Cezasız Kalan Büyük Bir Günah: Sabra ve Şatilla Katliamları

Eğer Orta Doğu’daki acımasızlıkların sadece son yüz yılı kapsasyan bir takvimini yapmaya çalışırsak, büyük bir günahın yıldönümü olmayan tek bir gün bulabilir miyiz? Biz, Orta Doğu denen topraklarda yaşayan tüm insanlar, bir şekilde acımasızlıkları kabul eden koca bir topluma dönüşüyoruz. Kendi komşularımızı kolayca mahkum ediyoruz, fakat sıra bize geldiğinde, kendi terörümüzü kolayca meşrulaştırıyoruz.

Vahakn Keşişyan
vahaknk@agos.com.tr

Savaş zamanlarında, acımasızlıklara bir şekilde müsamaha gösterilir. Barış zamanlarında, insanlar savaşın acımasızlığını hatırlamaya devam ederler. Ne savaşın, ne de barışın olduğu zamanlarda ise bu acımasızlıklar gündelik hayatın bir parçası olur. Lübnan toplumu, şu anda ne savaşıyor, ne de barışmış durumda, Sabra ve Şatilla kamplarında gerçekleşen katliamların kurbanlarının aileleri, hâlâ Sabra ve Şatilla’da yaşıyorlar. Her iki kampta, halen Lübnan’ın parçaları... Sabra ve Şatilla’da o günahı işleyenler, halen Beyrut’ta yaşıyorlar. Hem kurbanlar, hem de suçu işleyenler, bir aradalar ve bir zamanlar aptalca bir savaşa sahne olan aynı şehrin aynı sokaklarını paylaşıyorlar.

Takvimler 1982, 16 Eylül’ünü gösterdiğinde, savaş başlayalı 7 sene, İsrail ordusu Beyrut’u işgal edeli 13 saat olmuştu ve Falanjist milisler, Sabra ve Şatilla kamplarına girdiler. İsrail ordusunun onayıyla ve gözetimi altında, katliamları gerçekleştirdiler. İsrail ordusu, her ihtimale karşı, herhangi bir sorumluluğu olmadığından emindi. Falanjistler, sonunda intikam aldıkları için mutlulardı ve koruma altındaydılar. Ertesi sabah, cesetler, Sabra ve Şatilla sokaklarında üst üste yığıldılar, şimdi yerlerinde büyük sokak pazarları var. Ertesi sabah, Lübnan ordusu bölgeye geldiğinde, her şey için çok geçti. Sağ kalanlar artık sonsuza kadar tedirgindiler… Ve bugün, otuz yıl sonra, halen o günü, sanki dünmüş gibi hatırlıyorlar.

Savaş, katliamlardan sekiz sene sonra sona erdi. İsrail, Güney Lübnan’dan çekildi ve 2000’de, Lübnan’ın dışında, savaş sonrası görüşmeler başlamıştı. Barış süreci devam etmekteydi ve uzlaşma belirsizdi. Fakat tüm resim bundan ibaret değil. Lübnan’daki insanlar savaşı ve ona ait tüm ayrıntıları, gündelik hayatlarında yaşıyorlar. Sabra ve Şatilla’da o günaha ortak olanlar, bugün çatışmanın farklı tarafındalar. Aynı çatışmanın mı? Yoksa yeni bir çatışma mı? Hiç kimse cevplayamaz bunu. Kimse, Lübnan’da savaşın gerçekten bittiğinden emin değil. İran, Suriye ve İsrail’in savaşı, Lübnan üzerinde devam ediyor mu? Veya mezheplerin savaşı? Hıristiyanlarla Müslümanların, Marunilerle Filistinlilerin… Bu bir lanet mi? Orta Doğu’nun farklı grupları ve farklı devletleri, birbirleriyle didişmeye, birbirlerini katletmeye ve yok etmeye her zaman devam edecekler. Hiç barış içinde yaşayabilecek miyiz? Eğer Orta Doğu’daki acımasızlıkların sadece son yüz yılı kapsayan bir takvimini yapmaya çalışırsak, büyük bir günahın yıldönümü olmayan tek bir gün bulabilir miyiz? Biz, Orta Doğu denen topraklarda yaşayan tüm insanlar, bir şekilde acımasızlıkları kabul eden koca bir topluma dönüşüyoruz. Kendi komşularımızı kolayca mahkum ediyoruz, fakat sıra bize geldiğinde, kendi terörümüzü kolayca meşrulaştırıyoruz.

Sabra ve Şatilla’daki katliamları yapanlar, İsrail askerleri ve Falanjist milislerdi. Herhangi biri yargılandı mı? Şu anda, sokaklarda özgürce dolaşıyorlar. Büyük bir suç, cezasız bırakıldığı zaman, sorun yok olup gitmez, o sorunun alametleri, otuz, kırk, yüz, hatta bin yıl sonra geri gelir.

 

Kategoriler

Genel