Soykırım ve tanıklık üzerine yeni yaklaşımlar

Görsel tarih arşivinde yaratıcı yöntemler ve yenilikçi yaklaşımlar; tanıklık üzerine çalışmayı da ele alan panel, atölye ve etkileşime dayalı bir sergi ile dinleyici ve ziyaretçilere sunuldu. Hrant Dink Vakfı-USC Shoah Vakfı işbirliği ile düzenlenen etkinlik 22-23 Şubat tarihleri arasında Hrant Dink Vakfı Anarad Hığutyun Binası'nda gerçekleşti.

2007 yılında kurulan kâr amacı gütmeyen USC Shoah Vakfı - Görsel Tarih ve Eğitim Enstitüsü soykırımlardan hayatta kalanlar ve tanıklarla sesli-görsel görüşmeleri içeren dünyadaki en büyük arşive sahip.
Shoah Vakfı’ndan Manuk Avedikyan ve Sedda Antekelian vakfın çalışmalarını, Görsel Tarih Arşivi’ni ve IWitness Eğitim Platformu’nu anlattılar. 

Shoah Vakfı’nda ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? 

Manuk Avedikyan: USC Shoah Vakfı - Görsel Tarih ve Eğitim Enstitüsü’nde proje uzmanı olarak çalışıyorum. Shoah Vakfı - Görsel Tarih Arşivi’nde ‘Ermeni Koleksiyonu’ üzerine çalışıyorum. Belgeselci J. Michael Hagopian tarafından kurulan Ermeni Film Vakfı’nın koleksiyonu ile ilgileniyorum. Koleksiyonun 333 mülakatını dizinledim. Bütün mülakatların İngilizce çevirisini yaptık. Koleksiyon Ermenice, Türkçe, Kürtçe, Yunanca, Arapça olarak da var. Yani oldukça uluslararası bir koleksiyondan bahsediyoruz. Şimdi ise Richard G. Hovannisian’ın ‘Soykırım Sözlü Tarih Koleksiyonu’ üzerine çalışıyoruz. Ermeni Soykırımı tanıklıklarının en büyük koleksiyonu. Genelde doğrudan soykırım tanıkları ile yapılan mülakatlardan oluşuyor. Ayrıca ve az sayıda onlarla aynı kuşakta yer alan ama doğrudan tanıklığı olmayanlarla tanıklıklar da yer alıyor. Osmanlı döneminden soykırım sonrası döneme uzanan çok önemli bir koleksiyon bu. Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar kapsamında bu mülakatları genelde Hovannisian’ın öğrencileri yapmış. Bu koleksiyonla ilgili çalışmalar günümüzde de sürüyor. 

Bu koleksiyonlara erişim kolay mı? Herkese açık mı?

M.A.: Bizim ilk amacımız mülakatları en yüksek kalitede muhafaza etmek; sonra ise onları erişilebilir hale getirmek. Benim işim bu mülakatların her dakikasının dizinlemesini yapmak. Her dakikanın anahtar kelimeleri var. Mesela ‘dakika 5’te Adana’da; açlık, müzik gibi anahtar kelimeler yer alabilir. Görsel Tarih arşivimiz sayesinde bunları görünür kılıyoruz. Dünyada belirli ülkelerden bu arşive tümüyle ulaşılabilir. Bu, dünyanın en büyük sözlü tarih arşivi olup yaklaşık 55 bin mülakattan oluşuyor. Belirli yerlerden arşivin tümüne ulaşılabilir. Örneğin bazı üniversitelerin kampüslerinden bu erişim sağlanabiliyor. Bir de paralel olarak sadece bir profil oluşturup bu arşivin kısıtlı bir kısmına kolayca ulaşabilirsiniz. Ancak bu, bütün arşivin sadece yüzde 10’u.

Türkiye’de ve Ermenistan’da arşivin tümüne erişilebilecek noktalar var mı?

M.A.: Maalesef iki ülkede de henüz yok. Gelecekte bunun mümkün olacağını umuyoruz. Bunun için çalışmalar yapıyoruz.

Shoah Vakfı’nda çalışmadan önce neler yapıyordunuz?

M. A.: Lisansta tarih okudum. Sonra sosyoloji alanında milliyetçilik üzerine çalıştım. Gazeteci olarak da çalıştım. Ermenistan’daki Ezidilerle ilgili bir çalışma yaptım. Bu çalışma da milliyetçilik çerçevesinde yapıldı.  


Shoah Vakfı’ndaki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Sedda Antekelian: Shoah Vakfı’nda eğitim ve sosyal sorumluluk uzmanı olarak çalışıyorum. Esasen eğitim kaynaklarının geliştirilmesi üzerine çalışıyorum. Yani çoğunlukla ABD’ye uygun ama uluslararası okuyucu ve dinleyicilere de hitap eden içerik oluşturuyoruz. Ermeni Soykırımı üzerine olan tanıklıklar koleksiyonundan faydalanarak Ermenilerin hikâyesini dünyaya anlatmak istiyoruz. Aslında bize düşen iş, Manuk Avedikian’ın yaptığı işi baz alarak anaokulunda okuyanlardan üniversite çağındakilere dek uzanan kitleye hitap edecek şekilde hikâyeyi göstermek ve anlatmaktır. Elde hazır bulunan kaynaklar var. Bu kaynaklar öğretmenler tarafından doğrudan sınıfta uygulanabilir. Sesli-görsel görüşmelerden oluşan Ermeni Soykırımı tanıklıkları doğrudan bu meseleyi anlatmak için kullanılabilir veya aynı tanıklıklar aracıyla daha evrensel sorunlara bakılabilir. Örneğin, nefretin doğuracağı sonuçları anlamak için… 
‘Biz ve onlar’ isimli bir dersimiz var. Ermeni Soykırımı’ndan, Holokost’tan kurtulanların hikâyeleri ile, Ruanda Soykırımı’ndan kurtulmuş Tutsi hikâyesi ile nefret kalıbı, ‘biz ve onlar’ zihniyetinin yaratacağı zararlar gösteriliyor. Öğrenciler bunların sonuçlarını öğrenerek daha sağlıklı kararlar verebiliyorlar. Alacakları kararların etkilerini, sonuçlarını daha iyi anlamalarına yardım ediyor. Bu tanıklıkları izleyen, dinleyen öğrencilerin rasyonel değişim yaratacağı, sosyal sorumluluk alarak topluma fayda sağlayacağı öngörülüyor. Bunun bir amacı da karşıdakini insan olarak görmeyi sağlamak. Bir insanın kişisel hikâyesini dinliyorsun. Yani olay bir sayıdan çıkıp bir insanın gerçek hikâyesine dönüşüyor. Ve bununla empati kuruluyor. İnsani bağ kuruluyor. 

Bu eğitim modeli nerede uygulanıyor? Okullarda mı yoksa Shoah Vakfı’nın organize ettiği eğitimlerde mi?

S.A.: Eğitim platformumuz web sitemizde yer alıyor. Ücretsizdir, öğretmenlere ve öğrencilere kısacası ilgilenen herkese açıktır. Eğitim Platformu’nun ismi ‘Iwitness’. Halen 90 ülkede kullanılıyor. Yaklaşık 148 bin kayıtlı öğretmen ve öğrencimiz var. Eğitici veya öğretmen, profil oluşturduktan sonra öğrencilerin bu platformdaki bilgileri kullanmasını sağlayabilir. 

Nasıl Shoah Vakfı’nda çalışmaya başladınız? Daha önce eğitim konusunda benzer çalışmalar yaptınız mı? 

S.A.: Evet, öğretmenim. Lisansımı ‘Tarih ve Beşeri Bilimler’ alanında yaptım, Yüksek lisansta ise öğretmenlik okudum. Eğitim alanında sekiz senelik deneyimim var. 

‘Amacımız tanıklıklarla eğitmek’

Hrant Dink Vakfı ile birlikte organize edilen panelden bahseder misiniz? Bu fikir nasıl ortaya çıktı?

M.A.:Ermenistan’ı ziyaret etmiştik. Amacımız oradaki eğitim sistemini incelemekti. Oradayken Hrant Dink Vakfı’ndan bir arkadaşımız bizi panele davet etti. Panel esnasında Shoah Vakfı’nın tarihini, yaptığı çalışmaları anlattık. Panel epey ilgi gördü. İkinci günde ise çalıştay gerçekleştirdik. Ben görsel tarih arşivinden faydalanmanın yollarını anlattım. Vakfımızın tanıklıklara yönelik yenilikçi yaklaşımlarını anlattık. Amacımız muhafaza etmek ve tanıklıklarla eğitmek. Bu eğitim hep geleneksel modellerle yapılmayabiliyor. Örneğin interaktif biyografilerimiz var. 

S.A.: Yerelde kurumlarla çalışmamız eğitim içeriklerini yerelleştirmemize yardımcı oluyor. Örneğin Ermenistan’da bir eğitim kurulu, bir enstitü ile işbirliği yaptığımız zaman eğitim modellerini oradaki eğitim sistemine, okullara uygun olarak hazırlıyoruz. Türkiye konusu da aynı. Burada ilgilenen kişilere verilecek uygun bir modül tasarlamak gerekiyor. Her ülke ile çalışma şeklimiz bu. Tanıklıklara dayalı eğitim metodunu o ülkede var olan müfredata uygun bir şekilde tasarlıyoruz. Geçmişle günümüz arasında köprü olacak içerik oluşturmaya çalışıyoruz.  Aynı zamanda mekânların geçmişten günümüze nasıl değiştiğine bakıyoruz. Belirli mekânlar geçmişi hâlâ taşıyor. Bu mekânlar harabe halindeler ya da geçmişin bazı izlerini taşıyorlar. Bu, geçmişin günümüzdeki devamlılığını da gösteriyor. Aynı mekânın geçmişteki ve günümüzdeki halini sergileyerek aradaki farka da vurgu yapılabilir. Mekânın taşıdığı geçmiş izleri oranın eskiden farklı bir hikâyesi olduğunu, orada farklı insanların bulunduğunu gösteriyor. O mekânın geçmişteki hali de bu şekilde bir tür muhafaza edilmiş oluyor. Bu, programın bir parçası. Hrant Dink Vakfı’nın ‘Kültürel Miras’ projesine benzetebiliriz.

(Manuk Avedikyan-Sedda Antekelyan, Foto: Berge Arabian)









Yazar Hakkında