Türkiye güncel sanat ortamının, 10. yaşını geride bırakmaya hazırlanan bir bağımsız sanat inisiyatifi var. Unkapanı’ndaki İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’nda (İMÇ) yer alan 5533’ü, kurucuları Nancy Atakan ve Volkan Aslan’la konuştuk.
Nancy Atakan ve Volkan Aslan tarafından 2007 yılında, Unkapanı’ndaki İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’nda kurulan 5533, Eylül ayında 10. yaşını dolduracak. Bağımsız sanat inisiyatifi, küratör Adnan Yıldız’ın 10. İstanbul Bienali’ne paralel olarak hazırladığı ‘Büyük Aile Şirketi’ sergisiyle açılmıştı. Mekân o günden beri, sergilere, konuşmalara, film gösterimlerine, yerleştirmelere ve disiplinlerarası etkinliklere ev sahipliği yapmaya devam ediyor.
5533’ün programı her yıl, kurucularının yanı sıra, misafir direktörlerin katkılarıyla şekilleniyor. Bugüne kadar inisiyatifin direktörlüğünü üstlenenler arasında Marcus Graf, Nazlı Gürlek, Filiz Avunduk, Özge Ersoy ve Mari Spirito bulunuyor. Atakan, “Misafir direktörler burası için yıllık program hazırlıyorlar. İş ikimize kaldığında, aylık programımız varsa şanslı sayılırız” diyor. Kurucuları aktif olarak çalışan ve düzenli sergiler açan sanatçılar olmasına rağmen, buranın Aslan ve Atakan’ın kendi işlerini sergilemek için kullandıkları bir yer olmadığını belirtmek gerek. İnisiyatif, işbirliğine hazır olan sanatçıların ve sanat profesyonellerinin kafasında şekillenen, hayata geçirilmeyi bekleyen projelere de ev sahipliği yapıyor – Köken Ergun ve Hasan Özgür Top tarafından, 5533’ün davetiyle başlatılan ‘Arşivden Sonra?’ başlıklı konuşma dizisi, bunlardan biri.
Aslan, “5533’e çağırdığımız kişiler genellikle kendi bağlantılarını, ilişkilerini ve birikimlerini beraberlerinde getiriyorlar. Tüm karşılaşmalar zaman içinde mutlaka başka şeylere dönüşüyor” diyor. Yani burada işler organik bir şekilde yürüyor.
Sayısı azalan sanat inisiyatifleri
Türkiye’de, özellikle de İstanbul gibi kendisi büyük, sanat ortamı küçük bir şehirde, kâr amacı gütmeyen bir sanat inisiyatifini 10 yıl boyunca ayakta tutmanın nasıl bir deneyim olduğunun sorduğumuzda, Atakan “Nefes almak gibi” diyor, “Hiçbir şey almıyor, satmıyoruz, dolayısıyla para düşünmüyoruz. Bu gerçekten büyük bir lüks.” Zaman zaman sıkıntılarla karşılaşsalar da, faaliyet gösterdikleri dükkânda kiracı değil mal sahibi olmaları onlara büyük bir rahatlık sağlıyormuş. Diğer taraftan, dışarıdaki projeleri yoğunlaştığında, 5533’ün programlarına ara verebiliyorlar. Aslan, “Arkanızda sermaye desteği yoksa, İstanbul’da kira ödeyerek bir bağımsız sanat mekânı işletmek mümkün değil” diyor. 2009’da düzenledikleri ‘Belirli Günler ve Haftalar’ sergisine katılmaları için İstanbul’daki sanat inisiyatiflerine yaptıkları davete 15 inisiyatif icabet etmişti. Aslan’a göre, bugün İstanbul’daki bağımsız sanat inisiyatifi sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Atakan da, “2010’dan sonra gerçek anlamda inisiyatifler yavaş yavaş yok olmaya başladı, bazıları galeriye dönüştü. Biz burayı hiçbir zaman galeri olarak düşünmedik, burada kendi sergilerimizi açma planları yapmadık” diyor.
Türkiye’deki sanat inisiyatiflerinin sonunu getiren, çoğu ekonomik olan etmenleri az çok kestirebiliyoruz. Peki, bu tür oluşumları başlatma ve sürdürme ihtiyacını doğuran nedir? Aslan cevap veriyor: “Bir taraftan ticari bir galeriyle ve kurumlarla çalışıyorum, diğer taraftan 5533’ü yürütüyoruz. Aslında 5533, her şeyin arasında nefes aldığın, dinlendiğin, sakinleştiğini hissettiğin bir yer. Çünkü burada para, ego gibi unsurlar ortadan kalkıyor, farklı bir işleyiş var; kapıdan girdiğim andan itibaren ben de buranın bir çalışanı haline geliyorum. Bazen burası bana bir meydan okuma alanı gibi geliyor. Biz hiçbir sanatçıya bir kurum gibi prodüksiyon yapmıyoruz, bunun için bütçemiz de yok. Sergileri kendimiz kuruyoruz. Henüz işin başındaymışız gibi bir heyecan hissediyoruz, tıpkı öğrencilik yıllarında olduğu gibi. O dinamizm bu mekânda hep devam ediyor. Sanırım insanlara da bu çekici geliyor.”
Atakan, “Burada, günlük hayatta bize gereken işbirliği ve paylaşım var. Bu benim sanat felsefemin bir parçası aynı zamanda” diyerek devam ediyor; “Mekândan ve insan gücünden başka bir şeyimiz yok” diyor. Kısacası 5533’te herkes gönüllülük esasına göre çalışıyor.
Komşularla ilişki
İMÇ’nin diğer sakinleri için bir sanat mekânına komşu olmak pek de alışıldık bir durum olmasa gerek. Geride kalan 10 yıl içinde komşularıyla ilişkisi epey değişmiş 5533’ün. İnisiyatif faaliyete başladığında kurucuları, komşularıyla söyleşiler yaparak bir video hazırladılar. Bunu, İstanbul’daki diğer sanat inisiyatiflerinin komşularıyla konuşarak hazırladıkları video izledi. Ancak Atakan, zamanla komşuların değiştiğini söylüyor. “Bugün aynı dili konuşmuyoruz. Suriye’deki savaştan kaçıp gelen, sermayesi ya da bağlantıları olan bazı insanlar İMÇ’de çalışmaya başladı. Onlar Türkçe bilmiyor, biz Arapça bilmiyoruz; dolayısıyla komşularımızla diyaloğumuz gittikçe zayıflıyor” diyen Aslan, seneler önce İMÇ’nin çaycısının katkılarıyla açtıkları sergiyi hatırlatıyor: “Burada sergileyeceğimiz sanatçıyı Çaycı Nuri Abi seçmişti. Bu durum büyük olay olmuştu o zamanlar. NTV, ‘Çaycıdan küratör olur mu?’ diye, tanınmış küratörlerle röportajlar yapmıştı.”
5533’ün ve hemen mekânın önündeki çay ocağında bugün hâlâ çalışan Nuri Abi’nin küratörlük kavramını ülke genelinde tartışmaya açmasının hikâyesini Atakan tamamlıyor: “Aslında tabii ki biz onu küratör olarak görmüyorduk. Seçiminde onu serbest de bırakmadık, çağırıp bazı işler gösterdik ve ‘Bunlardan hangisini burada görmek istersin?’ diye sorduk. O da İrfan Önürmen’in işini seçti.”
Açılışta çay-kahve
Arkadaşların, takipçilerin ve sanat profesyonellerinin bir araya gelip taze diyaloglar başlattığı bir yer burası. Aslan, “İşi heyecanlı kılan da diyaloğun hep sürmesi” diyor: “Biz buradaki etkinliklerimiz için, insanların birbiriyle ayaküstü sohbet edeceği, alışılmış açılış kokteylleri düzenlemiyoruz. Açılışlarımız genellikle 13.00’ten 18.00’e kadar süren, geniş bir zaman aralığında oluyor. O saatler arasında buraya gelen insanlar çay-kahve içip sohbet ediyorlar, burada bolca vakit geçiriyorlar. Bunda 5533’ün konumunun da etkisi var. Açılışa gelenler bir uğrayıp gitmiyorlar; fikir ya da proje doğduğu anda başlayan diyalog, ziyaretçilerle birlikte devam ediyor; başka şeylere evriliyor. Buradan başlayan diyaloglar, yeni çalışmaların da kaynağı oluyor.”
Atakan, “Sanat ortamına bakıp, nelerin gerekli olduğunu düşünüyoruz sürekli olarak. 5533’ün açıldığı dönemde, diğer inisiyatiflerle ilişki kurma, bir arada olma, konuşma ve paylaşma ihtiyacı vardı. Bazı inisiyatiflerin kendi mekânları yoktu, onlara mekân sağladık” diyor. Aslan ise, bu ihtiyacın son dönemde tekrar doğacağına dikkat çekiyor: “Galeriler açıldıkça mekân ihtiyacı azalmaya başladı. İhtiyaçlar sürekli değişiyor, dolayısıyla biz de değiştik. Bugünlerde bağımsız sanat mekânları teker teker kapanıyor. Bu yüzden, bir süre sonra tekrar mekân ve paylaşılacak platform ihtiyacı doğacağını söyleyebiliriz” diyor.
5533’ün yakın zamanda projelerini ağırlayacağı isimler arasında Can Altay, Cevdet Erek ve Merve Ünsal var. Sanatçı Burak Arıkan ve Graph Commons’ın çalışmasıyla, 5533’ün ilişkiler ağına dair bir harita çıkarılması hedefleniyor. 10. yıl için, mekânın belleğine dair bir de video hazırlanacak. Film jeneriğine benzer tarzda hazırlanacak olan videoda, inisiyatiften yolu geçen, buraya farklı şekillerde katkıda bulunan küratör, sanatçı, yazar, konuşmacı, tasarımcı, akademisyen, stajyer, esnaf ve sadık izleyicilerin isimleri, aralarında herhangi bir hiyerarşik ilişki kurulmadan yazılacak. Bu video, 5533’te parmağı olan herkese bir teşekkür niteliğinde aslında, çünkü bu bağımsız mekân, sanat izleyicilerinin ve profesyonellerinin ilgisi ve destekleri sayesinde ayakta duruyor.
Bir ses arşivi
5533 çatısı altında, ilk ‘izleyicili kayıt’ oturumunu geçen yıl Mart ayında, Alt sanat mekânında yapan, ‘Merkez Radyosu’ başlıklı bir proje başlatıldı. SAHA Derneği’nin inisiyatife yaptığı mali destekle ilk adımları atılan projeyi Aslan şöyle anlatıyor: “Biz hep kalıcı bir yayın yapmak istiyorduk, ancak bunun için yeterli bütçemiz yoktu. Bunun üzerine, öyle bir yayın yapalım ki hem ucuz olsun, hem de basım ve dağıtım engeline takılmasın dedik. Her şey hava yoluyla ilerlesin; içeriği buradan havaya salalım, kendisi adresini bulup gitsin. 5533’ü sadece mekânı ortadan kaldırmak için değil, düşünme ve üretme biçimi olarak da mobilize etmek istedik. Bunun üzerine, internet radyosu kurma fikri ortaya çıktı. SAHA’nın sağladığı destekle, mikrofon, ses kayıt cihazı, bilgisayar gibi ekipmanlarımızı aldık. Ardından bir podcast serisine başladık. Güncel şeyleri değil, seneler sonra da dinlenmesi mümkün olan, genel meseleleri konuşuyor, bir ses arşivi oluşturuyoruz. Bu, 20 sene sonraki bir araştırmacı için bir kazı alanı yaratma çabası olarak da algılanabilir. Sonunda ortaya bir radyo mu çıkacak, yoksa podcast ve broadcast’in yapılacağı bir internet sitesi mi, henüz net değil.”
‘Arşivden Sonra?’
Bağımsız sanat insiyatifi 5533’ün daveti üzerine Köken Ergun ve Hasan Özgür Top, 17 Aralık 2016 - 4 Şubat 2017 arasında devam eden, ‘Arşivden Sonra?’ başlıklı bir konuşma dizisi düzenledi. Kendi sanat pratiklerinde arşivlemeye önem veren Ergun ve Top, günümüzde arşivin gereksinimi, akıbeti, arşivleme yöntemleri ve arşiv pratiklerinin sonrasında izlenen süreçleri tartışmaya açmak için farklı disiplinlerde arşiv yapan konuşmacıları davet etti. 1 Şubat’ta, Hrant Dink Vakfı çatısı altında yürütülen ‘Hafıza Mekânlarının Yaratıcı Şekilde Yeniden Kullanımı’ projesinden Nagehan Uskan, Vahakn Keşişyan ve Selin Sönmez’in katılımıyla, Hrant Dink Vakfı Havak Salonu’nda yapılan ‘Kültürel Mirasın Arşivlenmesi’ başlıklı konuşmayı, 4 Şubat’ta Gamze Hızlı ve Özlem Kaya’nın katılımıyla 5533’te düzenlenecek ‘Hafıza, Adalet ve Arşiv: Hafıza Merkezi’ konuşması takip ediyor.