‘Tarih Vakfı Öğretmenler Platformu’, Milli Eğitim Bakanlığı’nın talebi üzerine tarih dersi müfredatını inceleyerek görüş ve değerlendirmelerini bir raporla açıkladı.
Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim öğretim müfredatında değişiklikler için çalışmalarını sürdürüyor. Bakanlık, ders müfredatlarıyla ilgili olarak taslaklarını açıkladı. Bakanlık, ders müfredatlarına ilişkin öneri ve görüş toplamayı sürdürüyor. Bakanlığın müfredat taslaklarına dönük eleştiriler gelmeye devam ediyor. ‘Tarih Vakfı Öğretmenler Platformu’, Tarih müfredatını inceleyerek görüşlerini MEB’E iletti. Taslak programla ilgili olarak yapılan inceleme raporunu açıkladı.
Platform, incelemeleri sonucunda “Tarihsel ilişkileri, siyasi ve ekonomik yapıları ‘güç’ üzerinden açıklayan ve güce indirgeyen, Türk-İslam toplumlarının dışındaki halkları ve insan gruplarını ötekileştiren, cinsiyetçiliğin izlerinin hâlâ derin biçimde hissedilmekte” yorumunu yaptı.
‘Tarih Vakfı Öğretmenler Platformu’, ortaöğretim tarih müfredatı üzerine yaptığı incelemeye dair raporunu açıkladı.
Yaklaşım olumlu
Hazırlanan taslak programın merkezine, ulus devletler için makul yurttaş yetiştirme perspektifi yerine 21. yüzyılda tarihsel düşünme becerilerini geliştirmeye dönük bir yaklaşım konulmasının olumlu olduğu belirtilen raporda, tarihsel bilginin sık sık beş duyu ve sezgisel yolla algılanabileceğinin tekrar edilmesi; tarihe bir sosyal bilim olmaktan ziyade ‘metafizik bir alan’ olarak yaklaşılmakta olduğu izlenimi yarattığına dikkat çekildi.
Taslak programın dilinin, karmaşık, anlaşılmaz, çelişik ifadeler ve anlaşılması zor kavramsallaştırmalarla dolu olduğu kaydedilen raporda, tarih algısının çarpıtıldığı endişesine şu ifadelerle yer verildi:
“’Kadim İnsanlık’, ‘Kadim Türklük’, ‘Kadim Müslümanlık’ türünden tarihsel bağlama oturtmakta zorlandığımız kavramların hangi amaçla taslak metne yerleştirildiği tarafımızca anlaşılmamıştır. Tek bir Türklük, tek bir Müslümanlık varmış gibi sunulan ‘kadim’ kavramının ve bunun kültürleri tarif etmek için ‘otantik’ kelimesi ile birlikte kullanılmasının farklılıkları yok sayan, tektipleştirici etkisi olacağını düşünüyoruz. Çok farklı bağlamlarda gerçekleşen olay ve olguların tarihselleştirilmeden sunulmasının anakronizme hizmet edeceği ve öğrencilerin tarih algısını çarpıtacağı endişesini taşımaktayız.”
Çelişkiler
Raporda taslakta yer alan çelişkilere de değinildi.
“Taslak program kendisiyle çelişen, kendini dayatan ve öğrencilerin eleştirel düşünme ve sorgulama yeteneklerini körelten çok sayıda kazanım içermektedir. Örneğin 9. Sınıf kazanımlarından ‘Tek tanrı inancının insanlık tarihiyle birlikte ortaya çıktığını ve süreç içerisinde çok tanrılı inanış sistemlerine dönüşebildiğini kadim dünya örnekliğinden hareketle ayırt eder’ cümlesiyle insanlık başlar başlamaz tek tanrılı inanç sisteminin bir parçası olmuş gösterilmekte ve bu bilgi hiçbir eleştiriye tâbi tutulmadan, sorgulanmadan aktarılmaktadır”.
“Aydınlanma düşüncesi programda seküler olmasından ötürü eleştiriye uğramakta, insanlığın tarihsel gelişiminden uzak yapay bir “projeymiş” gibi sunulmaktadır. Bu tür bir yaklaşımın insanlık tarihinin farklı evrelerini, tarih disiplinin incelikli yöntemleriyle analiz etmekten uzak, öznel yaklaşımları tartışılmaz olgular olarak dayatan bir anlayışın ürünü olduğunu düşünmekteyiz.”
Öznel yargılar
Tarih Vakfı raporunda, taslak programda öznel yaklaşımların tartışmasız olgular olarak dayatıldığı belirtildi.
Raporda, şu örneklere yer verildi:
“Taslakta kitap yazarlarına “öznel yorumlarını gizli tutmaları” önerilirken bazı kazanımlarda ciddi biçimde “öznel yargılara” yer verildiği saptanmıştır.
*Örneğin 9. Sınıf, 4.2. kazanım, a maddesinde; “İslam’ın insanı yaratılışına uygun bir siyasete yönlendirmek istediği, öteki (diğer insan toplulukları ve inanç sistemleri) ile ilişkisini de fayda ve liyakat temelli bir adalet anlayışı üzerine kurduğu vurgulanır” cümlesiyle İslam’ı diğer dinlerle hiyerarşik bir karşılaştırmaya sokarak program yazarının öznel fikrini programın ana temellerinden birisi haline getirmektedir.
*Benzer şekilde 10. Sınıf, 7. Ünite 1. kazanımdaki “Padişahın ve tek hanedanın Osmanlı siyasi hayatında bütünlük ve istikrarın sağlanmasındaki önemini açıklar.” cümlesinde de “tek hanedanlık her zaman istikrar getirir” biçiminde genellemeye gidilmiş; yazar yine öznel fikrini programa sokmuştur.
*11. sınıfın, 3. 1. numaralı kazanımında ise, “Osmanlı devlet ve toplum hayatında ortaya çıkan muhalif hareketlerin o dönemde dünyadaki gelişmelerle bağlantısını değerlendirir.” cümlesinde muhalif hareketler ülkenin iç dinamiklerden kopuk, sadece dış dinamiklere bağlı hareketler gibi sunulmakta ve öznel bir yaklaşım temel bir olguymuş gibi temellendirilmektedir.
*11. sınıfa eklenen “Zorunlu Askerlik ve Topyekûn Harp” isimli 9. ünitenin 1. kazanımı militarizmi güçlendiren bir nitelikte kurgulanmıştır. Kazanım şöyle ifade edilmiştir: “Osmanlı Devleti’nde modern ordu teşkilatı ve yurttaş askerliğinin gelişimini siyasi ve sosyal boyutlarıyla birlikte değerlendirir.” Bu kazanım için öğretmenlere yapılan açıklama “Fransız İhtilali sonrasında yürürlüğe sokulan zorunlu askerlik sistemi, ulus devlet ve cumhuriyet rejimlerinin eşitlik ve demokratikleşme ilkeleri ile ilişkilendirilerek ele alınır” şeklindedir. Zorunlu askerliğin demokratikleşme ile ilişkisi zorlanmış; demokratikleşmeyi bütün demokratikleşme mücadelelerinden bağımsız, askerliğe indirgeyen bir yaklaşım ortaya konulmuştur.
Programın aşırı yükten arındırılmasının olumlu bir gelişme olduğu belirtilen raporda, kazanımların ünitelere dağılımında Türk İslam odaklılığın göze çarptığı kaydedildi: “Dünya tarihinde özellikle de Avrupa’da meydana gelen ve günümüz dünyasına da yön veren tarihsel olaylara ayrılan kazanımlar ile Türk ve İslam tarihine ayrılan kazanımlardaki orantısızlık dikkat çekicidir.”
Kadının adı
Raporda hazırlanan programın cinsiyetçi olduğunun da altı şu ifadelerle çizildi:
“Programda “Ders kitabı içeriği toplumsal cinsiyet eşitliğini temsil edecek bir yapıda olmalıdır.” denmesine rağmen kadınların tarih sahnesindeki rollerine ilişkin 9-10-11.sınıf tarih programının içinde hiçbir özel konu ya da kazanıma rastlanılamamıştır. Sadece İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi programında bazı kadın karakterlerin isimleri anılmıştır. Bu bölümler de programın bütününe kıyasla oldukça küçük bir kısmı teşkil etmektedir. Burada da daha çok fedakârlık, kahramanlık gibi ifadelerin altına giren tarihsel kadın şahsiyetler yine ataerkil ifadelerle ya da annelik gibi toplumsal cinsiyet örüntüleriyle tanımlanmıştır.”