Antakya’da görünürde en büyük sorun vakıf malları

Ortadoğu Arap Halkları Araştırma Enstitüsü (Arap Enstitüsü-Der), ‘Antakya’da Yaşayan Arap (Rum) Hıristiyanlar’ başlıklı bir araştırma yayınladı. Projeye katkıda bulunanlardan, Arap Enstitüsü-Der’in kurucularından Şule Can'la konuştuk.

Araştırma kapsamında, Antakya’da Arap Ortodoks Hıristiyanların yaşadığı; Antakya, İskenderun, Altınözü, Samandağ ve Arsuz ilçelerinde 46 kişiyle birebir görüşme yapılmış. Ayrıca 4 odak grup görüşmesi yapılan araştırma kapsamında 2017 Noel kutlaması gibi Arap Hıristiyanlar tarafından yapılan pek çok dini etkinlik izlenerek gözlemlenmiş. Projeye katkıda bulunanlardan, Arap Enstitüsü-Der’in kurucularından Şule Can ile araştırmadan yola çıkarak Antakya’yı ve Antakyalı Arap Hıristiyanların yaşadıkları sorunları konuştuk. 

Öncelikle şuradan başlayalım: Antakya’da yaşayan Arapça konuşan Ortodoks Hıristiyanlar kendilerine daha çok Rum denmesini mi istiyorlar yoksa Arap Hıristiyan mı?

Bu sorunun cevabı biraz güç. Genelde Arap Hıristiyan kullanımı Antakya’da daha yaygın. Ancak cemaatin bazı üyeleri etnik olarak Rum olduklarını vurgulayarak Arapça ibadet eden Rum Ortodokslar olduklarını kabul ediyorlar ve Rum denmesini tercih ediyorlar. Arap Hıristiyanlar genel anlamda Rum asıllı olduklarını kabul ediyor ve bu şekilde bir etnisite algısına sahipler. Ancak araştırmada kendine ‘Arap Hıristiyan’ diyen kişiler daha çok sayıdaydı diyebilirim.

Antakyalı Arap Hıristiyanlarda Arap kimliği mi daha baskın yoksa Hıristiyan kimliği mi?

İkisinin eşit olduğunu söylemek mümkün ama gençler Arapça öğrenme ve konuşma konusunda daha çok zorluk çekiyor. Bu nedenle Hıristiyan kimliği öne çıkıyor onlarda. Araplık daha çok nesil farkında ortaya çıkıyor. Arapça konuşan ve kendini uzun zamandır Arap görmüş kişiler (özellikle Samandağ’da yaşayanlar) kendini Arap diye tanımlıyor. Yani üniversite çağı ya da yirmili yaşlarda olan gençler Türkiye’de topluma adapte olmuş, Türkçe konuşuyor ve artık Araplıktan uzaklaşmış durumda. Dolayısıyla kendini Hıristiyan kimliğiyle daha çok özdeşleştiriyor.

Yukarıdaki soruyu Antakya’da yaşayan diğer etno-dini topluluklar açısından da sormak istiyorum. Onlar, Arap Hıristiyanları daha çok Arap olarak mı algılıyorlar? Yoksa Hıristiyan olarak mı?

Diğer gruplar cemaati kesinlikle ‘Arap Hıristiyan’ olarak tanımlıyor. Yani açıkçası çıkıp diğer etno-dinsel gruplara burada Arap Hıristiyanların aslı ‘Rum’ deseniz şaşıracak pek çok kişi var. Araplık doğal olarak kabul edildiği için cemaati ‘Hıristiyan’ (Arapça çevirisi: Messihin) olarak adlandırıyor diğer gruplar. Hıristiyan vurgusu burada yaşayan halklar için dışlayıcı değil. Ona dikkat çekmek isterim. Yani burada hep beraber yaşamış topluluklar birbirinin dinini ve geleneklerini iyi biliyor ve çoğu zaman da birbirini kendisine çok benzer görüyor. Belki de bu nedenle dayanışma hakim bir duygu.  

Kitapta yer alan görüşmelerden çıkardığım kadarıyla Suriye’deki savaş koşullarında Antakya civarına yaşanan göç, bölgede yaşayan Hıristiyanların yaşamını zorlaştırmış durumda. Antakya’ya Suriye’den göç, bölgedeki Arap Hıristiyanlar için ne tür zorluklar ortaya çıkardı?

Göçten ziyade savaşın etnik ve dinsel kıyımlar ile eş anlamlı hale gelmesi Arap Hıristiyanlar arasında korku ve ciddi anlamda güvenlik kaygısı yarattı. Herhangi bir saldırı olması durumu uzun süre gündemdeydi. Bu kentte akrabaları Suriye’de olan cemaat üyeleri var. Onların ayrıca bir endişesi vardı. Antakya’ya göç eden Suriyelilerin demografik yapısı da kentte kaygıyı besledi. Arap Hıristiyanlar özelinde ise elbette İslamcı nüfusun artması kendi özgürlük anlayışlarını (özellikle kadınlar için) zora soktu. Bir de tabii politik anlamda sınır halkı olmanın getirdiği kaygılar ayrıca sürmekte.

SÖYLEŞİNİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 



Yazar Hakkında

1967 İstanbul doğumlu. Agos yazı işleri müdürü ve kitap eki Kirk'in editörü; güncel politika, dini akımlar, tarihle ilgili güncel tartışmalar ve yeni çıkan kitaplar hakkında haberler yapıyor.