Ermenistan Satranç Milli Takımı, 27 Ağustos Pazartesi günü açılışı yapılan 40. Dünya Satranç Olimpiyatları için, bugünlerde İstanbul’da. Ermenistan ekibi, hem erkeklerde hem de kadınlarda iddialı. İlk maçlarda erkek takımı Bolivya’yı, kadın takımı ise Ürdün’ü 3-1 mağlup etti. İkinci karşılaşmalarda, erkek takımı Bangladeş’le, kadın takımı ise İsviçre’yle mücadele edecek.
BERİL ESKİ
berileski@agos.com.tr
Erkekler takımının antrenörü Arşak Petrosyan, başta, dünya ikincisi Levon Grigor Aronyan olmak üzere, tüm oyuncularına çok güveniyor. Erkeklerde Sergei Movsesyan, Vladimir Hagopyan, Gabriel Sarkisyan ve Tigran Petrosyan’la yarışacak olan Ermenistan’ın kadınlar takımı ise Elina Danielyan, Lilit Mıgırdiçyan, Lilit Galojan, Maria Kursova ve Anna Hayrapetyan’dan oluşuyor.
Dünyaca ünlü Levon Grigor Aronyan, antrenörü Arşak Petrosyan, ve kadınlar takımıyla, satrançla nasıl tanıştıkları, bu oyunun onları nasıl etkilediği ve olimpiyatlardan beklentileri üzerine konuştuk.
‘Herkes kendi yöntemini bulmalı’
2005’te Ermenistan’ın en iyi sporcusu seçilen ve 2009’da ‘Sporda Üstünlük Onur Ödülü’nü alan Levon Aronyan, ödüle doymuyor. Dünyanın en çok tanınan satranççılarından olan 30 yaşındaki sporcu, sırrını soranlara “Herkes satrançta başarılı olabilmek için bir tarif istiyor, oysa herkesin kendi yöntemini bulması lazım” diye cevap veriyor.
- Satranca nasıl başladınız?
Annem ve babamın ikinci çocuğuydum. Annem beni epey geç bir yaşta doğurmuş. Bu yüzden doğduğumda çok sağlıksızmışım. Ailem de beni, vücuduma zarar veremeyeceğim bir alan olan satranca yönlendirmiş. Aslında satrancı bana ilk olarak dedem öğretmeye çalışmıştı fakat o zaman pek hoşuma gitmemişti bu oyun. Daha sonra ablam öğretmek istedi, onunla oynarken satrancı çok sevdim. Sovyetler zamanında Ermenistan’da istediğimiz alanı seçip o alana yoğunlaşan okullarda okuyabiliyorduk. Ailem beni satranç okuluna gönderdi. Böylece tutkum daha da güçlendi. Bir yandan da müzik okuluna gidiyordum ama bence müzik başlangıçta satrançtan daha zor bir uğraş. Satrançta herkesi yenebiliyordum. Bu nedenle müzik yerine satrançta ilerlemeyi tercih ettim.
- Satranç oynamak kişiliğinizi nasıl etkiledi?
Aslında pek çok karakteristik özelliğim satrançtan geliyor – detaylara dikkat etmek, sonuna kadar mücadele etmek... Satrançtan çok şey öğrendim. Profesyonel oyuncu olduğum için dünyanın pek çok yerini gezebildim, diğer kültürleri tanıdım. Bence satranç sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir diyalog biçimi.
- Satrançtaki başarınızı neye bağlıyorsunuz?
Cevaplaması zor bir soru bu. Belki de tarzımdır... Pek çok Ermeni oyuncu çok başarılı. Bunu yaratıcı olmamıza bağlıyorum. Ayrıca, mücadelen kaçmıyoruz; bu da önemli bir etken. Aslına bakarsanız, ben kendimi başarılı görmüyorum. Çok fazla imkânınız oluyor, dünyadaki birçok iyi oyuncuyla karşılaşıyorsunuz. Ben kaçıncı olduğumu, ne kadar iyi oynadığımı değil oyunun kendisini düşünmeye çalışıyorum. Bu da beni mutlu ediyor.
-
Ermenistan, dünyada satrancın en yaygın olduğu ülkelerden biri. Satranç oynayanlar ve onların çevresine toplanmış meraklı kalabalıklar, Ermenistan şehirlerinde sık rastlanan bir manzara. Bu oyun ülkede öyle popüler ki, önemli karşılaşmalar söz konusu olduğunda, haber bültenlerinde oyuncuların hamleleri tek tek verilebiliyor, ve hatta kimi izleyiciler, satranç bilgilerini geliştirmek için bu hamleleri bir kenara not edebiliyor.
Efsanevi satranç oyuncusu Tigran Petrosyan’ın 1963-1966 yılları arasında art arda dünya şampiyonu olmasının ardından, 1970’te ülkede satranç evleri açıldı. Bu evlerin, her yaş kesiminden büyük bir ilgi görmesi üzerine, 1971’de profesyonel satranç okulu açıldı ve ‘Ermenistan’da Satranç’ adlı bir dergi yayımlanmaya başladı. 2002’de ise Ermenistan Satranç Akademisi kuruldu.
Ermenistan Satranç Federasyonu ise çok daha önce, 1927’de kuruldu. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası Ermenistan 1992’de Dünya Satranç Federasyonu’na üye oldu ve böylece Ermenistan’ın satrançtaki uluslararası başarıları duyulmaya başladı. Başında Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın bulunduğu federasyona bağlı olan oyunculardan 443’ünün uluslararası, 3 bin 200’ünün ulusal dereceleri var.
Öncelikle tarihi nedenler var tabii. Tigran Petrosyan gibi büyük bir oyuncumuz vardı, Garry Kasparov gibi büyük oyuncular gördük. Bence bu sorunun cevabı burada yatıyor. Ermenistan bağımsız olduktan sonra alınan sonuçlar da Ermenilerin satranca bir ilgisinin olduğunu ortaya koydu ve herkes satranç oynamaya başladı. Ermenistan’da insanlar şimdi Petrosyan zamanlarını hatırlıyor, Sovyetlerin dağılması sırasında kaybettiğimiz satranç kültüründe bir uyanış başlıyor. Elbette, çocukların satranç oynama imkânı bulmasının ve günlük hayatta bol bol pratik yapılabilmesinin de önemli bir etkisi var bu yaygınlıkta. Belki de asıl sorulması gereken soru şu: Satranç neden her yerde bu kadar yaygın değil? Bence kesinlikle yaygınlaşmalı, çünkü satranç zarafetin oyunu.
- Türkiye’de olmak sizin için nasıl bir duygu?
Türkiye’ye ilk olarak 1998’de gelmiştim. Sonra pek çok kez geldim, satranç oynamak için. Burada olmayı seviyorum. Bence Ermeniler Türkiye’ye geri dönmeliler, burada hak ettikleri yere kavuşmalılar. Bazı rahatsız edici durumlar hissedilebiliyor ama bizler mücadeleyi seven insanlarız, buraya gelmeli ve varlığımızı hissettirmeliyiz.
‘Satranç kondisyon gerektirir’
- Olimpiyatlardan nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Elimizden geldiğince iyi oynamaya çalışacağız ama rakiplerimiz çok başarılı, bu bizi zorlayacak. Dolayısıyla, her şeyin iyi gideceğini söylemek zor. Mesela Rus takımı çok iyi; onlarla bütün oyunlarda berabere kalırsak, son oyunda kimin kazanacağı biraz da şansa bağlı olur. Ekibimiz, Ermenistan’ın belki de şimdiye kadarki en iyi takımı. Ayrıca Levon Aronyan gibi çok iyi bir oyuncumuz var. Başarılı olacağımızı umuyorum.
Kadınlar arasında yaygınlaşıyor
Ermenistan’ın Arthur Chibukchyan’ın antrenörlüğündeki kadın kakımı da iddialı. Lilit Mıgırdiçyan, Lilit Galojan, Maria Kursova ve Anna Hayrapetyan, kendilerine güveniyorlar ve iyi bir derece alabileceklerini söylüyorlar. Dünyada kadınlar arasında satrancın giderek yaygınlaştığını, özellikle Asya ülkelerinden büyük isimlerin çıktığını söyleyen genç oyuncular, Türkiye’de de satrancın kadınlar arasında yaygınlaştığını gözlemlediklerini ve bu durumdan çok memnun olduklarını belirtiyorlar.
Ermenistan Milli Takımı’nın yanı sıra Şişli Satranç Kulübü’nde de oynayan Lilit Mıgırdiçyan, satranca duyduğu merakın, kendisini geliştirmesine çok yardımcı olduğunu anlatıyor ve Ermenistan’da erkek oyuncuların sayısı daha fazla olsa da, satrancın kadınlar arasında da çok yaygın olduğunu belirtiyor.
Lilit Galojan ve Maria Kursova’nın satranca başlama hikâyeleri ise neredeyse aynı: Onları evde yalnız bırakmak istemeyen aileleri, oyalanmaları için satranç evine gönderiyor. Galojan, iyi satranç oynayabilmek için çok çalışmak, yetenekli olmak ve fiziksel açıdan güçlü olmanın şart olduğunu düşünüyor.
Maria Kursova, Yerevan’da yaşayan bir Rus. Ermenistanlı erkek arkadaşıyla evlenince Ermenistan Milli Takımı’nda oynamaya başlamış. Sovyetler döneminin etkileri hâlâ devam ettiğinden, Ermenistan’da da, takım içinde de hiç yabancılık çekmediğini, satranç tekniklerinin bile neredeyse aynı olduğunu söylüyor.