Tehdidin bir de kamuoyunda pek fazla irdelenmeyen, Vakfı “kardeş masalları” anlatmakla itham eden kısmı var ki bu itham, kardeşlikten, kardeşlik ihtimalinden ne kadar rahatsız olunduğunun açık bir göstergesi. Hatırlayın Hrant Dink geçmişle yüzleşme talebi ve hakikat ısrarının yanı sıra güçlü ve etkili bir kardeşlik çağrısı da yapıyordu.
“Siz kimsiniz ki? Saraya mensup değilsiniz, köyden de değilsiniz, siz bir hiçsiniz.”
“Bir yabancısınız, lüzumsuz ve herkesin ayağına dolaşan … niyeti belli olmayan.”
Franz Kafka, Şato
“Sahici yürüme, yol açmadır. Yolu yol yapan, yola çıkma edimidir.”
Oruç Aruoba, Yürüme
Hrant Dink Vakfı’na gönderilen tehdit mesajında kullanılan “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözü Hrant Dink söz konusu olduğunda tanıdık, vardığı nokta itibarıyla da kan donduran bir söz. Hatırlarsanız kendisini 2004 yılında tehdit edenler “Bir gece ansızın gelebiliriz” sloganıyla AGOS’un önünde eylem yapmışlardı. Kullandıkları bir diğer slogan da “Ya sev ya terk et” idi. Oysa Hrant Dink Vakfı’na e-posta yoluyla gönderilen tehditte böyle bir seçenek sunulmamış, bir adım ileri gidilerek direk ülkeyi terk etmeleri istenmiş.
Tehdidin bir de kamuoyunda pek fazla irdelenmeyen, Vakfı “kardeş masalları” anlatmakla itham eden kısmı var ki bu itham, kardeşlikten, kardeşlik ihtimalinden ne kadar rahatsız olunduğunun açık bir göstergesi. Hatırlayın Hrant Dink geçmişle yüzleşme talebi ve hakikat ısrarının yanı sıra güçlü ve etkili bir kardeşlik çağrısı da yapıyordu. Lakin bu çağrı, egemen söylemin ve onun sözcülerinin anlattığı kardeşlik hikayelerinden çok farklıydı; zira onun çağrısı eşitliğe dayalı bir kardeşlik çağrısıydı ve müşterek bir dünyada ortak yaşam düşünü içeriyordu. Onun mirasını sahiplenip geleceğe taşımayı amaçlayan Hrant Dink Vakfı da aynı yolda yürüyor.
İlk feda edilen ideal
Kardeşlik kadim bir fikir olmakla birlikte, ancak Fransız Devrimi ile -modern demokrasileri niteleyen eşitlik ve özgürlük ilkeleriyle etkileşime girerek- siyasi bir boyut kazandı. Fransız filozof Mona Ozouf’un saptamasıyla başka bir alana ait olduğundan kardeşlik ideali bu üçlünün içine yerleştirilmesi en sorunlu olanıydı. Zira haklardan ziyade ahlaki yükümlülükleri, kanunlar yerine insani bağları, sözleşme yerine ise dayanışmayı önceliyordu. Dolayısıyla kısa sürede pratikte önemini yitirip sembolik bir değere dönüştü. Kardeşlik, Fransız Devriminin “Hürriyet (Özgürlük), Müsavat (Eşitlik), Uhuvvet( Kardeşlik)”sloganını benimseyen 1908 Devriminin de ilk feda ettiği ideal olmuştu.
Hrant Dink'in önerisi
Kardeşlik, aynı zamanda, tüm devrimci idealler içinde en soyut ve ulaşılmazı en zor, farklı yorumlara ve tahrife en açık olanıydı. Kardeşliği ırksal, dini, milli kimliklerle sınırlamak ve kendisinden farklı olanı kardeşlik menzilinin dışında bırakmak, sadece belirli gruplara atıfta bulunarak, kısmı bütüne ikame ederek kardeşlik fikrinin kapsayıcılığını reddetmek bu tahrifte en sık başvurulan yöntemdi. Oysa Hrant Dink, kardeşliği benzerliğe indirgemeyen bir şekilde anlayıp ötekine karşı sorumluluk olarak deneyimlememizi öneriyor, söz ve edimleriyle soyut bir kavramı somutlaştırıp pratikte nasıl yaşanması gerektiğini gösteriyordu. Hrant Dink’i de Hrant Dink Vakfı’nı da kendi kimliğini ötekine düşmanlık üzerine kuranlar ile Nazi Partisi’nin önde gelen üyelerinden Alman hukuk ve siyaset kuramcısı Carl Schmitt’i takip ederek siyasal olanı dost-düşman ayrımı üzerinden tanımlayıp, düşman olarak kurguladığının varlığını yadsıyan, siyasetin amacını da bertaraf etmek olarak görenler nezdinde “tehlikeli” kılan kardeşliğe yapılan bu çağrıdır.
Uzun ve dolambaçlı yol
Hrant Dink çıktığı “yol açan yürüyüşünde” yapayalnız değildi elbette. Ancak çıktığı yol uzun ve dolambaçlıydı. Şato’daki K’nin çıktığı yolu andırıyordu: “Köyün ana caddesi, şatonun bulunduğu tepeye çıkmıyordu, şatonun yakınına kadar gidiyor ama sonra kasten yapıyormuş gibi kıvrılıyor, şatodan uzaklaşmasa bile yakınından da geçmiyordu. K. hep, sonunda yol şatoya dönecekmiş diye bekledi, böyle umduğu için yola devam etti; … bir türlü sona gelmemesine de şaşırdı.” Çıktığı yürüyüşten Hrant’ı hoyratça kopardılar, ansızın durduruldu ve daha ileri gidemedi. Onu imha edince ektiği tohumların da yok olacağına inanmamızı istediler. Başta Hrant Dink Vakfı olmak üzere buna izin vermeyenleri de yollarına çıkan engeller olarak gördüler. Hrant Dink’in ektiği tohumların kökünden sökülmesi değil, yeşermeye devam etmesi bu topraklar için umuttur. Ve umut en son ölendir.