  Mezarlığına doğru yola çıkınca, kollarımda ceketim ve küçük bohçalar ile 5. Polis Karakolu'na gittim ve değerli nesneleri  katibe teslim ettim. Yunan Kızıl Haçı ofisi 5. Emniyet Müdürlüğü binasının bir ofisinde bulunmaktaydı. Osias Ksenia’nin Mandra'sında infaz  edilen 72 erkek, çoğunluğu gençler ve genç kadınlar -Diamanto, Atina ve Ermeni semti kurbanları hariç. Kokkinia da infaz edilen  kurbanlar Belediye İşçileri tarafından Atina 3. Mezarlığına, diğer semtlerdeki  Analipsis  Mezarlığı'na defnedildiler."

Bu trajedinin son perdesi 18:00 civarında kapandı. Aralarından seçilenlerden sonra yaklaşık 8.000 Kokkinia rehinesi serbest bırakıldı. Tutuklananların Haydari  kampına nakli, Kokkinia'dan devasa bir insan akını ile yapıldı. Rehineler, dört kişilik sıra halinde  yürütülüyordu. Yaklaşık 7 kilometre mesafede, yorgunluktan, susuzluktan veya sıcaktan düşenler hemen işkenceden  geçiriliyordu.

Mandra'da anıt

Tutuklanan ve yürüyüşe tabii tutulan ELAS savaşçısı Mihal Grigorakis’in  verdiği bilgiye göre Güvenlik Taburlarına ait bir işbirlikçi devamlı  bir şekilde “Kokkinia artık yok,  burası Almanya" diye bağırıyordu. "Bunu anlayın ve hepiniz öleceksiniz”. Haydari kampından Almanya cehennem kamplarına  yaklaşık 1.800 kişi sürüldü. Kokkinialılar başta  Mannheim, Dachau, Bunchwald, Biplis, Auschwitz olmak üzere başka yerlerdeki toplama kamplarında hapsedildi. 

Zalimlerin cezalandırılmaması

Alman işgalinden kurtuluştan sonra, Güvenlik Taburu komutanı Ioannis Plincanopoulos ve yardımcıları da dahil olmak üzere, yaklaşık 30 kişi  baskına  katılmaktan yargılandı. Yargılamanın ilk günlerinden itibaren dönemin demokratik gazeteleri, dinleyiciler arasında “sağcı destekçilerin” varlığına dikkat çekti ve ve  bazı tanıkların tehdit edildiklerine dikkat çekti. Kokkinia baskını davası, infaz edilmesine direnen bir tutukluya Plincanopoulos'un ateş açıp açmadığına odaklandı ve "işgal güçleri ile Yunanlılara karşı yürütülen şiddet eylemleri" suçlamasıyla hiç ilgilenmedi. Savcı, mahallede kukuleta takmadan muhbirlik yapan sanığın suçlu olduğunu ileri sürdü. Nihayetinde, Mart 1947'de tüm sanıklar suçsuz bulundu ve zamanın Atina basını, karar için sadece birkaç küçük atıfta bulundu.

*Birleşik Panhellenik Gençlik Organizasyonu

**Yunan Halk Kurtuluş  Ordusu

*** Milli Kurtuluş Cephesi

Kategoriler

Dosya


Yazar Hakkında