Ettiği yemin kabul edilmediği için yasama faaliyetlerine katılamayan HDP Milletvekili Leyla Zana, TBMM'den gelen yazı üzerine Meclis Başkanı İsmail Kahrman'a bir mektup yazdı.
AK Parti ile MHP’nin üzerinde uzlaştığı ve 17 madde olan Meclis İçtüzüğü’nde bulunan, “Yemin etmeyen, etmekten imtina eden milletvekili, milletvekili olmanın getirdiği haklardan yararlanamayacak” şeklindeki düzenlemeyle adı yeniden gündeme gelen HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’a bir yazı gönderdi.
DHA’da yer alan habere göre Zana, inanmadan yemin etmenin hiçbir dinde, ahlakta, inançta yeri olmadığını, milletvekillerine dayatılan yemin metninin her hali ile eski Türkiye’nin eseri olduğunu belirtti; “Meclis’in, 15 Temmuz’da darbeciler tarafından bombalanmış olması bile, darbeci mantığını siyasete, seçilmişlere, demokrasiye saygı duymadığını bir kez daha ispatlamıştır”dedi.
Meclis’ten Zana’ya yazı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın Ocak ayında, İsmail Kahraman ise Haziran ayında HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana’ya yazılar yazılarak, TBMM’de mazeretsiz olarak katılmadığı birleşimlerin cetvelleri gönderildi. “Milletvekilliği devamsızlığı” konulu yazılarda, “Geçerli yemin etmeyerek görevinizde başlamadığınız için Türkiye Büyük Millet Meclis Genel Kuruluna 17.11. 2015 -31. 12. 2016 tarihleri arasında mazeretsiz katılmadığınız günler aşağıdaki cetvelde gösterilmiştir. İçtüzüğün 152’nci maddesi uyarınca cetvele 7 gün içinde yazı ile itiraz edilebilir” denildi ve her iki yazıda Zana’nın bugüne kadar 212 birleşime katılmadığı hatırlatıldı.
“Çoğulculuğu inkar eden bir metin”
Leyla Zana TBMM Başkanı İsmail Kahraman’a yazdığı cevap yazısında 17 Kasım 2015 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda tarafından edilen yeminin, geçici TBMM Başkanlığı tarafından geçerli kabul edilmediğini, bu nedenle TBMM yasama faaliyetlerine katılmasının mümkün olmadığını belirterek, “Darbe anayasasının bazı maddeleri defalarca değiştirilmesine rağmen yemin metni varlığını devam ettirmektedir. Yemin metninin siyasal felsefesindeki tekçi, otoriter ve totaliter ifadeler, metinde geçen ‘egemenliğin millete ait olması’, ‘hukukun üstünlüğü’, ‘demokratik Cumhuriyet’, ‘herkesin insan hakları ve temel hürriyetleri’ gibi temel değerlerle taban tabana zıttır. Türkiye toplumun özünü oluşturan çoğulculuğunu, çok renkliliğini, çok sesliliğini yok sayan, inkar eden, bu anlamda toplumsal doğanın yasalarını bile inkar eden bir metindir” dedi.
Yemin metninin darbe ürünü olmasının bile Meclis’in meşruiyetine saygı duyan bir metin olmadığını gösterdiğini söyleyen Zana, yazısında şöyle dedi:
“Her seçim sonrasında hem seçenlerin, hem de seçilenlerin önüne çıkan bu darbe ürünü metin, bütün meşruiyetini toplumdan, seçimden, temsili demokrasiden alan TBMM’nin üstünde darbeci zihniyetin bir gölgesidir. Bir hayalet misali toplumsal iradenin, seçilenlerin üzerinde baskı kurmakta; toplumsal iradenin temsilcileri olarak vekillere daha ilk günden inanmadıkları bir yemin ettirilerek özsaygılarını yok etmektedir. Geçen 35 yıl boyunca metnin değiştirilmemiş olması, TBMM’de bile darbe ruhunun meşru kabul edilebileceğine işaret etmektedir. Bu durum, 15 Temmuz sonrası darbeye ve darbe heveslilerine karşı TBMM’de gösterilen kararlı mücadelenin, 1980 darbecilerine karşı gösterilmemiş olduğunu da bizlere göstermektedir. Darbe anayasasının, iç tüzüğünün, yemin metninin hala varlığını devam ettiriyor olması, 15 Temmuz’da olduğu gibi darbe heveslilerini cesaretlendirmeye devam edecektir. Siyasal iradenin meşruiyetini tartışmalı hale getiren her türlü yasal ve yapısal değişikliklerin TBMM’ce hayata geçirilmesi bir zorunluluktur. Darbe ve darbecilerle mücadele ancak bu şekilde köklü değişikliklerle hayata geçirilebilir.”
“7 Haziran sonrası yeminim kabul edilmişti”
HDP’li Zana, Türkiye Cumhuriyetinin kronik sorunlarına pansuman yapmaktan vazgeçip, köklü tedavi arayışında olması gerektiğini de ifade ederek, şu eleştirilerde bulundu: “Anayasa’yı yapan darbeci zihniyet, siyasileri, seçilmişleri toplum karşısında ezmenin, küçük düşürmenin, aşağılamanın, itibarsızlaştırmanın bir yolu olarak, demokratik hukuk devletinden beklenmeyecek şekilde, siyasi güvensizlik dolu yemin metnini Meclis’e dayatmıştır. Her siyasi iktidar ve her seçim döneminde seçilen vekiller durumu kabullenmişlerdir. Her seçim döneminden sonra Sayın Vekiller tarafından ‘bir gereklilik/kanuni bir zorunluluk’ olarak okunan metin, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra şahsım tarafımdan yine aynı şekilde okunmuş ve dönemin aynı geçici Meclis Başkanı tarafından kabul edilmiştir. Aradan geçen 6 aydan sonra aynı Anayasa, aynı TBMM, aynı geçici Meclis Başkanlığı ve aynı metin okuma biçimim (Türk yerine büyük Türkiye Milleti olarak okuma) kabul edilmemiştir. Tekçilik ifadesi olarak Türk kelimesini Türkiye ile değiştirmemin nedeni, Yemin metninin çoğulculuğu reddeden anlayışına, toplumun bize yüklediği siyasi sorumlulukla bir rettir. Toplumun sesini, rengini, çoğulculuğunu kabul etmeyen bir metni, içeriğindeki darbeci unsurlarla birlikte kabul etmem mümkün değildir. Bu tavır, toplumun siyasiler olarak bizlerden beklediği onurlu duruşun bir gereğidir. İnancım odur ki, bu ya da benzer tavırlar TBMM’nin topluma güvenen tüm üyelerince gösterilmelidir.”
“Yemin metni eski Türkiye’nin eseri”
“İnanmadan yemin etmenin hiçbir dinde, ahlakta, inançta yeri yoktur. Milletvekillerine dayatılan yemin metni, o yemin metninin her satırına sinmiş haliyle eski Türkiye’nin eseridir. Vatandaşına saygı duymayan, seçilmişlerini terbiye edeceğini sanan üniformalı zihniyetin eseri olan yemin metni, aynı darbecilerin anayasasını parça parça değiştiren, tümünü yenilemek için siyasi uzlaşma arayan Meclis tarafından değiştirilmelidir. 1876 tarihinde temelleri atılan Meclis’in 15 Temmuz’da darbeciler tarafından bombalanmış olması bile, darbeci mantığın siyasete, seçilmişlere, demokrasiye saygı duymadığını bir kez daha ispatlamıştır. Hal böyle iken Meclis’in darbecilerin eseri olan bir Yemin Metni’nde ısrarcı olması, kendi meşruiyetini gölgelemektedir. 1. Dünya savaşından sonra işgalcilerin baskısıyla kapatılan Meclis-i Mebusan’ın 12 gün sonra Ankara’da ‘Büyük Millet Meclisi’ olarak açılması Meclis iradesinin tarihi önemini göstermektedir.”
“Yeni açılan Meclis’te İstanbul’dan Ankara’ya gidemeyen vekillerin üyeliklerinin düşürülmesi önerisinin ‘onlar milletin oyu ile seçildi’ diye reddedilmesi ise meşruiyet fikrinin köklü geçmişini ifade etmektedir. ‘Egemenlik Kayıtsız ve Şartsız Milletindir’ ifadesinde kendini bulan TBMM, Türkiye toplumu için hem gelenek hem gelecektir. Her darbe döneminde askerler tarafından kuşatılan, 1980 darbesinde tamamen kapatılan, 15 Temmuz’da darbeciler tarafından bombalanan Meclisimiz tarihi boyunca zoru, baskıyı darbecilerden ve darbe meraklılarından görmüştür. Kasım 2015 yılında yapılan seçimlerde Ağrı milletvekili olarak seçilen şahsım, mazbatamı almama rağmen, darbecilerin dayattığı bir yemin metni, eski Türkiye’nin savunucularının Türkiye kelimesine itirazları nedeniyle TBMM yasama faaliyetlerine katılamamaktayım.”