‘Yedi kilise’den yüzlerce fotoğraf

Ege Bölgesi, Hıristiyanlığın ilk kiliseleri olarak bilinen, İncil'de adı geçen 7 kiliseye ev sahipliği yapıyor. İzmir’deki ‘Smyrna’, İzmir’deki ‘Efes’, Denizli’deki ‘Laodikya’, İzmir’deki ‘Bergama’, Manisa Salihli’deki ‘Sardes’, Manisa Alaşehir’deki ‘Filedelfiya’ ve Manisa Akhisar’daki ‘Thiatira’ adlı kiliseler, İncil’de vahiy gönderilen 7 kilise olarak biliniyor. Bu kiliselerin yeni fotoğraflarını ilk kitabı ‘7 Altın Kandillik’te toplayan Poyraz Evren ile kitabını ve Türkiye’de Hıristiyan olmanın anlamını konuştuk.

2017-2019 yılları arası SAT 7 Türk’deki sokak röportajlarınız yayınlandı. Öncelikle bu röportajları biraz konuşalım mı?

İzmir’de sokak röportajları yapıp insanlara, Hıristiyanlıkla ilgili farklı sorular sormaya çalıştım. Bunların çoğu spesifik sorulardı. Mesela “Ailenizden biri Hıristiyan olsa, buna ne tepki verirdiniz?” Ya da “İnanç özgürlüğüne inanıyor musunuz?” “Devletin bir dini olması gerektiğine inanıyor musunuz?” gibi.

“Devletin dini olmalı mıdır?” sorusuna genelde aldığınız cevap ne oldu?

Sokaktaki insanların çoğu, “Hayır, devletin bir dini olmamalı” cevabını verdi. “Mantıken devlet soyut bir varlıktır. Devlet her dinden vatandaşını korumakla yükümlüdür” cevabına yakın pek çok cevap aldım.

Kalıplaşmış bir şekilde Türk Protestanların pek de milliyetçi olmadığını düşünen Türk Müslüman bir kesim var. Bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum?

Katılmıyorum. Biz Buca’da kendi kilisemizde etnik kökeni ayırt etmeden herkese sürekli elimizden geldiğince yardım ediyoruz. Ramazan aylarında Müslüman ailelere erzak yardımlarımız oluyor. İftarda daha güzel bir masada oturabilmeleri için onlara elimizden gelen desteği sunmaya çalışıyoruz. Yoksul insanlara ayakkabı ve giyisi yardımı yapmaya çalışıyoruz. Okulla da yardımlarımız oluyor. İnsanlara etnik kökenlerine bakmadan yardım ediyoruz.

Hıristiyanlığı seçmiş bir Türk olarak, ailenizin kökeninde Hıristiyan birilerinin olduğunu düşünüyor musunuz?

Ben birazcık annemin kökeninde olabileceğini düşünüyorum. Anneannem Dersim Tunceli kökenli. Bizim hep göç eden bir ailemiz olmuş. Bu beni şüphelendiriyor. Yine de ailemden ilk Hıristiyanlığı kabul eden benim diyebilirim.
2013’de lise son sınıfa giderken Noel öncesi bir Pazar günü Buca’da büyük bir kiliseyle karşılaştım. Tesadüfen içeri girip, neye inandıklarını öğrenmek için sorular sormaya başladım.  Ailemin bana verdiği en büyük öğretilerden biri şöyle: “Bir şeye inanmasan da bir görüşe katılmasan da karşıdakini dinle ne düşündüğünü bil ve sana ne mantıklı geliyorsa onu yap veya yapma”. Buna istinaden ben de kiliseye girip Hıristiyanlığı öğrenmek istedim.  Okuldaki din derslerinde Müslümanlık harici hiçbir dini öğrenememiştim. Hıristiyanlığı da bir Hıristiyan’dan öğrenme arzusunu duyuyordum. O gün bir İncil aldım onlardan ve okumaya başladım. Kiliseden eve döndüğümde aileme kiliseye gittiğimi söyledim.

Tepkileri ne oldu?

Hiçbir şey. Ben çok şanslıyım. Ailemde hep düşünce özgürlüğü vardı. Ve hep okuyan bir aile olduk. Bunun için bana tepki vermediler. Hıristiyan olduğumu söylediğimde de ailemden kimse bana karşı çıkmadı. Başka Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçmiş kişilerin veya arkadaşlarımın tanıklıklarını dinledikçe, onların ne zorluklar çektiğini, ailelerinin ne tepkiler verdiğini gördükçe ne kadar şanslı olduğumu daha iyi anlıyorum. 

Kitabın serüveninden söz eder misiniz? 

Ülkemizde kitap çıkarmak pahalı bir iş. Yüksek bir bütçe gerektiriyor. İncil’de adı geçen yedi kiliseyle ilgili bir kitap çıkartmak istediğimi çevremde dillendirdim. Türkiye’de yaşayan Amerikalı bir grup bana finansör oldu ve böylece hayalim gerçekleşti.  2019’da çalışmalara başladım ve Ekim 2020’de ‘Yedi Altın Kandillik’ isimli 160 sayfalık ilk kitabım okuyucuyla buluştu.   

Kitabın adı neden ‘Yedi Altın Kandillik’?
Bu, arkadaşım Lidya Günay’ın fikriydi. Türkiye’de bulunan Hıristiyanlık tarihindeki ilk yedi kiliseyi bize anımsatsın istedik.  

Kitapta kaç görsel var? Bu görsellere nasıl ulaştın?
Kitapta 300’e yakın fotoğraf var. Hepsini kendim çektim. İzmir’de yaşadığım için bölgeyi çekmem kolay oldu. Çoğunlukla trenle yolculuk ettim. 
Örneğin kitabın Efes Kilisesi bölümünün girişinde İncil’deki ‘Efesliler’e Mektup’ bölümünün Türkçe ve İngilizcesi ve daha sonrasında ise Efes Kilisesi kalıntılarından görseller, anlatımlar yer alıyor.  

Tarihi yedi kiliselere gittiğinizde ne hissettiniz?
Buca’da gittiğim bir kilisede Katolik bir rahip vardı. Bir gün sohbet ederken bana şöyle dedi: “Biz aslında bir Marvel evrenine veya süper kahraman hikâyesine inanmıyoruz. Neden biliyor musun? Örneğin bundan yıllar önce İncil’de sözü edilen Efes Kilisesi burada ve sen istediğin zaman onun gerçekliğini yerinde görebilir, taşlarına halen dokuna bilirsin”. 
Bu muazzam bir duygu. Çekim yapmadan önce İncil’den o kilise topluluğuna hitaben yazılmış olan bölümleri okuyup, bölgeyi dolaşıyordum. Oraya gittiğim zaman sanki o anı tekrar yaşıyormuş gibi hayal ediyor, zihnimde canlandırıyordum. Zaten küçüklüğümden beri bu oyunu oynarım. Ne zaman eski, tarihi bir yapı görsem, gözlerimi kapatıp eski halini gözümde canlandırırdım. Bu kiliseleri dolaşırken, hepsinde gözlerimi kapatıp gerçekliklerini hayal ettim. İncil’de okuduklarımı görmeye gittim. Türkiye’de bulunan her Hıristiyan oralara gidip, küçük hac yolculuğu yapmalı diye düşünüyorum. Fotoğrafları çekerken, yollarda farklı kültürlerden pek çok insanla tanıştım. Onlara hep şunu söyledim: “Dünyada milyarlarca Hristiyan var ve onlar İncil’de bu kiliselere yazılan mektupları okuyup, sadece hayal ediyorlar. Biz ise buradayız. Bir ağacın altında oturup çay içiyoruz. Bu muazzam bir şey. Bunun farkında olmamız lazım”. İstediğin dini seçebilirsin. Farklı ırklardan ve inançlardan olsak da bu ülkede yaşıyoruz. Bu ülkeyi seviyorsak, bu değerlere de sahip çıkmamız lazım. Biz çok büyük ve değerli bir mirasa sahibiz. 

Poyraz Evren

Kültür Bakanlığı, Kütüphaneler Müdürlüğü ile görüşüp bu kitaba sahip çıkmalarını istiyorum. Onlara gidip, “Bu kitap bizim kitabımız. Buradaki yedi kilisenin hepsi bizim topraklarımızda. Çok büyük bir mirasa sahibiz” diyorum. Ben bu bölgedeki inanç turizminin çok daha canlı olabileceğine de inanıyorum. Başvurduğum her yerden çok olumlu tepkiler aldım. 

Kitapta, Meryem Ana ve Aziz Yuhanna Bazilikası’nın fotoğraflarını da gördüm. Bu fotoğrafların hikâyesi nedir?

Evet. Meryem Ana Bazilikası tarihte Meryem Ana’ya ithafen bulunan en eski bazilika. Hatta 29 Kasım 2006’da Papa 16. Benedikt gelip bu bazilikada ayin yapmış ve burayı kutsamıştı. Aziz Yuhanna Hıristiyan tarihi için çok önemli bir kişi. Meryem Ana’yla birlikte yolculuk ettiğini biliyoruz. Ve mezarının İzmir’de olduğuna inanıyoruz. 

Yeni projeleriniz var mı? 

Ben zaten 2018’den beri yönetmenlik yapmaya çalışıyorum. Mesela ilahi klipleri çekiyorum. Polonyalı ve Yeni Zelandalı arkadaşlarımla müzik klipleri çalışmaları yaptım. Kutsal Kitap’la ilgili küçük belgeseller çekiyorum. Bunlar genellikle çalıştığım insanların kendi sayfalarında yayınlanıyor. Luteryen Derneği’ne çektiğim belgesel kendi sayfalarında yayınlanıyor. Kısa filmler çekmeye başladım. Bu sene Avrupa’da bulunan bazı platformlarla görüşüp onların tavsiye ettiği birkaç yarışmaya katılmayı planlıyorum.  Aslında kitabımın geliriyle projelerime fon sağlamayı düşünüyordum. Bir roman denemesi üzerinde çalışıyorum. Orta metraj bir yol hikâyem var. Bunlardan edindiğim gelirlerle yeni projelerimi finanse etmeyi hayal ediyorum. 






  

Kategoriler

Genel


Yazar Hakkında