İndirime giren ürünleri ucuza almak vardır; ucuz bir tek orada güzel. İlişkiler ucuzladığında, hele de insan hayatı ucuz olduğunda, cehennemi tarif ederiz aslında.
Adana’nın Aladağ ilçesinde ortaokul öğrencilerinin kaldığı üç katlı bir kız yurdunda akşam saatlerinde çıkan yangında 11 öğrenci ve bir görevli hayatını kaybederken, 22 öğrenci hastaneye kaldırıldı. Büyük bölümü ahşap olan binada yanarak öldü çocuklar. Ve hemen akabinde yapılan ilk icraat, yangın felaketine yayın yasağı getirmekti. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’nün ibretlik açıklaması bu yasağın olası sebepleriyle dolu: “Yangın merdiveninin kapısının içeriden kilitli olduğu ve kapının ardından cesetlere ulaşıldığı öğrenildi. Öğrenciler dışarı çıkmayı başaramamışlar. Bir tane görevli hanım var anahtar da ondaymış. O da öğrencilerle birlikte hayatını kaybetmiş. Çocukların yangın eğitimi aldıklarını sanmıyorum.”
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Adana’da özel bir öğrenci yurdundaki yangına ilişkin olarak, Aladağ ilçesi Sulh Ceza Hâkimliği’nin kararıyla, soruşturma tamamlanıncaya kadar yayın yasağı getirilmesinin ve yapılan yayınların kaldırılmasının kararlaştırıldığını duyururken, “yayınların gerek ilçe genelinde gerekse yurt çapında huzur ve güven ortamı ile kamu düzenini bozucu eylem ve davranışlara dönüşebileceği” uyarısı dikkat çekiciydi. Öyle ya infial ve hezeyan tehlikelidir.
Al Jazeera Türk’te Umay Aktaş Salman’ın, yurt yangınında hayatını kaybeden beşinci sınıf öğrencisi Cennet Karataş’ın babası Mehmet Karataş’la yaptığı o zor söyleşideki kimi cümleler, saçının teline kıyılamayan canların hangi çıkışsızlıkla yetiştiğinin kanıtıdır. Belediye işçisi Mehmet Karataş, Adana Adli Tıp Kurumu’nda kan örneği vermiş, kızının teşhis edilmesini başı önünde beklerken “Köyde okul yoktu. Aladağ’da başladı. Tek yurttu burası. Eleştirme şansımız da yoktu ki. Başka seçeneğimiz yoktu. Mecburduk. Ücretsiz kalıyordu” diyor.
Aladağ’daki Sinanpaşa Ortaokulu’nda okuyan Cennet Karataş, bu yıl beşinci sınıfa başlamış ve ilk kez ailesinden ayrılarak yurda yerleşmiş. Ailesi Aladağ’a bir buçuk saat mesafedeki Kışlak Mahallesi’nde oturuyor. Doktor olmak isteyen Cennet, okul açıldığından beri üç kez görüşebilmiş ailesiyle. Babası alsın sözü: “Haftasonları da gelemiyordu, ulaşım sağlanamamıştı. Ben kendi imkânlarımla kızımı alıyordum. Belediye Başkanı’na ‘Ücretsiz servis verin, çocuklarımız eve gelebilsin haftasonları’ dedik. Daha bir şey yapmamışlardı. Onu da çok gördüler. En son geçen hafta TEOG tatili var diye almıştım kızımı, dört gün kaldı yanımızda. Pazartesi sınavı vardı, döndü. Kızım okumak istiyordu. Hangi liseyi kazanırsa imkânlarımı zorlayıp yollayacaktım ileride. Durumumuz yok ama elimden geleni yapacaktım.”
Anlayacağınız, hayat yangın yeri pek çokları için. O ki hayatı ucuzlatmışsınız. Adalet hayatın pahasıdır. Siz o pahadan mahrum bırakmışsınız hepimizi. Türlü yalanlarla, iftiralarla kuşatıp gazetecileri, yazarları, insan hakları savunucularını, avukatları, HDP ve DBP’li milletvekillerini, siyasetçileri, parti çalışanlarını, belediye eş başkanlarını, HDP eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ı, DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’i ve yılların barış çınarı, eski milletvekili, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü tutuklamışsınız. Akademi çatırdamış. İhraçların sonu gelmiyor, kamuda, okullarda. Her yer artık atamalı bir iradenin ifadesi. O nasıl bir şeyse. Kürt halkının başına şehirleri yıkmışsınız. Sığınmacıları sınıra yığma tehdidi üzerinden dış siyaset gütmüşsünüz. Vatandaş kimdir, ne kadarımızdır, belli değil.
Hal buyken, işte o meşhur TEOG sınavına giren çocuklar yandı. Kader dendiğinde ya da şahadet şerbetinden bahsedildiğinde içim bulanıyor. Daha birkaç gün önce “cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın işlenen cinsel istismar suçu” denerek cinsel ilişkiye ‘rıza’ yaşının 15’ten 12’ye indirilmesi tartışılıyordu bu ülkede. Adı aslında cinayet olan iş kazalarında, insanlar soruşturması bile yapılmayacak bir ölümü ölüyor bu ülkede. Kadınlar, eşcinseller, translar haksız tahrikle, namus cinayetiyle ya da kendisi de ölüm saçan daha nice tabir eşliğinde erkin, erkeğin şiddetine maruz kalıyor her yerde.
Hayat işte böyle ucuz bu diyarda. Baş sağlığı dilemeyin kimselere. Devlet eliyle öldürdüklerinizin adını ağzınıza almayın. Bırakın, biz sarılırız birbirimize, acımıza, öfkemize, isyanımıza. Ve illa da başka türlü bir hayat umudumuza...