Almanya, AB’de İngiltere’nin çıkış süreciyle ipleri tamamen ele almaya ve sadece Türkiye politikasını değil, Avrupa’daki rolünü yeniden tanımlamaya ağırlık verecek. Bu süreçte Ankara’yı, canını en acıtan yerden, ekonomik araçlarla vurmakla tehdit ediyor.
Ankara- Berlin ilişkileri yeni bir krizde. Almanya geçen hafta resti çekti. Almanya Dışişleri Bakanı, Sosyal Demokrat Parti SPD’li Sigmar Gabriel, önce yaz tatilini yarıda keserek Berlin‘e döndü. Daha doğrusu döndüğü açıklandı. Akabinde Türkiye ile ilgili önemli bir beyanda bulunacağı duyuruldu. Daha sonra mikrofon ve kameraların karşısına çıkan Dışişleri Bakanı Gabriel, Türkiye’ye yönelik politikaların yeniden gözden geçirilmesi yönünde karar aldıklarını açıkladı. Üstelik bunu, hem Başbakan Angela Merkel hem de hükümet ortağı Sosyal Demokratlar’ın yeni lideri, eski Avrupa Parlamentosu başkanı ve eylül ayı sonunda yapılacak seçimlerdeki başbakan adayı Martin Schulz ile görüşerek kararlaştırdıklarını aktardı. Bu karara bütün muhalefet partilerinden de tam destek geldi. Eylül ayında yapılacak federal meclis seçimlerine kısa süre kalmışken nadir görülen ortak bir tutum sergilendi.
‘Seyahat uyarısı’
Gabriel, beyanında Türkiye ile değişiklikler konusunda önce seyahat konusuna değindi ve seyahat düzenlemesinin sertleştirildiğini vurguladı. Türkiye’ye gideceklere, Alman Dışişleri Bakanlığı’nın, olası kriz durumları için var olan önlem listesine adını ve bilgilerini kaydetmelerini tavsiye etti. Yapılanın resmi adı seyahat uyarısı olmadı, ama bunun mesajı verildi. Resmi olarak ‘seyahat uyarısı’ denmemesinin nedenleri ise açık: Yapılan resmi seyahat uyarısı olsa, mevcut veya planlanmış bütün seyahatler için iptal ve ekonomik tazminat hakkı doğacak, bu bir. İkinci olarak mevcut veya planlanan bütün NATO projelerine Almanya’nın destek vermesi, daha doğrusu böylesi kararların parlamentodan geçmesi zorlaşacak. Üçüncüsü Almanya’nın resmi bir ‘seyahat uyarısı’ halinde kaçak gelmiş sığınmacıların gönderilmesi de imkansız hale gelecek, mülteci anlaşmasından beri sadece bir kaç bin kişinin iadesi yapılmış olsa dahi. Resmi seyahat uyarısı denmemesinin en önemli nedeni ise daha çok ekonomik. Zira resmi bir seyahat uyarısı verilen ülkeye hangi yatırımcı gitmek ister. Gitmek istese bile onlara kim garanti verir? Alman veya Türk-Alman ortaklı şirketler Türkiye projelerine uluslararası desteği nerden bulur? Alman Ticaret ve Sanayi Odaları Meclisleri, geçen yıldan bu yana kreditör veya sigorta bulmada yaşanacak güçlüklere dikkat çekiyor.
Brüksel’e doğru
Gabriel, Türkiye ile ilgili açıklamasında, Ankara’ya yapılan ekonomik desteklerinde, AB’ye tam üyelik hazırlık yardımlarının ve yatırım ile ihracat garantilerinin de yeniden ele alınacağını vurguladı. Yani Brüksel’i de konuya müdahil edeceklerini söyledi.
Böyle de olmuşa benziyor. Salı akşamı AB Bakanı Ömer Çelik ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Brüksel’deki temasları sonrası yapılan basın toplantısı ilişkilerin minimal diyalog düzeyinde kaldığını gösterdi. Ankara, mevcut çizgisine devam edeceğini ortaya koyarken, AB de yeni fasıl açılmaması konusunda aralık ayında üye ülkelerin aldığı karara dikkat çekti. Bu arada insan hakları ve basın özgürlüğü ihlallerinden bahsederek, yargı bağımsızlığı taleplerini de tekrarladı.
Almanya’nın Türkiye politikasını değiştireceğini açıklamasından bu yana dile getirilen bir diğer önemli konu da kapsamının genişletilmesi gündemde olan Gümrük Birliği konusunun Türkiye’deki gidişata endekslenmesi yönündeki beyanlar. Belli ki Almanya, AB’de İngiltere’nin çıkış süreciyle ipleri tamamen ele almaya ve sadece Türkiye politikasını değil, Avrupa’daki rolünü yeniden tanımlamaya ağırlık verecek. Ve bu süreçte Ankara’yı, canını en acıtan yerden vurmakla tehdit ediyor: Ekonomik araçlarla.
Şirketler listesi
Almanya’nın bu adımı atmasında kuşkusuz aylardır süregelen krizlerin birikip, taşması etkili. Ancak bardağını taşıran son damla, Ankara’nın, aralarında Mercedes’in üreticisi Daimler veya kimya devi BASF gibi şirketlerin de bulunduğu 681 kişi veya şirketin terör ile ilişkilendirmesi. Her ne kadar Alman hükümeti de kamuoyu da bu uluslararası şirketlere yönelik suçlamaları ciddiye almadıysa da Ankara’dan gelen bu tehdit ‘Rubicon’u geçmek’ olarak görüldü.
‘Rubicon’u geçmek’ deyimi, siyasete Romalılar‘dan miras kalan ve sınırı aşmak, geri dönülmesi imkansız bir yola girmek anlamında kullanılıyor. İsa‘dan önce 49’da Roma Senatosu Sezar‘dan, yeniden konsül adayı olmak için mevcut görevlerinden istifa etmesini talep eder. Sezar ise talep edilenin tersine, geçmesinin yasak olduğu sınır çizgisi sayılan Rubicon Irmağı’nı ordusuyla aşarak, Roma‘ya doğru yola çıkar. Senatoya meydan okuma olarak algılanan bu adım bir savaş ilanıdır ve geri dönülmesi imkansız bir sürecin de habercisidir.
Ankara-Berlin arasında zarlar atıldı. Alman siyasi çevreler, Erdoğan’ın epeydir provokasyonlarla krizleri tırmandırarak, pazarlığa üstten başlama yoluna gittiğini, ancak bu oyuna gelmemek için şimdiye kadar sükunetin tercih edildiği yorumunu yapıyor. Peki ya bundan sonra?
Spiegel dergisinin yeni yaptırdığı ankete göre, Gabriel’in Türkiye konusundaki açıklamaları sonrası Almanların yüzde 79,8’i „Şu sıralar kesinlikle Türkiye’ye tatile gitmeyeceği“ cevabını veriyor. Anlaşılan pazarlığa üstten başlama sırasını Berlin artık kendinde görüyor.