Son dört yıldır Doğu Kiliselerinden din adamları, özellikle İstanbul dışında yaşayan Hıristiyan sığınmacılar için yardım eli uzatıyor. Süryani Katolik Kilisesi’nden Peder Orhan Çanlı’yla Türkiye’deki Hıristiyan sığınmacıların sorunlarına dair konuştuk.
Türkiye, son yıllarda Suriye ve Irak’taki savaş yüzünden yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalan milyonlarca sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Bu sığınmacılar arasında bu ülkelerdeki Hıristiyanlar da bulunuyor. İstanbul, İzmir ve Ankara’nın yanı sıra hemen her şehirde Suriyeli ve Iraklı sığınmacılara rastlamak mümkün. Hıristiyan sığınmacıların yoğun yaşadığı yerler arasında Bilecik, Aksaray gibi iller yer alıyor. Son dört yıldır Süryani Katolik Kilisesi, Süryani Kadim Kilisesi ve Keldani kiliselerinden oluşan Doğu Kiliselerinden din adamları, özellikle İstanbul dışında yaşayan Hıristiyan sığınmacılar için yardım eli uzatıyor, düzenli aralıklarla onlar için ayin tertip ediyorlar. Süryani Katolik Kilisesi’nden Peder Orhan Çanlı’yla Türkiye’deki Hıristiyan sığınmacıların sorunlarına dair konuştuk.
Türkiye’deki Hıristiyan sığınmacıların en önemli sorunları nedir?
Süryani Katolik Kilisesi, Süryani Kadim Kilisesi ve Keldani kiliselerinden oluşan Doğu Kiliseleri olarak, son dört yılda birdenbire hiç ummadığımız bir sığınmacı sorunuyla karşılaştık. Bu, üç kilise için de büyük bir sorun. Bu insanlar orada her şeyini bırakıp buralara göç ettiler. Sığınmacı diyoruz çünkü amaçları Türkiye’de kalmak, buraya yerleşmek değil, hepsi de ABD, Kanada, Avusturalya ve Avrupa’ya göç etmek için Birleşmiş Milletlere başvuruyor, o süre zarfında burada kalıyorlar. Kolay değil tabii kültürlerini, dillerini bilmedikleri bir memlekette kalmaları. Bu bekleme süreleri bazen üç-dört yılı bulabiliyor, dolayısıyla çocukları okula gidemiyor, üniversitelerini yarıda bırakıp gelen gençler var, çalışma izinleri olmadığı için çalışamıyorlar, bu sorun sadece üniversite eğitimlerini bırakıp gelen gençler için değil, yetişkinler için de var. Bu insanlar kiralarını kendileri ödüyor, o yüzden de çalışma konusunda ciddi sıkıntı yaşıyorlar. Kirası en ucuz yerlerde oturuyorlar, kötü hayat şartlarına sahipler... Beş yaşından 70 yaşına kadar herkes problem içinde. Sağ olsun Patrik Vekili Yusuf Sağ, kilisemizin kapılarını açtı, onlara yardım ettik çünkü bu insanlar, düşmüş insanlar, bizim vazifemiz onlara yardım etmek. Ruhaniler olarak onlara pastoral hizmetlerde bulunuyoruz, onlar için Arapça ayin düzenleniyor, vaftizleri, düğünleri varsa onları yapıyoruz, tabii burada ölenler de oluyor, onların cenazelerini kaldırıyoruz, hastalara kominyon götürüyor, onları ziyaret ediyoruz. Sığınmacılara bir damla temiz su olmaya çalışıyoruz.
Bu bahsettiğiniz imkânlar, İstanbul’daki sığınmacıların için var. İstanbul dışındaki Hıristiyan sığınmacılara nasıl yardımcı oluyorsunuz?
Son üç-dört yılda Türkiye’ye yaklaşık 40-50 bin Hıristiyan sığınmacı geldi. Sığınmacılar arasında resmi işlemlerini tamamlayıp göç edenler de var ama üç-dört senedir bekleyen, çocukları sokakta yavaş yavaş Türkçe öğrenmeye başlayan aileler de var. Hükümetimize, bu insanların burada kalmasına müsaade ettiği için teşekkür ediyoruz. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sığınmacıların hepsinin İstanbul’a yerleşmek gibi bir olanakları yoktu. Biz isterdik ki hepsi İstanbul, İzmir, Ankara veya İskenderun’da olsun çünkü oralarda en azından kiliseler var. Tabii bu mümkün olmadı ve Bilecik, Sakarya, Bolu, Zonguldak, Düzce, Eskişehir, Kütahya, Kırıkkale, Amasya, Yalova gibi birçok yere dağıldılar. Bu insanlar buralarda en az iki-üç yıl kalıyorlar. Biz de ruhaniler olarak çok azız, hepsine ulaşmamıza imkan yok ama ulaşabildiğimiz yerlere gidiyoruz, bir düğün salonu kiralayarak oradaki Hıristiyanlar için bir ayin düzenliyoruz. Gittiğimiz şehirlerdeki yetkililer de bizi hiç kırmıyorlar, bize çok yardımcı oluyorlar. Örneğin Yalova’da her ayın ilk haftası bir ayin düzenleniyor. Biz, din adamları olarak tüm göçmenler için üzülüyoruz, o yüzden hem Birleşmiş Milletler’den hem de büyük devletlerden, sığınmacıların evraklarını bir an önce bitirmelerini istiyoruz çünkü çocuklar okulsuz kalıyor, gençler üniversiteyi bırakıyor, iş yok, güç yok, dolayısıyla bunalıma giriyorlar. Biz burada bir hafta çalışmazsak psikolojik olarak etkileniyoruz, bu insanlar iki-üç sene hiçbir şey yapmıyorlar.
Yalova’da ayda bir ayin yapıldığını söylediniz. En kalabalık Hıristiyan sığınmacı nüfusu Yalova’da mı?
Yalova’da kalabalık bir Hıristiyan sığınmacı nüfusu var, evet. Fakat diğer illerde de sayı bir hayli fazla. Bilecik’te 1000 kişiye, Düzce’de 750 kişiye, Aksaray’da 650 kişiye ayin yaptım. Hemen her yerde Hıristiyan sığınmacılar var ama en kalabalık nüfus İstanbul’da tabii. 1000 ila 4000 arası değişiyor sayıları. Bulundukları şehirlerin nüfusa oranladığımız zaman da, bu sayıların az olmadığını görüyorsunuz. Belirttiğim gibi bu insanlara sadece Süryani Katolik Kilisesi ayin yapmıyor, hem Süryani Kadim Kilisesi, hem de Keldani kiliseleriyle halk ağzıyla ‘paslaşıyoruz’.
Dinî bayramlarda ayin düzenliyor musunuz?
Geçen yıl Noel’de Aksaray’daki sığınmacılar için Noel ayini düzenledim. Birçoğu yıllar sonra ilk kez bir Noel ayinine katıldı. Ayin düzenlenmesinden çok mutlu olduklarını söyleyebilirim çünkü bu insanlar kendi ülkelerinde çok imanlılardı, küçük kasabalarda, şehirlerde yaşadıkları için haftada bir değil, her gün kiliseye giderlerdi. Tüm sosyal faaliyetlerini orada yapıyorlardı, kilise koroları oluşturuyorlardı... Aksaray’daki Noel ayini buruk geçti. Orada yaşamak kolay bir şey değil. Buruk bir bayram oldu ama biz elimizden geldiği kadar bir şeyler yapmaya çalıştık, cemaatimizin yardımsever insanları küçük de olsa yardımda bulundu.
Onlara İncil’den bölümler okuyarak psikolojik yardımda da bulunmaya çalışıyoruz. 2 bin sene önce İsa Mesih doğduğu zaman, o da mülteci oldu. Herodes’ten kaçtı, anne babası onu Mısır’a gönderdi, orada birkaç sene kaldı, Herodes öldükten sonra tekrar döndü, o da bir mültecilikti. Herodes Kudüs’teki tüm çocukları öldürdü, 2 bin yıl öncesinden bugüne baktığımız zaman, maalesef bir şey değişmediğini görüyoruz. İnsanlar yine kötülükler içinde yaşıyor, yine insan insana zulmediyor, birbirlerini öldürüyorlar. 2 bin senedir tüm kiliselerde dua ediyoruz, barış talep ediyoruz ama maalesef insanların bu şeytani duygularını aşamıyoruz. 2 bin sene önce de o insanlar göçmenliklerini yaşadılar, öldürüldüler, kötü durumda kaldılar, çocukları süründü, aç kaldılar, 2 bin sene sonra yine insanlar aynı durumdalar.
Yetkililerin size yardımcı olduklarını söylediniz. Siz döndükten sonra, oradaki Hıristiyan mültecilerin yerel halkla ilişkisi nasıl? Herhangi bir sorun yaşıyorlar mı?
Hıristiyan sığınmacılar, halkla bir diyalog kuramıyorlar. Kendi aralarında yaşıyorlar çünkü lisan bilmiyorlar. Gittiğimiz zaman elbette konuşuyoruz onlarla, yaşadıkları yerle ilgili bir şikayetleri, bir memnuniyetsizlikleri var mı, soruyoruz. Şimdiye kadar bir sorun yaşamadıklarını söylediler. Yetkililerle de konuşuyoruz, hiçbir yetkiliden bir olumsuzluk duymadık. Kendi aralarında, kendi içlerinde yaşıyorlar.