Öcalan’la müzakerelere aracılık eden avukat Selim Okçuoğlu, Zana’nın gündem yaratan açıklamalarının unutturulan yönüne dikkat çekti: “Leyla Hanım o röportajında esas olarak şunu sordu: ‘PKK’nin bağımsız bir devlet hedefi yoksa, bugünkü şiddet yönteminin, devrimci halk savaşının anlamı nedir?’”
FUNDA TOSUN
fundatosun@agos.com.tr
1997-2001 yılları arasında Abdullah Öcalan ve devlet arasındaki görüşmelere aracılık eden avukat Selim Okçuoğlu; o dönem müzakerelerin devletin geleneksel Kürt politikasında önemli bir kırılma ve dönüm noktası olduğunu söylüyor. Bugün tekrar müzakere sürecine girilecekse bunun başarılı olabilmesi için görüşmelerin mutlaka gizli yürütülmesi gerektiğini belirten Okçuoğlu, “Bu maçın seyircisiz oynanması gerekiyor. Çünkü tribündekiler popülist yaklaşımlarla olay çıkartıyor. Bu iş böyle davul zurnayla ilan edilerek olmaz. Yöntemin çok iyi tespit edilmesi gerekiyor. Devletin, Ortadoğu’da yaşananları da göz önünde bulundurarak Kürtleri siyasi bir aktör olarak kabul etmesi ve çözüme nasıl gideceği konusunda bir karar vermesi gerekiyor” dedi.
Türkiye devletinin Abdullah Öcalan’la dolaylı ya da doğrudan görüşmelerinin devlet tarafında Genelkurmay ve üst düzey askerlerce yürütüldüğü 1997-2001 yılları arasındaki müzakerelere aracılık eden avukat Okçuoğlu, artan şiddetin PKK’nin 2010 Mart ayı itibariyle ilan ettiği “devrimci halk savaşı” kararının bir sonucu olduğunu söyledi. Okçuoğlu, örgütün, 2010 yılının Mart ayında müzakerelerin işe yaramadığını, bir oyalama taktiği olduğunu ilan edip devrimci halk savaşını yürürlüğe koyduğunu söyledi. 2011 yılında yaşanan Silvan saldırısı da bu savaşın ilk tezahürü oldu.
Silvan’la örgüt Öcalan’la ayrıştı
Öcalan’ın, “Devletle anlaştık. Müzakereler devam ediyor. Öncelikle Anayasa Konseyi, ardından Barış Konseyi kurulacak” açıklamasından birkaç gün sonra gerçekleştirilen Silvan saldırısının, PKK’nin lider kadrolarıyla Öcalan arasında bir ayrışma olduğunun göstergelerinden biri olduğunu söyleyen Okçuoğlu, “Örgüt içindeki ayrışmanın sonuçlarından biri Silvan saldırısıydı. Silvan aslında 2010 yılından itibaren örgüt içinde görünür hale gelen ayrışmanın sonucuydu. PKK, 2010’da ilan ettiği devrimci halk savaşıyla sadece Türkiye’ye değil, Öcalan’a da demokratik özerkliği savaşla kazanacağını ilan ediyordu. Müzakereleri oyalama olarak değerlendiren örgüt bu noktada Öcalan’la ayrışıyordu” dedi.
PKK’nin özerklik amacını bu yıl gerçekleştirmeyi öngördüğünü söyleyen Okçuoğlu, “Tüm açıklamaları birlikte okuduğumuzda, bu amacın gerçekleşme döneminin bu yıl olacağı ortaya çıkıyor. Bu yapılamazsa ya da bu amaç yıllara sarkan bir şeye dönüşürse örgüt bir şekilde kendi içinde hesap vermek zorunda kalacaktır. Ya PKK demokratik özerkliği kuracak ve bunu devlete kabul ettirecek veya devrimci halk savaşı demokratik özerkliğini inşa edemeyecek ve PKK, Kürt kamuoyu, Öcalan ve Türkiye önünde hesap verecek” dedi.
Öcalan kendi isteğiyle görüşmüyor olabilir
Bir yıldan fazla bir süredir kendisinden haber alınamayan, görüşme yapılamayan Öcalan’ın kendi isteğiyle görüşme kabul etmediği yönünde basında çıkan iddiaları da bu ayrışma temelinde değerlendirmek gerektiğini söyleyen Okçuoğlu, “Bu konuda net bir bilgim olmamasına rağmen ve devletin çok kesin bir izolasyon ve tecriti belli dönemlerde uyguladığını bilmemize rağmen, Öcalan’ın kendisinin görüşmek istemediği yönündeki iddiaları da göz ardı edemeyiz. Bahsettiğimiz ayrışma ve içinde bulunduğumuz ‘mahpusluk’ koşulları nedeniyle, pratik sürece bir müdahalenizin olması artık mümkün değilse, bir anlamda köprüler atılmışsa, Öcalan bu yaşananlara taraf olmak istemeyebilir. Ben Öcalan’ın böyle bir yaklaşım içinde de olabileceğini, bunun yabana atılır bir iddia olmadığını düşünüyorum” dedi.
Bu savaşın gerekçesi nedir?
Okçuoğlu’na göre şu anda müzakere için uygun zemin yok. AK Parti’nin açılım politikasını devletin dönüşme projesi olarak nitelendiren Okçuoğlu, “AK Parti, devletin Kürt sorunu karşısında dönüşme iradesinin sivil otorite tarafından sahiplenildiği ve hayata geçirilmeye çalışıldığı iktidar döneminin adıdır. Dolayısıyla AK Parti’nin bu sorunun çözümüne dair attığı adımlar önemlidir. Şu an müzakere için uygun bir zemin yok. Ancak bu zemin oluştuğunda AK Parti’nin gereken inisiyatifi Oslo’da olduğu gibi alacağını düşünüyorum” dedi. Leyla Zana’nın “Bu sorunu Başbakan çözer” sözlerine de değinen Okçuoğlu, “Ben tek kişiye kilitlenen yaklaşımların doğru olmadığını düşünüyorum. Başbakan’ın varlığı ve tutumu çok önemli. Ancak ortak aklın devreye girmesi gerekir. Örneğin Öcalan da bir anlamda tek otorite, vazgeçilmez aktör ama şu anda neyi ne kadar çözebiliyor, görüyoruz. Tüm bunlar Başbakan için de geçerli. Dolayısıyla, tek adam üzerinden değil, bu konuda geliştirilecek ortak akıl ve ortak irade üzerinden yürümemiz, ona inanmamız gerekiyor” dedi.
Okçuğlu, Zana’nın sözlerinde esas üzerinden atlanan noktanın ise PKK’ye yöneltilen soru olduğunu söyleyerek, “Leyla Hanım’ın asıl söylemek istediğinin üstünün örtüldüğünün kanaatini taşıyorum. Leyla Hanım o röportajında esas olarak şunu sordu: ‘PKK’nin bağımsız bir devlet hedefi yoksa, bugünkü şiddet yönteminin, devrimci halk savaşının anlamı nedir?’ PKK şu anda bir bölgeyi ya da bir şehri ele geçirdi diyelim, ne yapacak? Beytüşşebap’ı ele geçirdi diyelim? Fiili durum ne olacak? Siz buna demokratik özerklik diyebilirsiniz ama fiili durum bu olmayacak, kopmuşsunuz demek olacak. Bugün kullanılan yöntemlerle demokratik özerklik denilen kavram örtüşmüyor. Bunu görmemiz gerekiyor. Leyla Hanım da buna ilişkin çok etkili bir soru sordu. ‘Eğer demokratik özerklik ile sonuçlanabilecek bir siyasi projeniz varsa, bu savaşın gerekçesi nedir?’ dedi. Bence süreç belli bir olgunluğa erdiğinde, altı ay bir sene sonra, Leyla Hanım’ın sorduğu bu soruya yanıt vermek zorunda.”
Barış için demokratik bir anayasanın şart olduğunu belirten Okçuoğlu, “Biçimsel, formel bir değişiklik değil, gerçekten demokratik bir anayasa yapılması ve Kürtler dahil tüm halkların kolektif kimlik haklarının güvence altına alınması gerekiyor. Avrupa Yerel Yönetimler Şartnamesi’ni çekincesiz olarak uygulamaya koyacak bir idari ve siyasi reformun yapılması şart” dedi.
(Fotoğraf: Berge Arabian)