Akhtamar Surp Haç Kilisesi restorasyonu 2007 yılında tamamlandı. Üzerinden on yıldan fazla bir zaman geçti. Tekrar da olsa o tarihlerde oluşan atmosferi ve bazı konuları hatırlamak yararlı olacaktır.
Restorasyonun açılış töreninde, Türkiye Ermenileri Patriği II. Mesrob Mutafyan ölüm tehditleri aldığı koşullarda yaptığı konuşmada pek çok konuda görüşlerini dile getirerek temennilerde, önerilerde bulunmuştu. Açılışa Ermenistan hükümeti adına yirmi kişilik bir delegasyon katılmış, iki ülke arasında uzun yıllardır devam eden gergin ilişkiler yerini yeni umutlara bırakmıştı.
Bu umutların yeşermesinde Ahtamar restorasyonunun küçük ama önemli bir damla olduğunu düşünüyorum.
Hrant Dink " Gelin, Ahtamarın restorasyonunu salt bir bina restorasyonu olarak bırakmayalım, aynı zamanda yıpranmış ruhlarımızı da restore edelim." çağrısında bulunmuştu. Dolambaçlı yollara sapan hükümet 4 Kasım 2006 olarak belirlediği açılış tarihini önce 24 Nisan 2007 olarak değiştirdi. Ermeni Patriği bu tarihe itiraz ederek "Açılış 24 Nisan'da yapıldığı takdirde, kendisi dahil hiçbir Ermeni'nin törene katılmayacağını" duyurdu. Ancak "Bu işten nasıl daha fazla siyasal yararlar sağlarım, dünyaya bunu nasıl pazarlarım?" düşüncesinde olan, kendisini akıllı sanan hükümet tarihi bir kez daha değiştirerek 1915'in 11 Nisan'ıyla, bugünün 24 Nisan'ının denk düşmesini manilpüle ederek, açılış tarihini 11 Nisan olarak açıkladı. Hrant’ın “Emin misiniz? Son kararınız mı?” sorusu ise onun katli ile sonuçlandı.
Restorasyonun açılışı üzerinden çok geçmeden, iki yıl sonra, İsviçre'nin Zürih kentinde imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol", iki ülke arasındaki mevcut sınırın karşılıklı olarak tanınmasını öngörüyordu.
Arabuluculuk yapan ekipte İsviçre'nin Dışişleri Bakanı Micheline Calmy-Rey, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, Avrupa Konseyi'ne başkanlık eden Slovenya'nın Dışişleri Bakanı Samuel Zbogar ile AB Ortak Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana bulundu.
Ülkemizin dünyada gittikçe yalnızlığa gömüldüğü günümüzde ister istemez bu kişi ve ilişkilerin günümüz için ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor.
Ne yazık ki çok geçmeden Türkiye'nin Yukarı Karabağ sorununun çözümünü ya da bu konuda mutlaka bir ilerleme kaydedilmesini Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi için bir ön şart olarak dayatması koşulları değiştirdi. O ana kadar Türkiye'nin normalleşmeyi gerçekten ve samimi biçimde istediğini ve protokollerin imzalanmasına varan sürece de bu amaçla başladığını düşünen ve buna ikna olan Ermenistan, bu koşullandırmayla birlikte Türkiye'nin samimiyetine olan inancını yitirdi ve imzalanan bu protokol ve ekleri tozlu raflardaki yerini aldı.
2009’da kapalı olan sınırı açma düşüncesi, cumhurbaşkanlığı düzeyinde karşılıklı ziyaretler, Erivan Van uçak seferlerini başlatma girişimi, sancılı da olsa Türkiye ile Ermenistan arasında bir protokolün imzalanması umutlarımızı daha da artırmıştı.
Tekrar da olsa bu protokolü ve kaçırılan tarihi fırsatı hatırlamakta yarar var.
Patrik Mutafyan’ın dile getirdiği ayin yapma talebi, Surp Haç gününde senede bir kez de olsa gerçekleşmeye başladı. Sancılı da olsa hacı takıldı. Güvenlik gerekçesiyle bazı yıllarda ayin yapılamadı. Olağanüstü bir terslik olmaz ise önümüzdeki pazar günü bu ayin tekrar icra edilecek.
Evet bunlar gerçekleşti, iyi de oldu. Dünyanın dört bir köşesindeki Ermeni halkı Ahtamar nezdinde dudakları titreyerek de olsa bu kutsal mekânı ziyaret ediyor, bir mum yakıyor. Ancak ruhlarımızın restore edilmesine katkısının ne olduğu ise kocaman bir soru işareti. Nasıl olsun ki, Ermeni okullarının duvarlarına nefret dolu, ırkçı söylemlerin yazıldığı, kilise kapı önlerinin çöplüğe dönüştürüldüğü, Ermeni kilise ve okul vakıflarının seçimlerinin yapılamadığı, patrikhanenin tüzel kişiliğinin tartışma konusu olduğu bir ortamda, Patriğini seçmesine izin verilmeyen bir halkın ruhları nasıl restore edilecek ki? Satılık kilise ilanları, televizyon kanallarında bile definecilerin sorunlarının tartışıldığı ve bunlara sessiz kalan bir devlette ruhlarımız nasıl restore edilecek ki?
Son bir cümle de Ermeni ileri gelenlerine, klasik deyimi ile amiralarına. 24 Nisan’ı, yani Ermeni soykırımını kardeş kavgası olarak görenlere, Ahtamar’ın hacı, gerçekleşen ayinler üzerinden yarışına girenlere, Ermenistan ile Türkiye arasındaki protokole dirsek çevirip “inşallah gerçekleşmez, bu ihanettir” diyen diayaspora kesimlerine olacak. Ermeni halkının tarihi sizlerle tanışıktır ve ilk kez karşılaşmıyorlar. Kayıtlara geçtiniz, Ermeni halkı sizi hiç de hayırla yad etmeyecektir.
Son sözümüz ise devlet ricaline olacak. Umut verdiniz, bir kez daha inanmaya çalıştık, ancak iki halkın ruhlarının restore edilmesine de izin vermediniz, verilen seslere, yapılan önerilere kulak tıkadınız.
Sevgili Patriğimiz Mutafyan’ın Ahtamar açılışında yaptığı konuşmayı gazetemizin sayfalarında bölümler halinde sizlere aktarmıştık. Basit gibi gözüken bu konuşmanın tümünü sizlerle bir kez daha paylaşıyoruz. Arzu eden okuyucularımız bu konuşmanın kamera kaydını Agos internet sitesinden de izleyebilirler.
“Üçbin yıldır katkıda bulunan bir kültürün simgesi”
Türkiye Ermenileri Patriği Merob II Mutafyan’ın Ahtamar açılışında yaptığı konuşma.
Sayın Bakanımız,
Sayın Van Valimiz,
Sayın Milletvekillerimiz,
Sayın Dini Cemaat Reislerim ve Değerli Konuklar.
Bugün tarihi Van şehrimizin, Akhtamar Adasında, yakın zamana kadar harabe görünümünde olan Anadolu kültür mirasının önemli bir yapısı olan Surp Haç, Kutsal Haç Ermeni Kilisesi binasının tamamlanan restorasyonu sonrasında anıt müze olarak açılışı vesilesiyle toplanmış bulunuyoruz.
Eşsiz mimarisi yanında yapının sanat değerini belirleyici etmenleri olan iç freskleri ve dış duvar kabartma ve süslemeleri sanat tarihçilerinin incelemelerine konu olmuştur. Bu itibarla dünyanın sayılı kilise ve manastırlarından biri olarak değerlendirilen Surp Haç Ermeni Kilisesi binası şüphesiz Anadolu tarihine üçbin yıldır katkıda bulunan bir kültürün en güçlü simgelerindendir. Doksan yılı aşkın bir süredir ibadethane olarak kullanılmayan binanın kar, yağmur, deprem gibi etmenlerle yıpranmış bölümlerinin aslına uygun olarak yenilenmesi sevindirici bir durumdur. Bu yenileme çalışmaları her şeyden önce Anadolu’nun tüm tarihi mirasını sahiplenen ve imkanların elverdiği ölçüde onları korumayı görev sayan bir anlayışın ürünüdür. Bu anlayışı işleve dönüştürerek çeşitli kesimlerden gelen sert eleştirileri cesaretle göğüsleyen ve bu önemli restorasyonu gerçekleştiren hükümetimiz, kültür bakanlığımız ve Van valiliğimiz ile Gevaş kaymakamlığı başta olmak üzere emeği geçen herkese Türkiye Ermenileri Cemaati adına bu tarihi günde içten teşekkürlerimi sunuyorum. Hem mühendislik hem de sanat yönünden üstün gayret gerektiren bu zor restorasyonu çok kısa bir zaman dilimi içinde başarıyla gerçekleştirerek bu eseri ortaya çıkaran Kartalkaya Firması ekibine, sahibi Sayın Cahit Zeydanlı’yı ve mimarımız Sayın Zakarya Mildanoğlu’nu en içten dileklerimle kutluyorum. Bu başarılı restorasyon hükümetimizin tarihi eserlere ayırım gözetmeksizin verdiği önemin güçlü bir göstergesidir. Türk Ermeni ilişkilerinde gayet olumlu bir gelişme olarak nitelenen bu çalışma iyi niyetli insanların gayretleri ile bereketlenecektir.
Bu arada belirtmek istediğimiz bir husus da tarihi bir kilisede veya bir inanç merkezinde icra edilecek bir duanın insanların anılarında güzel duyguların uyanmasına vesile olabileceğidir. Bu yönde atılacak adımlarla Akhtamar Adası ve Surp Haç Kilisesi önemli bir inanç turizmi merkezi olabilir. İbadethane olarak inşa edilmiş bu yapı herkesin bildiği gibi bir kilisedir. Geleneklerimize göre kilise binalarının özel günlerinde kilise binasının inşaatından itibaren hizmet vermiş olan ruhaniler ve hayırseverler yapılan dualarla anılırlar. Bu inancımızın bir gereği olduğu kadar her toplumda görülen hayırseverleri yad etme geleneğinin sürdürülmesidir. Bu bağlamda söz gelimi yılda bir kez düzenlenecek bir ayin ve ona bağlı bağlı olarak Akhtamar festivali bu kilisede dua etmek isteyen dünyanın dört bir yanına dağılmış insanları bu adaya çekebilecektir. İnançlarının bir gereğini yerine getirmenin ruhani coşkusu yaşayanlar aynı zamanda halk oyunları ve ezgileri, aşık geleneği, el işleri ve dokuma gibi yöresel kültürel değerlerle de kenetlenme imkanını da bulacaklar, böylelikle bir gün belki de iki toplum arasında bir türlü başarılamayan diyalog ortamının oluşabilmesini sağlayacak adımların atılabileceğini ümit ediyorum.
Binayı koruma altına alan ve yenilenmesi için elden gelen özveriyi esirgemeyen hükümetimizin yılda bir kez bu özel günde gerçekleştirilecek geleneksel kutlama törenine olanak sağlayacağına kalben inanıyorum.
Teşekkür ederim.