1886'dan beri faal olan Beyoğlu Spor, tekrar yeni oyuncular yetiştirip aktif olarak masa tenisi dalında başarılar kazanmak istiyor. 1970’lerin ünlü masa tenisçilerinden Vasilis Aleksandridis, salonun açılışı dolayısıyla Atina’dan İstanbul’a geldi. Aleksandridis’le ve ‘efsane takım’ın oyuncularından Davit Kumru, Savaş Ertufan ve Ertan Öner’le konuştuk.
İstanbul Rum Cemaati tarafından 1886’da ‘Ermis’ adıyla kurulan spor kulübü, 1914’te Pera adını aldı. Cumhuriyet’le beraber, 1923’te semtin adını alıp Beyoğlu Spor oldu. Böylece Beyoğlu Spor Kulübü, bu topraklarda yüz yıldan fazla bir süredir sporcu yetiştiren bir kulüp haline geldi. Tarihi başarılara imza atan kulüp, futbolda İstanbul Ligi ve Türkiye Birinci Ligi’nde yıllarca mücadele etti. Fakat Rum nüfusun göç etmesiyle, özellikle de ‘1964 tehciri’nden sonra Beyoğlu Spor da düşüşe geçti. Ancak Beyoğlu Spor, masa tenisinde başarılar elde etmeyi sürdürdü. 1970’lerde masa tenisinde Türkiye şampiyonlukları elde eden Beyoğlu Spor, oyuncu eksikliği ve ekonomik zorluklar nedeniyle masa tenisi şubesini kapatmak zorunda kaldı.
Ancak bu yıl, Rum Cemaatine ait vakıfların katkılarıyla Beyoğlu Spor’un tiyatro salonu, masa tenisi salonuna dönüştürüldü. Böylece 1987'den beri kapalı olan masa tenisi bölümü tekrar faaliyete geçti. Salonun açılış töreninde Ekümenik Patrik Bartholomeos ve Yunanistan İstanbul Başkonsolosu Evangelos Sekeris de yer aldı. Projenin kurucularından, Andreas Romvopulos açılış konuşmasında masa tenisinin Rum Cemaati için her zaman önemli bir spor olduğunu söyledi. Romvopulos, bunun 1941’te Beyoğlu’ndaki Zoğrafyon Lisesi’ne alınan ilk masa tenisi masasıyla başladığına dikkat çekti. Açılan masa tenisi salonuna, ‘Efsane 1976 Şampiyon Takımın Salonu’ adı verildi. Beyoğlu Spor, tekrar yeni oyuncular yetiştirip aktif olarak masa tenisi dalında başarılar kazanmak istiyor. 1970’lerin ünlü masa tenisçilerinden Vasilis Aleksandridis, salonun açılışı dolayısıyla Atina’dan İstanbul’a geldi. Aleksandridis’le ve ‘efsane takım’ın oyuncularından Davit Kumru, Savaş Ertufan ve Ertan Öner’le konuştuk.
Öncelikle sizi tanıyalım. Masa tenisine nasıl başladınız?
Ben 1958’de İstanbul’da doğdum, Cihangirliyim. Annem Zapyon Rum Lisesi’nde, babam ise Zoğrafyon Rum Lisesi’nde öğretmendi. Babam Aleko Aleksandridis spora çok meraklıydı; bana ve kardeşim Fanis’e farklı sporları öğretmeye çalıştı. Kınalıada’daki evimize bir masa tenisi masası aldı. Kardeşimle ben masa tenisini çok sevdik. Masa tenisine başladığımda 7 yaşındaydım. İki sene sonra da kardeşim Fanis başladı. 1968’de Beyoğlu Spor Kulübü’ne lisanslı sporcu olarak girdim. Beyoğlu Spor ile dört kez takım olarak ‘Büyük Erkekler Türkiye Şampiyonluğu’ kazandık. İlk şampiyonluğumuz 1976’daydı. Yani bundan tam kırk sene evvel. Daha sonra 1977, 1979 ve 1982’de aynı şampiyonluğu tekrar kazandık. Şampiyon olduğumuz ilk yıl olan 1976’da takımın ana oyuncuları ben, kardeşim Fanis Aleksandridis ve Davit Kumru’ydu. Bizim takımın yaş ortalaması 16’ydı. Kişisel olarak 500 kez milli oldum. Türk milli takımıyla 1973’te Akdeniz Oyunları’nda ‘Tek Erkekler Şampiyonluğu’nu kazandım. 1975’te tekrar altın madalya kazandım. Aynı sene dünya ikincisi ünlü Yugoslav sporcu Spançiç’i yendim. Kariyerimin zirve tarihiydi 1975 yılı. O dönemde Türkiye’de katıldığım müsabakalarda yedi sene boyunca hiç yenilmedim.
Daha sonra neler yaptınız?
Zoğrafyon Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde elektrik mühendisliği bölümüne yazıldım. O dönemde masa tenisinden uzaklaşmaya başladım. 1983’te amcamın bize sunduğu bir iş teklifini kabul ederek, kardeşim Fanis ile beraber Yunanistan’a göç ettik. Yunanistan’daki Beyoğlu Spor Kulübü’ne girdim. Birkaç sene daha masa tenisi oynamaya devam ettim ve Yunanistan birincisi olduk. Ondan sonra da masa tenisini bıraktım. Aşağı yukarı otuz yıldır hiç oynamadım. Maalesef iş hayatı yüzünden masa tenisinden uzaklaştım, şimdi bunu düzeltmeye çalışıyorum.
İstanbul’dan göç etmenizin özel bir sebebi var mıydı? Rum olarak Milli Takım’da oynamak nasıl bir duyguydu?
İstanbul’daki bazı politik olaylar Rumların zaman içerisinde gitmesine yol açtı. Fakat benim politik bir sebebim yoktu. 1978’de dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, sporcuları Çankaya Köşkü’nde ağırladı. Bana o güne kadar yapmış olduğum hizmetlerden dolayı ödül verdi. O zamanlar masa tenisi sporcuları arasında büyük bir birlik ve dayanışma vardı. Hiçbir zaman Rum olduğum için olumsuz bir tepkiyle karşılaşmadım. Kişisel olarak kötü bir deneyimim olmadı. Bir iş teklifi aldım ve gittim.
Buraya yıllar sonra gelmeniz nasıl oldu?
Andreas Romvopulos bir gün beni arayıp, Beyoğlu Spor Kulübü’nde bizim yani Aleksandridis kardeşlerin adına açık bir masa tenisi turnuvası yapıldığını söyledi. Bizlerden de gelip madalya törenine katılmamızı rica etti. Sonra da bir rüya başladı. Buraya geldikten sonra tekrar bir masa tenisi takımı kurmaya karar verdik. Biz de kardeşimle gönüllü olarak katıldık. Geçen sezon takım arkadaşlarımız Uğur, Kamil, Ertan ve Bora ile Tokat’taki eleme maçlarına gittik ve 40 takım arasında üçüncü olup ikinci lige terfi ettik. Bu seneki ikinci lig maçlarına gelemedim. İkinci yarı maçları 2017 Mart ve Nisan aylarında olacak, onlara gelmeye çalışacağım. Şu anda 18 takım arasında altıncı durumdayız. İkinci yarıda ilk üçe girebilirsek yine birinci lige çıkacağız. Olmazsa da gelecek sene mutlaka çıkacağız birinci lige. Zaten bizim bir acelemiz yok. Ben de bu vesileyle tekrar masa tenisine başlamış oldum. Tabii bu yaşta biraz zor oluyor ama yine de Beyoğlu Spor’un eski günlerine dönmesi için elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışacağız.
Bundan sonra ne yapmayı amaçlıyor kulüp? Gelecek için planlarınız neler?
Bu yıl hem takım kuruldu, hem ikinci lige yükseldik, hem de bu masa tenisi salonu açıldı. 2016 Beyoğlu Spor ve bizim için yeniliklerle dolu bir yıl oldu. Eski oyuncularımız Davit Kumru ve Savaş Ertufan, bu salonun idareciliğini üstlendi. Bora Gürbüz de antrenör olarak göreve başladı. Asıl amacımız yeni oyuncular yetiştirip yarışmalara katılmak. Şimdilik var olan Beyoğlu Spor takımıyla ligde yarışıyor olmamız da kulüp için iyi bir gelişme tabii ki. Biz hem küçük çocuklarla konuşup onları buraya yönlendirmek istiyoruz, hem de kurduğumuz takımla birinci lige yükselip orada yarışmak istiyoruz. Yeni yetişecek oyuncuları bekliyoruz ki onlar yola devam etsin.
Beyoğlu Spor yeni oyuncularını nasıl seçiyor? Bu yeni sporcular, Rum Cemaati’nin çocuklarından mı olacak?
Biz bu işin reklamını yapmaya çalışıyoruz. Kardeşimle İstanbul’a gelme amacımız da buydu aslında. Buraya gelip Zapyon, Zoğrafyon ve Fener Rum liselerini gezdik. Orada masa tenisi gösterisi yapıp öğrencileri bu spora teşvik etmeye çalıştık. Bu yeni salon, her gün sabah 12’den akşam 22’ye kadar açık olacak ve günde yaklaşık üç saat gençlere yönelik eğitimler yapılacak. Bizim cemaatin çocuklarından başka da isteyen herkes gelebilir. Ermeni, Musevi, Türk fark etmez, önemli olan küçük yaştan oyuncular yetiştirebilmek. Ama onların bu sporu sevmesi lazım, bu iş sevmeden olmaz.
Savaş Ertufan:‘Gurur duyuyorum’
Burada olmamızın en önemli nedeni sevgidir. Bu sevginin iki ana kanalı var. Birincisi spor olarak masa tenisini çok seviyoruz. Masa tenisi fiziksel, ruhsal ve zihinsel olarak kişiyi çok geliştirir. Öte yandan Aleksandridis Ailesine duyduğumuz sevgi de bizi buraya getiren diğer bir neden. Benim tanıdığım üç kuşak Aleksandridis de çok büyük insanlardı. Onları tanıdığım için çok mutluyum. Onlar sürekli burada olmasa da onların adına, onların yerine burada hizmet etmekten gurur duyuyorum.
Ertan Öner: ‘Onu örnek alarak yükseldim’
Ben 1983’ten bu yana masa tenisi oynuyorum. Türkiye Milli Takımı’nda da oynadım. Masa tenisine başlamamın tek sebebi Beyoğlu Spor’un efsanevi oyuncusu Vasilis Aleksandridis’ti. Hep onu örnek alarak Milli Takım’a kadar yükseldim. Geçen sene rüyalarımda bile göremeyeceğim bir teklif aldım ve Vasilis Aleksandridis ile birlikte yeniden Beyoğlu Spor’un masa tenisi takımını kurduk. Amacımız bu sene birinci lige yükselip, Beyoğlu Spor’u layık olduğu yerlere taşıyabilmek. Biz bunu yapabilirsek, bizden daha iyileri gelir ve takımımız Süper Lig’e çıkar.
Davit Kumru: ‘Vasilis’in rüyasıydı bu’
1960’da İstanbul’da doğdum. 1972’de Beyoğlu Spor’da masa tenisi oynamaya başladım. Aleksandridis kardeşlerle beraber 1983’e kadar büyük başarılara imza attık. Çok genç yaşta Türkiye Şampiyonu olduk. Senelerce Türk Milli Takımı’nda beraber oynadık. Vasilis ile beraber Eczacıbaşı’na transfer olduk ve orada bir sene kadar beraber oynadık. Sonra Vasilis evlendi ve göç etti. Ben de kısa süre daha oynadım, daha sonra evlendim, iş, güç ve çocuklar derken masa tenisini bıraktım. Biz bu arada Aleksandridis kardeşlerle iletişimimizi hiç kesmedik, yazları görüşmeye çalıştık.
Vasilis’in rüyasıydı bu; hepimize komik gelirdi. Sürekli tekrar beraber oynayacağımızı söyler dururdu. Biz de gülerdik buna. ‘Ben yirmi küsur senedir oynamıyorum, sen yirmi küsur senedir oynamıyorsun, hepimiz göbeklendik, yaşlandık’ derdim. Geçen sene Aleksandridis Ailesi için burada bir turnuva düzenlendi. Bizleri de madalya törenine davet ettiler. O gün bu tiyatro salonunu masa tenisi salonu yapmaya karar verdik. Altyapıyı kulüp üstlendi, üstyapıyı da biz getirdik ve kısa sürede hazır oldu. Şimdi bu salonda öğrencilere ders verilecek. Hafta sonları küçük çocuklar için masa tenisi kursları düzenlenecek. Bu dersler hafta içi de okuldan sonra devam edecek. Akşam saatlerinde oynamak isteyen yetişkinler gelebilecek, bir aidat karşılığında burayı kullanabilecekler. Burada amatör olarak oynayabilirsiniz, hocalarımızdan ders de alabilirsiniz.
Asıl amacımız tabii ki buradan bir takım çıkartabilmek. Bu iş hiç kolay olmayacak doğal olarak. İnsanlar şimdi günde altı yedi saat çalışıyor. Bizim zamanımızda biz haftada üç gün ya oynardık ya oynamazdık. Ben halen kurulan takımda aktif olarak sporcuyum. Aynı zamanda da bu salonun yönetimiyle ilgileneceğim. Vasilis ile Fanis gelip Rum liselerini gezdiler. Ben cemaatimin okulu olan Ulus Musevi Lisesi’ne gideceğim. Biz burada oynadığımız zaman, Müslüman da Yahudi de Rum da Ermeni de vardı. Çok güzeldi. O armoniyi tekrar yakalayabilirsek ne güzel olur...