Hrant Dink Çağdaş Oratoryo'nun kurucusu Majak Toşikyan’la oratoryonun New York’ta sahnelenmesinin öncesinde buluşup, sanat projelerini ve hayata bakışını konuştuk.
Hrant Dink Çağdaş Oratoryo, Yerevan, İstanbul, Los Angeles, New York ve Montreal’deki performanslarla, Hrant Dink’i tanıyan ve tanımayan binlerce insana ulaştı. 25 Mart’ta New York’ta izleme imkânı bulduğumuz oratoryo, Dink’in ölümünün 10. yılında, ruhuna okunan dua niteliğinde bir performanstı. Katedralin loş ışığı altında, matemin rengi olan, siyahlar giymiş koro üyelerinin yerlerini almalarıyla başlayan gecede, kadın koristlerin ‘unutma beni’ çiçeğini hatırlatan mor fularları, Hrant Dink’in unutulmadığını simgeleyen görsel birer kanıt oldu. Solistlerin performansları herkesi büyüledi. Beyaz smokin giymiş Boğos Yeğyazar, melek olmuş Hrant Dink’ti. Siyah tuvaletiyle, Karin Çubukcuyan-Bozkurt, hüzünlü ama güçlü bir şekilde ayakta duran Rakel Dink’i seslendirdi. Elie Berberyan, yas tutan halkın sesi oldu. Yüzü gülmeyen, ciddi ve keskin bakan tenor sanatçı, halkın kararlılığını çok iyi yansıtıyordu. İsyan eden notaların katedralde yankılanışı dinleyicileri derinden etkiledi. Gecenin en çarpıcı konuşması, Başepiskopos Khajag Barsamyan’dan geldi. Barsamyan “Bazı insanlar topluma mal olurlar – Martin Luther King, Gandhi gibi... Hrant Dink de Ermeni toplumuna mal oldu. Tek inancı, hayali, isteği, barıştı!” dedi. Çağdaş oratoryo, o gece bir kez daha müziğin evrensel diliyle, kurucusu olan Majak Toşikyan’ın dediği gibi, “barış adamı Hrant Dink”i müziğin diliyle canlandırdı. Toşikyan, Dink’i tanıyan biri olarak, onun anısına bir şey yapmayı düşünürken çağdaş oratoryoya karar vermiş ve söz yazarı aradığında ilk olarak Bercuhi Berberyan’ın kapısını çalmış. Toşikyan’la oratoryonun New York’ta sahnelenmesinin öncesinde buluşup, sanat projelerini ve hayata bakışını konuştuk.
Hrant Dink Çağdaş Oratoryo’yu hazırlarken ne gibi bir amaçla yola çıktınız?
Amacım, Türkiye’de yaşayan insanlara Hrant Dink’i anlatmaktı. Bunun için, oratoryo önce Türkçe, daha sonra Ermenice yazıldı.
Türkiye’deki gösterimde, devletten, yetkililerden destek aldınız mı?
Gazetelerde haber olarak yer aldık. Hükümetten de destek aldık. İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Salonu gibi önemli bir salonu, bize ücretsiz olarak tahsis etti. Bunun için kendisine teşekkür ederim. Türkiye’de ilk kez bir Türkiyeli Ermeni bestecinin Ermenice eserleri bu salonda sunuldu. Ayrıca Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Haznedar da bize destek vereceğini söyledi.
Hrant Dink Oratoryosu’nun en çok hangi şehirde seyircileriyle buluşmasını isterdiniz?
Hayalimde hep Malatya’da olmak vardı, çünkü Hrant Dink Malatya doğumlu. Onu orada, kendi insanlarıyla buluşturmayı çok isterdim. Ancak güvenlik konusunda bazı endişelerimiz olduğu için, bunu yapamadık.
Türkiye’de sanat yoluyla insanları bir araya getirebileceğinize inanıyor musunuz?
Türkiye’de barış ortamını sağlamak isteyen ve bu konuda eserleriyle örnek olan sanatçılardan oluşan, bizim gibi, kardeşliği savunan bir kitle mevcut. Ancak bugüne kadar bu amaca tam anlamıyla ulaşıldığını düşünmüyorum. Bunun için biraz daha zamana ihtiyacımız var.
Türkiye’de müzik piyasasına çıktığınızda, halk sizi Ermeni bir sanatçı olarak tanımıyordu, çünkü isminizi Cenk Taşkan olarak değiştirmiştiniz. Bunun nedeni neydi?
1974’te TRT’de Nükhet Duru, Mehmet Teoman ve ben Cenk Taşkan’dan oluşan bir üçlü kurmuştuk. O zaman rakibimiz yoktu ve çok iyi işler çıkarıyorduk. O yıllarda TRT Müzik Kurulu’nda çalışanlar farklı kimliklere açık değillerdi. İstikbalimi yıkmamak için ismimi değiştirdim. Bizler, dönemin en idealist ve en kaliteli şarkılarını yazıyorduk. Bir Ermeni olarak hem kendim bir olumsuzluk yaşamak istemedim, hem de arkadaşlarımın olumsuz etkilenmesini istemedim. İşimi hep çok sevdim. Ben yapılan işe ve çalışmalara bakıyorum. Benimle çalışan herkes Ermeni olduğumu bilir ve bana ‘Majak Ahparig’ der. Kimliğimi hiçbir zaman gizlemedim. O dönemde isim konusunda diretseydim grup dağılacaktı. Benim yerime belki birini bulurlardı ama o eserler çıkar mıydı bilemiyorum. Ben eğer Ermenice eserler yaratabiliyorsam ve bugün buradaysam, bunu o döneme borçluyum.
New York’taki çalışmaları nasıl buldunuz?
Müzik direktörü Kris D. Kalfayan çok iyi bir iş çıkardı. Koroyu yeni baştan kurmak ciddi bir iş. Kris’in orkestraya dahil ettiği piyanist Hayk Arsenyan’la konser akşamı tanıştım. Koro çok başarılı. Sadece akustik olarak bir endişem var. Onun da büyük bir sorun olacağını düşünmüyorum.
Yeni bir projeniz var mı?
Kevork Emin’e ait altı-yedi sayfalık bir şiir var, onu besteliyorum. Daha önce Ermenistan’dan böyle bir sipariş gelmişti ama yapamamıştım. Yeni projem için çok iyi bir koreografa da ihtiyacım olacak. Bunun arayışı içindeyim. Çok iyi operalarımız, harika eserlerimiz var. Amacım bunları gençlerimize tanıtmak. Benim çalışmalarıma 18-25 yaş grubu gençler gelirse, bu benim en büyük kazancım olur.