1913 darbesi ve sonrasında, Ermeni Soykırımı’nın baş mimarları Enver, Talat ve Cemal Paşa ve eli kana bulanan şürekası 1918’de yurtdışına kaçtı. Bu kaçışın nasıl gerçekleştiği, dönemin Ermeni basınına yansıyıp yansımadığı ya da nasıl yansıdığı konusunda 1915 sonrasında yayına yeniden başlayan ilk Ermenice gazetelerden biri olan Joğovurt (Halk) gazetesinin üç sayısı bize mihmandarlık edecek.
Temmuz 2016 darbe girişimi ardından yurtdışına kaçışlar ve sığınma taleplerine ilişkin pek çok haber yayınlandı. Bu kaçışların hangi yollarla, araçlarla gerçekleştiği gibi bilgiler de satır aralarında yer aldı. Bu topraklar yurtdışına kaçışlara hiç yabancı değil. Osmanlı’nın istibdat döneminde de pek çok muhalif aydın soluğu Paris, Londra ya da Berlin’de almıştı. Ermeni siyasi parti yöneticilerinin, aydınlarının biyografileri okunduğunda Ermenilerin de bu durumdan azade olmadığı görülür.
Bu topraklar darbelere yabancı değil. Amacımız Türkiye darbeler tarihini ele almak değil elbette. Sadece belli bazı kilometre taşlarını belirtmekle yetineceğiz. İlki 1913’te Enver Bey ve Talat Bey’in başını çektiği bir grup İttihat ve Terakki üyesince düzenlenen askerî darbe. Ardından daha yakın tarihlerde, her on yılda bir gerçekleşen 1960, 1970, 1980 askeri darbeleri ve kitlesel boyuta varan yurt dışına kaçışlar, sığınmalar…
1913 darbesi ve sonrasında, Ermeni Soykırımı’nın baş mimarları Enver, Talat ve Cemal Paşa ve eli kana bulanan şürekası 1918’de yurtdışına kaçtı. Bu kaçışın nasıl gerçekleştiği, dönemin Ermeni basınına yansıyıp yansımadığı ya da nasıl yansıdığı konusu, bir Ermenice gazetenin manşetten verdiği ‘Paşalar Kaçıyor’ haberini görmemle dikkatimi çekmeye başladı.
Bu paşaların nasıl kaçtığı konusunda az da olsa bilgiye sahiptim, ancak 1915’in üzerinden henüz üç yıl gibi kısa bir süre geçtikten sonra, kaçışların Ermenice gazetelere yansımış olabileceği aklımdan geçmezdi doğrusu.
Ermenice gazeteler kendi haberlerinin yanında, dönemin Türkçe gazete sayfalarında yer alan bu kaçışa ait bilgilere, resmi açıklamaları da tercüme ederek yer vermiş.
Enver, Talat ve Cemal Paşa’nın 1 Kasım 1918 tarihinde yurtdışına kaçışlarının dönemin Ermeni basınına nasıl yansıdığı, hangi bilgilerin yer aldığı konusunda, 1915 sonrasında yayına yeniden başlayan ilk Ermenice gazetelerden biri olan Joğovurt (Halk) gazetesinin üç sayısı bize mihmandarlık edecek.
Bu vesileyle Ermenice süreli yayınların, araştırmacılar için oldukça zengin bir kaynak oluşturduğunu sergilemek istiyoruz. Bu konunun gazetenin daha sonraki sayılarında devam ettiğini belirterek, bu toprakların tarihinin Ermenice kaynaklara bakılmaksızın anlatımının hep eksik kalacağını bir kez daha hatırlatmak isteriz.
Soykırımın kayıp gazeteleri
Ermeni Soykırımı’yla birlikte bütün Ermenice gazeteler de bir anda susturulmuş, yüzlerce Ermenice yayın bir anda karanlığa gömülmüştü. Yazar ve çizerlerinin tümüne yakını 24 Nisan sabahı tutuklanmış, o karanlık yolculuğa çıkarılmış, çoğu Der Zor’a varamadan Ankara civarında katledilmişti. Ermenice süreli yayınlarının tekrar ayağa kalkması ancak aradan üç dört sene geçtikten sonra mümkün oldu. İstanbul’da 1909 yılında yayına başlayan, Rupen Zartaryan, Hagop Cololyan, E. Agnuni, H. Şahrigyan, K. Parseğyan, P. Şahbaz, K. İpekyan gibi pek çok Ermeni aydının çalıştığı günlük ‘Azadamard’ (Özgürlük Kavgası) gazetesi de 1915’te karanlığa gömüldü. Yazarlarının pek çoğu katledilmiş olmasına rağmen 1918 yılı Kasım ayında ‘Artaramard’ (Adil Mücadele) başlığıyla tekrar yayına başlayan gazete,12 sayısı yayınlandıktan sonra yasaklandı. Bu kez de yayınına ‘Ariamard’ (Cesur Mücadele) başlığıyla devam etti. Bu yayının da ömrü fazla olmadı. İki hafta sonra sansür kurulu bu gazeteyi de yasakladı. Sansürden çok çekmiş olan Ermeni aydınları, yayıncıları, direnmenin yöntemlerini de öğrenmişti. Aralık 1918 sonuna doğru bu yayını ‘Cagadamard’ (Muharebe) başlığıyla devam ettirdiler. ‘Azadamard’ düşe kalka pek çok farklı başlıkla yayınını 1937 yılına kadar devam ettirdi.
1918’de ‘Joğovurt’ (Halk); Dikran Zaven’in başyazarlığı ve müdürlüğü ve M. Sancakçıyan imtiyaz sahipliğinde günlük siyasi ve toplum gazetesi olarak yayına başladı. Joğovurt gazetesi de rahat yüzü görmedi. Sansür kurulunun gözü hep bu gazetenin üzerinde oldu. Cezalar, kapatmalar birbirini izledi. Bu topraklardaki sansür tarihi açısından da eşsiz zenginlikte bir kaynak olan gazete, ‘Joğovurti Tzayn’ (Halkın Sesi), ‘Joğovurti Artsakank’ (Halkın Tepkisi) başlığıyla bir süre daha yayınına devam etti.
Günümüze kadar varlığını sürdüren 1908 doğumlu ‘Jamanag’ (Vakit) gazetesiyse yasaklar üzerine, 1920-1924 yılları arasında ‘Joğovurti Tzayn-Jamanag’ başlığıyla ortak yayın yaptı. ‘Jamanag’ yoluna devam ederken ‘Joğovurti Tzayn’ yayınına son verdi.
Paşalar kaçıyor
1. Sene, 21 Ekim/4 Kasım 1918, 2. sayı, sayfa 4
Enver ve Celal Paşaların kaçışıyla ilgili Basın Müdürü, gazetemize aşağıdaki açıklamayı yaptı.
“Önceki gece saat 7’de, elektrik kesintisinin olduğu sırada, içinde Enver ve Cemal Paşaların bulunduğu iki otomobil, Pera Şişhane Karakolu yolundan kimseye görünmeden Galata Rıhtımı’na indiler. Rıhtımda 20-30 kişiden oluşan adamları, güvenliği sağlamıştı. Dönemin en güçlü bakanları rıhtımdan motora binerek uzaklaştılar. Ani elektrik kesintisi konusunda kuşkular var. Enver Paşa bakanlıktan çekilmeden bir iki gün önce, Harbiye Nazırlığı’nda, görev yerindeki kasalarda bulunan tüm metal altın paraları, yerine kağıt para koyarak değiştirmiştir. Enver Paşa’nın bu altın paraları yanında götürdüğü tahmin ediliyor. Bu nedenle Harb Bakanlığı muhasebe müdürü Muhieddin Bey ve ardından Maliye Para İşleri Müdürü Faruk Bey’e işten el çektirilerek soruşturma başlatıldı.
Azmi ve Bedri Beyler
Eski emniyet müdürleri Azmi ve Bedri Beylerin kaçmasını engellemek için evlerinin kapısında hükümet emriyle polisler bekliyor.
Enver ve Cemal Paşaların kaçtıklarını duyan Tercüman-ı Hakikat gazetesi, İçişleri Bakanı Fethi Bey’e bir muhabir gönderdi. Bakan “O üç kişiyi biz de arıyor ancak bulamıyoruz. Büyük bir ihtimalle onlar da kaçmıştır. Ancak bu konuda henüz İstanbul muhafızı ve emniyet müdüründen bir rapor almadım. Almanya ve Avusturya hükümetleri nezdinde bu ülkelere kabul edilmemeleri için daha önceden girişimde bulunmuştuk. Kendi elleriyle kendilerini kuyuya attılar” dedi.
Emniyet Müdürü de yaptığı açıklamada, kaçakların arandığını, ancak hâlâ bulunamadıklarını, kesin durumu bilmeden bir şey söyleyemeyeceğini ifade etti.
Tercüman-ı Hakikat, telefonla Enver Paşa’nın Ortaköy sahilinde bulunan evini aradı. Ancak ne özel telefonundan ne de muhafızlarının telefonundan bir cevap alabildi. Cemal Paşa iki gün önce İstanbul’dan ayrılmış ve Boyacıköy’deki evine dönmemişti. Komşuları eski Donanma Bakanı’nın Cuma günü evden ayrıldığını ve sonrasında da bir daha görünmediğini açıkladılar. Türk gazeteleri telefonla Cemal Paşa’nın Yeniköy’deki evini aramışlar, önce bir hizmetçi, daha sonra da muhafızı, Paşa’nın iki geceden beri görünmediğini ve artık gelmeyeceğinin anlaşıldığını söylemişlerdir.
Bu bilgilerin yer aldığı Joğovurt gazetesinin aynı sayısında ‘Talat Paşa avcılık yapıyor’, ‘Genel aftan yararlananlar’, ‘İttihadın ertesi’, ‘Teşkilat-ı Mahsusa’ başlıklarını taşıyan haber ve yorumlar yer almaktadır.
Nereye kaçıyorlar?
1.Sene, Salı, 23 Ekim-5 Kasım, 1918, 3. sayı, sayfa: 2
Nereye Kaçıyorlar? Joğovurt’un 3. sayısında yer alan başmakalenin ana başlığı. “Fethi Bey, Kaçak Paşaları Koruyor” ibaresiyse ana manşetin ara başlığında yer alıyor. Aynı sayfada İttihad’ın Kongresi başlığı altında, kongrenin 2. oturumu ve hazırlanan yeni programın tartışmalı geçen dört maddesinin eski ve yeni hallerine yer veriliyor.
2. Sayfada ‘Kaçıyorlar’ başlığı altında aşağıdaki haberler yer alıyor.
Vezire gönderilen bir mektup
Enver ve Cemal Paşalar Vezir’e aşağıdaki mealde bir mektup göndermişlerdir.
“Kaçmak için aceleci değildik. Ancak İngiliz gemi filosu İstanbul Limanı’ndan ayrılırken burada bulunmak istemiyorduk. Gelecekte bize atılmış olan iftiralara cevap vereceğiz. Uygun zamanda geri döneriz, eğer gerekli olursa hesap vermeye hazırız.”
Enver Paşa’nın programı
Enver Paşa, vezir İzzettin Paşa’ya yazdığı mektupta Kafkasya’ya giderek orada bir İslam hükümeti kuracağını bildirdi.
Enver ve Cemal Paşalar Lorley gemisiyle kaçıyorlar
Önceki gece Enver ve Cemal Paşalar Alman subayı kıyafetleri içinde otomobille Pera’dan Galata Limanı’na inmiş ve orada bekleyen bir motorla Lorley gemisine geçmişlerdir. Otomobilde büyük bir sandık ve kaçan paşaların elindeyse birer çanta görülmüştür.
İkdam’ın aldığı ciddi bir bilgiye göre Enver Paşa Harb Bakanlığı’ndan ayrılmadan bir gün önce, bakanlık kasasında bulunan 85.000 altın parayı kağıt parayla değiştirmiş ve beraberinde götürmüştür. Öyle sanılıyor ki, Cemal Paşa da cebi boş kaçmamıştır.
Hükümet soruşturmaları
Hükümet resmi olarak bu konuyla ilgilenmeye başlamıştır. İstanbul muhafızı Fevzi Paşa, Başbakan’a, emniyet müdürlüğü ve iç işleri bakanlığına gerekli bilgileri aktarmıştır.
Alman hükümetine müracaat
Önceki gün Osmanlı hükümeti Alman hükümetine müracaat ederek kaçakların iadesini talep etti. Alman hükümetinin bu teklifi kabul etmesi olası görülüyor.
Kaçanlar hakkında resmi açıklama
Resmi açıklamaya göre, kaçanlar, Cuma günü gece yarısından sonra saat 01:30-02:00’de bir Alman torpidosuyla boğazdan geçerek Karadeniz’e çıkmışlardır. Bedri, Azmi, Dr. Bahattin Şakir ve Dr. Nazım Beylerin kaçışına gelince… Aynı gece bir Alman motoruyla Boğaz’ın farklı yerlerinden ya da Enver Paşa’nın hareminin bulunduğu sahilden alınarak Alman torpidosuna taşınmışlardır. Vezir, İstanbul’da misafir olarak bulunan Alman görevlilerin kendi araçlarıyla bu kaçaklara aracılık ettiğine inanmaktadır. Vezir ,Alman askeri ve deniz temsilcilerini huzuruna davet ederek kaçanların muhakkak iade edilmesini talep ederken Dış İşleri Bakanlığı da aynı düşünceyle Alman Büyükelçiliği’ne müracaat etmiştir. Onlar da kaçanları iade etmeye söz vermişlerdir. Enver Paşa, vezire gönderdiği mektuptan ayrı olarak Sultan’a da bir mektup göndermiştir. Yeni haberlere göre Talat Paşa istifa etmeden önce, kaçışını kolaylaştırması için Levazım Müdürü İsmail Hakkı Paşa’yı himaye etmiş, o da onların kaçış hazırlığını düzenlemiştir. Talat Paşa ve arkadaşları kaçmadan önce bir arkadaşlarının evinde toplanmış ve istişarede bulunmuşlardır. Önce bir anlaşmazlık doğmuş ise de sonra hep birlikte kaçmaya karar vermişlerdir.
İstanbul muhafızı Ahmet Fevzi Paşa, Enver ve Talat Paşa’nın kaçışlarını bizzat incelemektedir. Fevzi Paşa Ortaköy yakınlarındaki Enver Paşa’nın yaşadığı defterdarlık konağına ve Boyacıköy’deki Cemal Paşa’nın konağına bizzat giderek birkaç kişiyi sorgulamıştır.
Kaçıyorlar...
1.Sene, Çarşamba, 24 Ekim-6 Kasım, 1918, sayı:4, sayfa:3
Vehib Paşa’nın kaçışı
Akşam gazetesi yazıyor. Vehib Paşa Batum bölgesi komutanı olduğu dönemde, oraları talan etmiş ve tüccarlarla ortak olarak bir milyon liralık servet yapmıştır. Trabzon Valisi Necmi Bey ile bir çelişkisi olduğu için iaşe tarafından gönderilen bilumum erzakı zabt eylemiş Erzurum bölgesinden 60 bin Türk’ün açlıktan ölmesine neden olmuştur. Bu paşa hakkında da soruşturma açılmıştır. Vehib Paşa da kaçmıştır.
İsmail Hakkı Paşa
İsmail Hakkı Paşa’yı getiren küçük savaş gemisi önceki akşam saat beşte Odessa’ya varmıştır. Gemi bugün yarın geri dönecektir.
Kemal Bey teslim oluyor
Önceki İaşe Bakanı Kemal Bey, polis müdürlüğüne müracaat ederek teslim oldu. Polis müdürü kendisine evden çıkmamasını tembih etti. Siyasi polis evde kontrol yapmaktadır.
Paşalar altın kaçırıyor
Arka arkaya kaçan paşalar elleri boş gitmiyorlar. Adamları vasıtasıyla Havyar Han’dan ve farklı bölgelerden kağıt para karşılığında büyük miktarda altın satın alıyorlar. Akşam gazetesi bu nedenle altın fiyatlarının arttığını yazmaktadır.
Kaçanlar ve Fethi Bey
Bir gazeteci dün akşam İç İşleri Bakanına çıkarak, Hükümetin kaçanlar hakkında ele alacağı tedbirlerin uygulamasını merkez komutanı Cevad Bey’e, polis müdürü Nihat Bey’e ve aynı düzeydeki görevlilere teslim edildiğini, bunların kaçanların arkadaşı ve kaçanlara yardım etmek anlamına geldiği, ayrıca bunların bir sonraki kabinenin görevlileri olacağı ve bunlar belli başlı İttihatçılar değil mi diye sordu. Bakan şöyle cevapladı:
“Nihat Bey uzun süreli deneyim ve samimiyetiyle tanıdık bir kişidir, onu nasıl değiştirebiliriz? Hükümet tüm görevlileri değiştirebilir mi? İttihatçı ne demek? (gülümseyerek). Hepimiz, gazeteciler de İttihatçı değil miyiz? Hükümetin çok meşgaleleri var. Ermenilerin, Rumların sorunları, barış, ateşkes vs. Ancak Ermeni ve Rumların sorunları kaçanlar etrafında dolaşıyor.”
Gazeteci, Talat Paşa ve arkadaşlarının kaçmadan önce sizin evinizde toplandığının gerçek olup olmadığını sordu. Fethi Bey yazarın yüzüne dikkatlice baktıktan sonra yalan diyerek yalanladı. Doğal olarak Yüksek Divan oluşturulacak. O zaman tüm sorunlar aydınlanacak. Milletvekillerinin ahlaki sorumluluğu çok yüksektir. Fakat o konuda kanun ne yapsın, eğer ceza uyasasında özel bir tasarruf varsa? Hükümet geldiğinde bu milletvekillerini buldu. Doğal olarak dağılmasını öneremez. Sadece huzur sağlanırsa yeni seçimler önereceğiz.
Yazar İttihad’ın merkezinde kırk milyon lira olduğu gerçek mi? diye sordu.
Bakan gülümseyerek yalandır diye cevapladı. Yazar İttihadın böyle bir zenginliğe nasıl sahip olduğunu ve onun yerine alacak ‘Teceddüd’ partisinin bu zenginliği nasıl şahsileştireceği konusunda ne düşündüğünü sordu. Bakan, “Ne düşünebilirim, Yirmi gündür görevdeyim. Elbette İttihadın hesapları incelenecek. Eğer bir zenginlik tespit edilirse ve bu varlık millete, devlete, veya bir şirkete aitse, elbette sahiplerine iade edilecektir” diye cevaplar.
Kaçanlara ne oldu?
1918’in üzerinden 15 sene geçtikten sonra bu firarı organize eden Alman Deniz Kurmay Yüzbaşı Hermann Baltzer’in 1933’de ‘Orientrundschau’ adlı dergide yayınlanan açıklamaları birinci ağızdan olması nedeniyle firarın teknik boyutları açısından önemli. Öte yandan bu firarın niçin gerçekleştiği, topluma nasıl yansıdığı, tepkilerin ne olduğu konusu, pek çok farklı araştırmanın sayfalarında da yer alıyor.
Firarın ana üçlüsü Talat, Enver ve Cemal Paşalar; insanlık tarihi açısından, bir halkın maddi ve manevi olarak yok edilmesi suçunu işleyerek ve arkalarında büyük bir kara leke bırakarak bu dünyadan ayrıldı.
15 Mart 1921 günü Talat Berlin’deki evinden çıktığı sırada Erzurumlu Soğomon Tehliryan tarafından tek kurşunla başından vurularak infaz edildi. Özellikle Talat Paşa’nın öldürülmesi ve Soğomon Tehliryan’nın yargılanma süreci tüm dünyada Soykırım tartışmasının alevlenmesine neden oldu.
17 Nisan 1922 günü Behaeddin Şakir ile Cemal Azmi Berlin’de Aram Yerganian ve Ajan T. Adlı iki suikastçı tarafından ayrı ayrı öldürüldü.
25 Temmuz 1922 günü Ahmed Cemal Paşa Tiflis’de Stefan Çekiçyan ve Bedros D. Bogosyan tarafından vuruldu.
Harbiye Nazırı İsmail Enver Paşa da 4 Ağustos 1922 günü Tacikistan’da Belçivan yakınlarında Agop Melkovyan komutasındaki Bolşevik Ruslara karşı gerilla harbi yaparken havan topuyla öldürüldü.