En azından yaşını başını az-çok almış bizler için konu labirent gibi olduğundan, kendim oturup öğrendim, basitleştirerek özetlemeye çalışayım.
Biz galiba D. Bahçeli’yi hafife alıyoruz. Çünkü Ağustos 2021’de ilan etmişti: “Üniversite sınavları kaldırılsın, baraj düşürülsün”.
Şimdi baraj tamamen kaldırıldı, üniversite sınavlarının kaldırılmasına gerek bile kalmadı. Artık, müjde, babasının parası olan her genç üniversiteye girebilecek. En azından yaşını başını az-çok almış bizler için konu labirent gibi olduğundan, kendim oturup öğrendim, basitleştirerek özetlemeye çalışayım:
Bir: 2017’de CB Erdoğan, 8. sınıftan liseye geçiş sınavı TEOG’u (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi) kaldırttı.
İki: 2017-18 öğretim yılından itibaren, eskiden bizim ÖSS (Öğrenci Seçme Sınavı) dediğimiz üniversite sınavının yeni adı olan YKS (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) iki oturumdan (+dil sınavı) oluşmaya başladı: 1) İki yıllık ön lisansa girmek için TYT (Temel Yeterlilik Testi) ve 2) Dört yıllık lisans’a girmek için ayrıca AYT (Alan Yeterlilik Testi).
Üç: İşte bu TYT ve AYT’den şimdi baraj kaldırıldı. Şöyle ki:
Eskiden bir aday TYT’de 15 net yaparsa ön lisansta tercih hakkı kazanıyordu; artık Türkçe veya Matematikte yarım net yapması yetecek. AYT’de ise artık iki testten birinden yarım net yapan lisans programlarını tercih hakkı kazanacak. Yani aday, 1 net ile fen-fen edebiyat fakültelerinin fizik, kimya, biyoloji gibi bölümlerine yerleşebilecek, öğretmen de olabilecek.
Hepsinin tercümesi: Rejim, YÖK’ü getiren 12 Eylül’ün direkt devamı olmak sıfatıyla, üniversitelere son çiviyi çaktı.
Tamam, “Liyakat Yok, Sadakat Var” genel ilkesi icabı çaktı ama, biraz daha ayrıntılı bakalım olaya çünkü Rejim’in buradaki amaçlarını teker teker inceleyince komple bir “Yerli ve Milli Türkiye” fotoğrafı çıkıyor.
***
1) Başarısızlığı gözler önünden kaldırmak:
Başarısızlık derken, 2021 YKS sonuçlarına göre, TYT’ye giren 2.400.000 adaydan üçte biri yani 789.748’i 15 net barajını aşamadı. AYT’de ise, TYT’yi başaranlardan 1.285.525’i aynı akıbete uğradı.
Bu durumda üniversitelerin büyük kısmı tamtakır kaldı. 2021 YKS sonucunda tam 195.304 kontenjan boş. 169 bölüm hiç kimse tarafından tercih edilmedi. 819 bölüme 5 ve altında öğrenci yerleşti. 1.280 bölüme ise yerleşen öğrenci sayısı 10’un altında kaldı. Durum böyle olunca da ilk olarak geçen yıl baraj aşağı çekilmiş ve bunun geçici olduğu duyurulmuştu.
Şimdi barajların kaldırılması sayesinde 2022’de bu hazin tabloyu görmekten kurtulmuş olacağız, şükür.
Diğer yandan, başarısızlık ve liyakatsizlik derken daha makro bakarsak şunları da görüyoruz:
Dünya Üniversiteler Sıralaması (THE) 2022 raporuna göre, ilk 500’de hiç Türk üniversitesi kalmadı.
Üç üniversiteden birini yöneten rektörlerin yayın sayısı 0 (sıfır).
Prof. Dr. Engin Karadağ’ın, rektörlerin akademik profilini çıkaran çalışmasına göre: 196 rektör arasında uluslararası yayını olmayan rektör sayısı 68, yayınlarına hiç atıf yapılmayan rektör sayısı ise 71.
***
2) Başta KKTC’dekiler olmak üzere, vakıf üniversitelerindeki boş kontenjanların dolmasını sağlamak:
Diken’e konuşan eğitim uzmanı Cihat Şener: “Baraj şu demek; 160 soru sorulan bir sınavda 12 soru demek. 11 yaparsan barajın altında kalıyorsun. 12 yaparsan kazanıyorsun. 12 yaparsan kazandığın yerde ne okuyorsun? Hiçbir şey. Mezun olunca ne oluyor? Hiçbir şey (…) Birileri istiyordu bunu ve karar alındı”.
Bu olayın kamu üniversitelerine ve kamuya maliyeti derseniz, 3-4 soruyu bile yapamayan kalitesiz öğrenci ‘Ben üniversite mezunuyuuum!’ diyebilsin diye ortaya çıkan yüksek öğrenim maliyetine şimdi bütün toplum katlanacak. Sonuçta kamu bütçesine yüklenen bu tür ilave maliyetler vergilerin daha da artmasına ve bunun mal ve hizmet fiyatlarına yansımasına yol açacak.
***
3) İktidarın temel korkusu olan genç işsizliğinin miktarını düşük göstermek:
Genç İşsizler Platformu’nun TÜİK ve İŞKUR’dan derlediğine göre Türkiye’de yaklaşık her üç gençten biri işsiz. 15-34 yaş grubundaki toplam genç işsiz sayısı 2.180.000. Ancak, geniş tanımlı genç işsiz sayısı 3.552.000’e ulaşıyor. Bu sayı nüfus olarak Türkiye’nin dördüncü büyük ili kadar.
TÜİK’in “İstatistiklerle Gençlik 2020” raporuna göre ne istihdamda ne eğitimde olan gençlerin oranı 2019’da %26 iken 2020’de %28,3’e çıktı.
Tabii, unutmayalım, bu bir “TÜİK istatistiği”. Bu hafta ISI (Uluslararası İstatistik Kurumu) ve IAOS (Uluslararası Resmî İstatistikler Derneği) şu ortak açıklamayı yayınladılar:
“Türk makamlarının, TÜİK'in uluslararası standartları tam olarak karşılayan nesnel istatistikler sağlayabileceğine dair güvence vermesini bekliyoruz”.
Ekleyelim: 18-29 yaş grubu arasında yapılan bir araştırmaya göre, gençlerin yüzde 76'sı yurt dışında yaşamak istiyor. Her iki gençten biri mutlu olmadığını ifade ederken, yüzde 77'si torpilin yetenekten daha etkili olduğuna inanıyor.
***
4) Oy toplamak için menfaat sahiplerine yeni menfaatler dağıtmak. Kimlere:
Üniversiteye girmeyi temel amaç sayan gençlere. Onların ailelerine.
Her mezrada açılan taşra üniversiteleri sayesinde sebeplenen kiralık ev sahiplerine ve bakkala-çakkala.
Üniversite sınavını kazanamayıp da şimdi artık “diplomam var” diye gelecek olan liyakatsiz yandaşlara.
Veya, yerinden memnun olmayıp da “daha iyi” bir yer isteyenlere. Son haberlere göre, 13 dönemdir Boğaziçi Üniversitesi (B.Ü) lisans programında kayıtlı gözüken ve kurallara göre bu dönemin sonunda ilişiği kesilecek olan, bu arada Çevre Bilimleri Enstitüsü’nde öğretim üyeliği yapan Dr. Hasan Fehmi Topal’ın Ağustos 2021’de atanan rektör Mehmet Naci İnci tarafından B.Ü. Genel Sekreterliği’ne atandığı, yeni genel sekreterin not ortalamasının ise 0 (sıfır) olduğu öğrenildi.
Veya veya, üniversite mezunu olduğunu söyleyip önemli yerlere gelen ama diplomasını ibraz edemeyenlere.
***
Velhasıl-ı kelam:
CB Erdoğan’ın 2017-2018 akademik yılı açılış töreninde söyledikleri çok zihin açıcı: ''Türkiye'de her alanda çok büyük reformlara imza attık. İki alanda arzu ettiğimiz gelişmeyi sağlayamadık. Bunlar eğitim ve öğretimdir. Kültürdür''.
Galiba temel olay bundan ibaret. Bu iki konuda başarı sağlamak mümkün olmayınca ve ayrıca mümkün gözükmeyince, “gelişme”yi bu şekilde sağlıyor iktidar.
MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut’un da dediği gibi, bunun üstüne bi de kontenjanlar artırılırsa, ki daha çok yandaşı daha çok memnun etmenin kestirme yoludur bu, ört ki ölem olacak.
***
Bitirmeden, aynen Merkez Bankası veya TÜİK gibi çalıştırılan bir devlet kurumunun yani YÖK’ün başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’a da konuşma imkanı verelim ki hem dürüst olalım, hem de mesele daha iyi anlaşılsın:
“Temel amacımız daha fazla adayın tercih yapabilmesidir. Barajın kaldırılması sınavsız üniversite demek değil. Kalitenin düşeceğini söylemek de makul bir eleştiri değil.
Bu, puan üstünlüğüne dayanan bir düzenleme (…) En yüksek puanı alabilen öğrenciler ancak programlara yerleşebilecek. Puanları tutmayanların kayıt yaptırma hakkı olmayacak (…) Bu açıdan sistem aslında daha dinamik bir sürece girmiş oluyor (…) Öğrencilerde çok ciddi bir motivasyon artışı var”.
Üstelik YÖK, TYT’nin süresini şimdi 30 dakika artırdı; daha ne olsun.
Not: Yukarıda, Rejim hakkında “YÖK’ü getiren 12 Eylül’ün direkt devamı” dedim. 17.09.1981 tarihli Cumhuriyet’teki yazımı münasip bi zamanda özetleyerek takdim ederim.