Biberyan’ın ‘Meteliksiz Âşıklar’ı Türkçede

20. yüzyılın en önemli Ermeni yazarlarından biri olarak kabul edilen Biberyan’ın ‘Angudi Siraharner’ adlı romanı, yayımlanmasından 55 yıl sonra Türkçeye kazandırıldı.

Çevirisini Natali Bağdat’ın üstlendiği roman, Aras Yayıncılık tarafından ‘Meteliksiz Âşıklar’ adıyla ve edebiyat tarihçisi Marc Nichanian’ın sunuş yazısıyla yayımlandı.

Biberyan, romanda, 6-7 Eylül sonrası ve 27 Mayıs askeri darbesi öncesi Türkiye toplumunun “sinir uçlarında dolanıyor” ve 1950’ler Türkiye’sine keskin bir toplumsal eleştiri getiriyor. Arka planda, bugün artık tarih olmuş bir İstanbul’un salındığı ‘Meteliksiz Âşıklar’, Prens Adaları, Eminönü ve Şişli sokaklarını adımlarken, bir ailenin hikâyesi etrafında geçmişten geleceğe devredilen travmaların “sürekli sızlayan izlerine” de odaklanıyor.

Arka kapaktan

“Denizden çıktıklarında Norma yalanmaya ve dilini şapırdatmaya başladı.

‘Şimdi bana muhteşem bir ziyafet ısmarlayacaksın.’

Sur zoraki güldü. Plajda yer bulamayınca, açıktan denize girerek iki buçuk lira kârda olduğunu hesaplamıştı.

‘Ismarlayayım. Nerede?’

‘Ben nereyi istersem orada…’

Sur hızlıca hesap yaptı. Ne yerlerse yesinler parası yeterdi. Norma yengeç isteyecek değildi ya. Zaten Dil Burnu’ndaki kahvelerde yengeç bulunmazdı. Olsa olsa makbul bir balık isterdi. En pahalısı beş lira, iki kişi on lira.

Norma kıkırdayarak plaj yoluna girdi. Birkaç sıçrayışta, plaj girişinin karşısındaki evin bahçesine vardı.

‘Mısır var mı? Mısır var mı?’ diye sordu nefes nefese.

Sonra Sur’a döndü, ‘Varmış, bitmemiş,’ diye bağırdı.

Sevinçten deliye dönmüştü.

Sur önce şaşırıp kaldı. Sonra bir kahkaha patlattı.

‘Niye alay ediyorsun? Mısır için deli olurum, ayıp mı?’

‘Demek ziyafet dediğin buydu.’

‘Ne olsaydı, Façyo’ya gidip yengeç mi yeseydik? İki meteliksiz âşık bir gün gezmeye gitmişler…’

‘Yolda kalıp açlıktan ölmüşler…’ diye tamamladı Sur.” 

Kategoriler

Kültür Sanat Edebiyat



Yazar Hakkında