Yazar ve akademisyen Adnan Ekşigil Ermenistan’daki Elyazmaları Müzesi’nde tesadüf ettiği Yunan klasiklerinin daha 6. Yüzyılda Ermeniceye çevrildiği bilgisinden yola çıkarak Ermeni tarihi ile Yunan klasiklerinin yollarının kesişmesine ve sonrasına dair sorular soruyor. Yanıt almayı umarak.
Geçenlerde bir arkadaş grubuyla Ermenistan’a yaptığım gezide, battal Ermeni tarihinin epey derinliklerinde kalan, fakat günümüzde bile yeni tartışma ve değerlendirmelere yol açabilecek ilginç bir gerçeğin farkına vardım. Erivan’ın ünlü Elyazmaları Müzesi’nde dolaşırken, müze rehberimizin açıklamalarından, başta Aristo olmak üzere, bir takım Yunan klasiklerinin daha 6. Yüzyıl’da Yunancadan Ermeniceye çevrildiğini, üstelik bunlar üzerine hayli kafa yorulup kalem oynatıldığını öğrendim. Bu sadece benim için değil, gruptaki diğer arkadaşlar için de, şaşırtıcı olabilecek derecede yeni bir bilgiydi. Ancak gerek zaman darlığı, gerek müze çerçevesinde bu hususun odaklanacak bir konu olmaması dolayısıyla, rehberimizin bizi daha fazla bilgilendirmesi mümkün olmadı. Gerçi rehberimiz anlattıklarına daha ne kadar teferruat katabilirdi, doğrusu şüpheli. Zira biraz araştırınca, uzmanları dışında konunun pek de bilinmediği izlenimini edindim.
Antik Yunan düşüncesinin çağdaş Batı uygarlığının (özellikle de, henüz tamamiyle küreselleşmemiş ve daha Avrupa-merkezli olan şekliyle 19. yüzyıl Batı uygarlığının) temel yapı taşlarından biri olduğu malum. Fakat diğer taraftan, Antik Yunan’ın Batı’da uzun yüzyıllar karanlığa gömüldüğü ve onu karanlıktan çıkarıp yeniden keşfedilmesini sağlama işinin, tarihin cilvelerinden biri olarak, Batı-dışı sayılan Arap/İslam uygarlığına düştüğü de iyi bilinen bir gerçektir.