10 Ekim 2015’te IŞİD’in Ankara Tren Garı önünde düzenlediği canlı bomba saldırısı sonucunda yaşamını yitiren 104 kişi, saldırının altıncı yıldönümünde etkinliklerle anılıyor. 10 Ekim Ankara Barış Derneği yöneticisi Mehtap Sakinci yargı sürecinde yaşanan sorunları anlattı.
500’e yakın kişinin yaralandığı Ankara Katliamı’nı IŞİD üstlenmişti. Katliamla ilgili hukuki süreç devam ederken, geçtiğimiz Eylül ayında örgütün ‘medya bakanlığı’ çalışanı Ömer Yetek’in ifadesi, Ankara’daki 10 Ekim davası dosyasına girdi. Yetek, ifadesinde, IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği saldırılara ilişkin bilgiler verdi. Yetek’in ifadesiyle ortaya çıkan bilgiler şöyle: “Saldırıları yapanlar Antepli Cengiz’in ketibesindendi (bölük). 10 Ekim saldırısını Ebu Zeynep yaptırdı, IŞİD üstlenmedi. 10 Ekim saldırısındaki ikinci bombacı Mısırlıydı.”
Katliam sonrası kurulan 10 Ekim Barış Derneği’nin Başkanı Mehtap Sakinci, patlamada hayatını kaybeden Avukat Uygar Coşgun’un eşi. Agos’a, dava süreci hakkında bilgi veren Sakinci, yargılamaların devam ettiğini, ceza davası kapsamında ilk etapta 19 tutuklu sanığın olduğu esas yargılamanın yapıldığını ve o suçlulara çeşitli cezaların verildiğini söyledi.
‘Dosya ağır ilerliyor’
Yıllardır ceza dosyası ile uğraştıklarını söyleyen Mehtap Sakinci, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde davanın devam ettiğini hatırlattı. Bir firari sanığın bulunup getirilmediğini söyleyen Sakinci, şunları söyledi:
“Ceza dosyası büyük bir açmaza girmek üzere çünkü bütün taleplerimiz reddeden bir mahkeme heyeti ile karşı karşıya bırakıldık. Tutuklu yargılamayı yapan heyet Yargıtay’a gitti. Mahkeme başkanı FETÖ çatı yapılanması dosyasına da bakıyordu. Yeniden mahkeme konseptine geçildi, yeni bir bakış açısıyla yıllardır sürdürdüğümüz bütün kazanımlar yeni heyetle birlikte tersyüz oldu. Yeni heyet bütün taleplerimizi reddediyor. Başka taleplerimiz vardı, IŞİD dosyalarındaki kadınlar ile ailecek örgüt diye bir kavram var. Bu haliyle IŞİD başka bir örgüt olarak karşımıza çıkıyor. O yüzden kadınların tanıklıklarına başvurulması talebimiz vardı. Biz bunu yıllardır dile getirmiştik. Dosya çok ağır aksak ilerliyor. Katliamın altıncı yılındayız, beş buçuk yılda kadınların tanık olarak dinletilmesi için uğraştık. Bu kadınların zaten tutuklular varken dinlenilmesi gerekiyordu. Hukuk garabeti ile karşılaşacağımız için çok endişeliyiz. Aileler, davanın teminatı olarak duruşma salonlarını dolduruyor. Katılımı çok yüksek bir dava. Fakat çok fazla ses getirememenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Herhangi bir Avrupa ülkesinde olsa yer yerinden oynar ama bizim ülkemizde ses getirilemiyor.”
İdari davalar
Dava sürecinin ortak akılla ilerlediğini belirten Mehtap Sakinci, idari davalar da açtıklarını söyledi. Sakinci şöyle konuştu:
“Biz devletin katliamdaki sorumluluğundan ötürü bu davaları açmıştık. Hiçbir aile tazminat talebiyle bakmadı. Hatta bazı aileler ‘Tazminat için mi dava sürecine giriyoruz? Biz çocuklarımızı kaybettik. Tazminat bunun karşılığı olamaz’ demişlerdi. Dernek üzerinden yürüyen bir süreç var. Bizim derdimiz para olmamakla birlikte devletin sorumlu olduğu, kamusal sorumluluğu, hizmet kusuru sonucunda ortaya çıktığını, katliam önlenebilecekken önlenemeyeceği gerçeğiyle idari davalar açtık. Bunların bazılarında devletin ilk derece mahkemesi devletin kusurlu olduğuna gerçekten hükmetti. Ben İbrahim-Veysel Atılgan dosyalarına bakmıştım. Veysel, katliamda kaybettiğimiz en küçük canımız. Devletin, ailelere hayatını kaybedenler için 150’şer bin TL tazminat ödenmesi kararı verildi. Ama istinaf mahkemesi bunu bozdu, ‘devletin olsa olsa sosyal risk ilkesi vardır, kusursuz sorumluluğu vardır’ dendi ve 30’ar bin TL tazminat ödenmesi kararı verildi. Manevi tazminat 150 bin TL’den 30 bin TL’ye düştü. Yakın zamanda Danıştay’ın, bu kararı şu gerekçeyle bozduğunu biliyoruz; ‘Devlet kusursuzdur. Devletin kusuru yokken bir de size tazminat mı ödeyecek?’ düşüncesiyle manevi tazminatları reddetti. Anneye evladı için 30 bin TL veriliyor, eşi için değil. Süreç Anayasa Mahkemesi’ne götürülmüş durumda. Bununla ilgili itirazları yaptım. Ama geldiğimiz noktada devlete borçlu çıkartılıyoruz. Devlet kusur araştırmasına da gitmedi. O gün yaralılara gaz sıkan polis memurlarından bahsettiğimizde dosya hemen kapatılıyor. Biz sadece öfke değiliz, farklı duygular da barındırıyoruz.”
"CD'ler boş çıkıyor"
IŞİD’in ‘medya bakanlığı’ çalışanı Ömer Yetek’in ifadesi, Ankara’daki 10 Ekim davası dosyasına girmişti. Yetek, ifadesinde, IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği saldırılara ilişkin saldırıyı Ebu Zeyneb’in yaptırdığını, ikinci bombacının Mısırlı olduğunu bilgisini vermişti. Mehtap Sakinci, soruşturma dosyasında İlhami Balı’nın katliam programcısı olduğu, Gaziantep hücresindeki ekibi tarafından gerçekleştirildiğine dair kendilerini ikna edecek bir iddianamenin hazırlandığını hatırlattı ve itiraz ettiklerini söyledi. Sakinci şöyle konuştu:
“10 Ekim Katliamı’yla ilgili çok önemli klasörler açılmadı ve okunmadı. Dönemin başsavcı vekillerinden Ramazan Dinç hakkında suç duyurusunda bulunduk. Açılmamış ve okunmamış dosyalar vardı ve önümüzde İlhami Balı adlı kişiyi önümüze bırakıp ‘budur’ dediler. Ama bildiğimiz bir şey var; İlhami Balı’nın sınırdaki jandarma görevlileriyle yaptığı pazarlığın tapeleri ortaya çıktı. Süreci ilerleten herhangi bir IŞİD üyesi olduğu ortaya çıktı. Daha sonra dosyaya kazandırılan delillerle o kişinin olmadığını gördük. Biz hâlâ Antep’ten kayıt getirtemiyoruz. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi üzerinden defalarca yazdırmaya çalıştık. Avukat komisyonundan arkadaşlarımız da oraya gidip delilleri getirmeye çalıştılar. Ama ne yazık ki Gaziantep Emniyeti, hiçbir kamu kurumu Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebine cevap vermedi. Mesela ‘CD gönderiyoruz’ diyorlar, CD boş çıkıyor; kayıt gönderiyoruz diyorlar halbuki o kaydı daha önce de göndermişlerdi. Ceza dosyası bizi çok yordu.”
Anıtta belirsizlik
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, katliamda hayatını kaybeden 104 kişinin anısına anıt dikilmesi sözünü vermişti. TTB, KESK, TMMOB, DİSK ve 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen Emek, Barış ve Demokrasi Anıt Meydanı ve Anma Yeri Uluslararası Fikir ve Tasarım Projesi Yarışması’nda derece alan projeler, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a iletildi. 10 Ekim Barış Derneği Başkanı Mehtap Sakinci, konuyla ilgili ise şunları söyledi.
“Katliamdan beş gün sonra dönemin başkanı Melih Gökçek’e rağmen belediye meclisinde oranın anma alanı olarak yeniden düzenlenmesine yönelik karar çıkıyor. Biz dernekleşme sürecine girmemiş olsaydık, biz bu kararı öğrenemeyecektik. Biz öğrendiğimizde iki yıl geçmişti. Atılımlarda bulunduk, Kılıçdaroğlu’na gittik, HDP eş başkanları ile görüştük. Mevcut belediye başkanı bize randevu vermiyordu ve bizi zorluyordu. Yerel seçimlerden sonra Ankara’da iklim değişti. Mansur beyle de bir türlü görüşemedik. Kılıçdaroğlu bize şahsen söz verdi. Ankara’da iki tane daha katliam oldu. Güvenpark ve Merasim Sokak’ta da bombalar patladı. Dernek olarak biz şunun altını çiziyoruz; yaşamını bu şekilde yitiren herkesin hatırası yaşatılmalı. Bu Ankara’nın borcu. Bir yarışma düzenlendi. Bu şekilde de Mansur Yavaş ile görüştük. Eylül 2020’ye kadar Mansur Bey ile görüşemedik. ABB tarafından kabul gördü fakat bir yıldır bir şey yapılmadı. Bürokratik sıkıntıların olduğunu dair bilgiler edindik.”