Ekonomide sürpriz büyüme ve soru işaretleri

Türkiye’nin 3. çeyrekte yüzde 11.1 oranında büyümesi ekonomi çevrelerinde “sürpriz” olarak değerlendirildi. Şimdi soru bu büyüme oranını vatandaşa nasıl yansıdığı. Altınbaş Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Hayri Kozanoğlu büyüne rakamlarını Agos için değerlendirdi.

Ekonominin yılın  üçüncü çeyreğinde % 11.1 büyüdüğünün açıklanması, halk arasında şaşkınlıkla karşılandı.  Aslında bu cümle bile çok şey anlatıyor olmalı. Rakamların ayrıntısına girmeden, bir noktayı hatırlatmakta yarar var ; Türkiye İstatistik Kurumu , geçen yıldan bu yana milli gelir serisi hesaplamalarını değiştirdi. Gerek metodoloji, gerekse de bir kalemde milli gelirin , dolayısıyla “kişi başına gelirin “ yukarı çekilmesi konunun uzmanlarınca dahi anlaşılamadı. Kurum da inandırıcı bir açıklama getiremedi. Bu noktanın altını çizdikten sonra, istatistikleri veri kabul edip yürümekten başka bir çare görünmüyor.

Büyümenin bu, “parmak ısırta “ performansı, büyük ölçüde baz etkisinden kaynaklanıyor. Açarsak, 15 Temmuz darbe girişimi, yarattığı dehşet ve belirsizlik ortamıyla, insanların,  yatırım ve tüketimlerini sekteye uğrattı  harcamalar bıçak gibi kesildi. Böylelikle 2016’nın üçüncü çeyreğinde ekonomi % 0.8 küçüldü. Diğer bir ifadeyle 2015’in aynı döneminde üretim 100 ise, bir yıl sonra 99.2’ye geriledi. Bu yılki % 11.1 büyüme ise, endeksin  110.2’ye gelmesi anlamını taşıyor. 2016’nın ilk iki çeyreğinde ekonomi sırasıyla % 4.8 ve % 4.9 büyüme göstermişti. Eğer 15 Temmuz’daki olağan dışı gelişmeler olmasa,  ekonomi mevcut ritminde büyüseydi , 2017’nin üçüncü çeyreğindeki GSYH’deki artış % 5 civarında bir büyümeye denk gelirdi. Kısaca,  harikulade bir performans değil, bir rakam azizliği söz konusu....

Madem Türkiye büyüyor...

Büyüme rakamının Saray ve hükümet sözcülerince davul zurnayla karşılanmasıyla, yetkililerin sade yurttaşları içinden geçtiğimiz koşullarda fedakarlığa davet etmeleri arasında, söz gelimi Maliye Bakanı’nın emekliler ve kamu çalışanları, Milli Eğitim Bakanı’nın öğretmenler için bu meyanda yorumları arasında sizce bir çelişki yok mu?  Madem ekonomi gürül gürül büyüyor, öyleyse toplumun fertlerinin bundan payını alması gerekmez mi?  En son TÜFE, yani tüketici enflasyonu % 12.98’di ; bunun üzerine büyüme eklenerek kamu çalışanlarına yapılacak bir ücret artışı ekonomide statükonun korunması, mevcut bölüşüm ilişkilerinin devamı anlamına gelir . Kamu sendikaları, gelir adaletsizliğini düzeltmek için haliyle bunun ötesindeki talepler için mücadele etmek zorundadır.

Dört soru

Bu noktada büyüme rakamları ile ilgili dört soru işaretini gündeme getirmekte yarar olabilir.

Birincisi, hissedilen sıcaklık ile hava raporuna yansıyan arasındaki fark gibi, ortalama insanımızın büyümeyi kendi yaşamındaki iyileşmelerle ve çevresindeki gözlemlerle doğrulaması gerekmez mi? Kaç yurttaş, alım gücünün, tüketim kabiliyetinin sıçradığını düşünüyor?

İkincisi, ekonominin çeşitli aktörlerinin, “tüketicilerin, reel kesimin,hizmet sektörünün, perakende ticaret ve inşaat sektörünün“ ekonomik tabloyu nasıl değerlendirdiklerini yansıtan, “Ekonomi Güven Endeksi “ Kasım ayında % 3.4 düşerek ciddi bir güven kaybı ortaya çıktığını gösteriyor. Haliyle akla,  “ekonomi tıkır tıkır işlerken, özneler niye bunu idrak edemiyor ? sorusu geliyor.

Üçüncüsü, hızla büyüyen bir ekonominin yeni iş kapıları açması, işsizliğin düşmesi gerekmez mi? 2017 üçüncü çeyrek işsizlik oranı % 10.6 ile, 2016’nın aynı dönemindeki % 11.3’lük oranın ancak % 0.7 altında. Eğer istatistikler doğruysa, “istihdamsız büyümeye “ bunca sevinmenin anlamı var mı ?

Dördüncüsü, Kredi Garanti Fonu’ndan 2017’de hazine garantili 220 milyar TL’lik kredinin büyümeyi köpürttüğünü tahmin etmek güç değil. Eylül itibarıyla yıllık firma kredi artış oranı % 27 oldu. 2018’de hem bu temponun devam etmesi olanaksız, hem de geri ödenmeyen kredilerden Hazine’ye ciddi bir zarar yükleneceğini tahmin etmek zor değil.

Kategoriler

Güncel Türkiye



Yazar Hakkında