Baskın Oran’ın yeni kitabı ‘Etnik ve Dinsel Azınlıklar: Tarih, Teori, Hukuk, Türkiye’ Literatür Yayınları’ndan çıktı. Oran’la yeni kitabından yola çıkarak, Türkiye’de yaşanan siyasi gelişmelere ve bu hafta yapılan AB Zirvesi’ne uzanan bir söyleşi yaptık. Baskın Oran, “Siyasal İslam iktidar olup bunları bize yaşatmasaydı, bazıları sürekli diyeceklerdi ki, “Ah, İslam bi iktidara gelse, bi gelse, her şey kendiliğinden hallolacak”. Şimdi bu umut bitti çünkü Türkiye aşılanmış oldu. Aşı acı verir, ateş yapar, bir süre çekeceğiz” diyor.
Bu kitabınızı, konuyu incelediğiniz daha önceki dört kitabınız olan, ‘Türkiye’de Azınlıklar’, ‘Küreselleşme ve Azınlıklar’, ‘Batı Trakya Sorunu’ ve ‘Türk Dış Politikası’ndan farklı kılan özellikler nelerdir?
Bu dört kitabı kısaca tanıtmak gerekirse: Bunların içinde ikincisi, bir ders notları derlemesi. Üçüncüsü, sadece Türk-Yunan ilişkilerindeki bu spesifik sorunun dar ve derinlemesine incelenmesi. Sonuncusu ise, tam tersine, çok geniş bir derleme.
Birincisi yani ‘Türkiye’de Azınlıklar’ ise, 2004’te yani 14 yıl önce sıkışık bir dönemimde yazıldı. Gerçi 2008’de elden geçirdim ama doğaldır ki yeterince komple ve derin olamadı. Ayrıca, Türkiye’de azınlıklar konusu baş döndürücü hızla değişiyor, eskidi.
Bu yeni kitap, bu dördünün en önemli yerlerini çok ayrıntılandırarak ihtiva ediyor ve bugüne kadar güncelliyor. Azınlık meselesini dünya tarihi içine oturtuyor, başka ülkelerde ve bizde ortaya çıkan kavram, kural, teamül ve uygulamaları veriyor ve buradan Türkiye’yi tahlile geçiyor. Kural ile OHAL uygulamalarını karşılaştırıp bugünkü durumumuzu göstermeyi amaçlıyor.
Kitabınız kimlere hitap etmek üzere yazıldı?
Amaç, uzmanların yanı sıra ülkede iç ve dış politika üzerine fikir yürüten ve/veya etkili olan herkese temel bilgileri aktarmak. Maalesef, yüksek bürokrasimiz ve yargımız azınlıklar konusuna fazla aşina değil. Ve bu da Türkiye’yi alt-üst etmenin yanı sıra ülkemizi dışarıda zor durumlara sokuyor.
Bu kitap hakkında şuna dikkat çekmek isterim: Türkiye’de azınlık hakları deyince sadece Gayrimüslimlerin (zorla, kör-topal uygulanan) hakları anlaşılır. Oysa hem Lozan onlarınkilerin yanı sıra Müslümanlar dahil daha 3 gruba haklar getiriyor, hem de Lozan’dan sonra özellikle 2001-2005 arasındaki reform dönemi sürüyle sözleşmeye katılmamızı sağladı. Yani, Gayrimüslimler dışındaki ‘farklı’ vatandaşların da hakları var. Kürtler, Aleviler, Romanlar gibi.
Bu haklar artık uluslararası standart haline geldi. Bu nedenle, çoğunluktan farklı olanların taşıyanların bu özellikleri artık uluslararası koruma altında. Yani, uluslararası antlaşma hükümlerini ulusal mevzuata üstün kılan Anayasa 90/5 maddesi sayesinde bizzat mevzuatımız tarafından korunan bir değil iki kategori var artık:
1) Lozan’daki Gayrimüslim ve diğerlerinin hakları; 2) Uluslararası standarda kavuşmuş etnik ve dinsel grup hakları, ayrıca tüm vatandaşların demokratik hakları. Kitap bunları teker teker ele alıyor ve bugünkü durumlarına bakıyor.
Her belgenin (yasa, antlaşma, vs.) ve kaynağın internet bağlantılarını da verdim ki, okuyan oturduğu yerden kontrol edebilsin ve isterse daha derine gidebilsin. Bu önemli.