Türkiyeli Yahudilerden 250 kişinin son dönemde yurtdışına yerleştiği ortaya çıktı. Ermenilerde henüz bu sayıya ulaşılmadığı tahmin ediliyorsa da 'zorunlu göç' gündemde.
Türkiye’deki siyasi atmosfer ve şiddet ortamı toplumun kimi kesimlerinde 'gitme' fikrinin daha çok konuşulmasını da doğuruyor gitgide. Sözkonusu ortamın Türk ve Müslüman olmayan topluluklarda daha fazla yankılanma yarattığı artık daha sık konuşuluyor. Geçtiğimiz hafta Türkiyeli Yahudilerden 250 kişinin yurtdışına yerleştiği ortaya çıktı. Ermeni toplumunda henüz bu sayıya ulaşılmadığı tahmin ediliyor ancak “göç” gündemdeki yerini maalesef bir kez daha koruyor.
Türkiye’den yurtdışına gidenlerin sayısı her gün artıyor. Özellikle 15 Temmuz’daki darbe girişimi, son döneme damga vuran şiddet ortamı ve siyasi atmosferin keskinleşmesinin ardından Avrupa başta olmak üzere Batı ülkelerine göç ivme kazandı. Hayatını yurtdışında sürdürmeyi planlayıp Türkiye’den ayrılan gayrimüslimlerin sayısında kayda değer bir artış görülüyor. Gitmeyi planlayanların ve yakın zamanda ülkeyi terk etmeyi gündemine alanların sayısı hızla artıyor. Son olarak Yahudi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh, son dönemde yaklaşık olarak 250 Türkiyeli Yahudi’nin yurtdışına yerleştiğini ifade etti. Benzer bir eğilimi Ermeni toplumunda da gözlemek mümkün. Biz de, özellikle son bir yıl içinde yurtdışına yerleşen gayrimüslimlere Türkiye’den neden ayrıldıklarını sorduk.
Yaklaşık bir ay önce ailesiyle birlikte Avrupa’ya taşınan ve ismini paylaşmak istemeyen bir eğitimci, henüz yurtdışında yaşayıp yaşamama konusunda kesin bir karar vermese de, Avrupa’da geçireceği süre zarfında elde edeceği deneyimin, bu konudaki kararında etkili olacağını söylüyor. Eşine gelen bir iş teklifini değerlendirmek üzere bir süreliğine yurtdışına yerleşen eğitimci, özellikle çocuğunun eğitim hayatının, hayatlarının kalanını Avrupa’da geçirmeleri konusunda önemli rol oynayacağı görüşünde. Eğitmen, günümüzde birçok ailenin, çocuklarını, eğitim için yurtdışına gönderdiğini de söylüyor.
Bir süredir yaşamını Fransa’da sürdüren bir satış yönetim uzmanı ise, kişisel gelişimi için yurtdışına yerleşmeye karar verdiğini söylese de, Türkiye’nin geleceğinin parlak olmadığını, umudu her zaman korumak gerektiğini fakat mevcut durumun da endişe verici olduğunu söylüyor.
'Önce Ankara'daki saldırı, sonra Sultanahmet'teki bomba...'
Bu yaz ailesiyle birlikte Kanada'ya yerleşen bir iş adamı da, yurtdışına göç etmesinin nedenlerinden birinin, ülkedeki eğitim sisteminin çocukları üzerindeki etkisi olduğunu söyledi: "Yurt dışına taşınma kararı konusunda birkaç nedenim var. Öncelikle son 4-5 yıldır ülkemizdeki öğretim sisteminin pek iyiye gitmediği, lise ve üniversitelere giriş sınavları nedeniyle çocukların kapasiteleri üzerinde çalışmaya ve rekabete zorlanmaları beni fazlasıyla endişelendirmeye başlamıştı. Çocuklarımın birkaç yılını cumartesi pazar dahil olmak üzere sadece ders çalışarak geçirmeleri beni fazlasıyla endişelendiriyor, onlar da artan baskı nedeniyle daha mutsuz bir hayat yaşıyordu. Dolayısıyla kararımızda birinci neden, eğitimin düzeyi ve tasvip etmediğim seçme ve yerleştirme sistemleriydi. Ayrıca şehirde artan kalabalık nedeniyle hepimizin yaşam alanlarının kısıtlandığını, daha yoğun ve stresli, daha rekabetçi ve saygının gözardı edildiği bir ortama doğru gidişatı sürekli gözlemliyor ve bundan mutsuzluk duyuyordum. Daha sakin, az stresli, daha az yoğun ve en önemlisi insanların yolda birbirlerine saygı gösterdikleri bir ülkenin özlemini çekiyordum. İşim nedeniyle yoğun olarak seyahat edip birçok ülkeyi görme ve yaşayan insanları değerlendirme şansım oldu. Artık yolda yerlere çöp atan, tüküren, birbirine çarpınca özür dilemeyen (zaten çarpmadan yolda yürümek de mümkün değil), trafikte 'kurnaz'ca hareketlerle başkalarının hakkını ihlal eden kişilere tahammül edememeye başlamıştım. Ancak yurtdışına göç etmeme sebep olan en önemli etken ise 2015 yılı sonunda Ankara'daki bombalama olayı ve arkasından Sultanahmet'te patlayan bomba. Yavaş yavaş yaşama alanıma yaklaşan, ailemi ve çocuklarımı tehdit eden bir şiddet beni endişelendirmeye başlamıştı. Bütün bu nedenler yurtdışına taşınma isteğimi daha da artırdı ve sonunda bu yıl itibariyle başka bir ülkeye taşındım."
‘Bu kararı vermemizin asıl nedeni, endişelerimiz’
İki hafta önce ailesiyle birlikte Avrupa’ya göç eden serbest meslek sahibi bir Ermeni ise, şunları söylüyor: “Doğduğun toprakları, avucunun içi gibi bildiğin mahalleni, hangi koşulda ne tepki vereceğini bildiğin insanları, neyi nasıl yapacağını çok iyi bildiğin bir ortamı, iyi ya da kötü bir düzeninin olduğu toprakları bırakıp yabancı bir ülkeye gitmek hiç de kolay değil. Buna karar verdiyseniz mutlaka ciddi sebepleriniz vardır. Bizim için en önemli sebep, çocuğumuzun, en azından beş kuşaktır rahat görmemiş, bir türlü ‘muasır medeniyetler seviyesi’ne ulaşamamış ve ulaşması da önümüzdeki 30 yıl içinde mümkün görünmeyen Türkiye yerine daha medeni şartlarda yetişmesini istememiz. Hiçbir yerin Türkiye’den daha kötü durumda olmadığını düşünerek, gidebilme imkânınızın olduğu bir yere, ‘hak ettiğiniz’ yaşamı kurmak için mücadele vermeye gidiyorsunuz... Etrafımızda son bir yıl içinde Türkiye’yi terk etme kararı alan ve bunun için girişimlerde bulunan çok sayıda aile oldu. İmkânı olanlar terk etti, olmayanlar ise en kötü günde ne yapacağını düşünerek yaşıyor. Bu terk etme hali gayrimüslimlerle sınırlı değil; örneğin biz, Avrupa’ya bizimle aynı tarihte göçmek isteyen komşumuzla birlikte eşyalarımızı taşımak için kargo şirketini aradık. İşin özünde çocuk bizim motivasyonumuz oldu. Bu kararı vermemizin asıl nedeni, endişelerimiz. Türkiye toplumu olarak geldiğimiz nokta, sindirilmiş, hayal kırıklığına uğramış birçok kesimden oluşan ve genel nüfusa oranı %50’ye yaklaşamayan bir topluluk ile, kendini muktedir hissettiği kadar tehdit altında hisseden, iktidarını korumak için gözünü karartan ve bedel ödemekten kaçınmayan, nüfusun %50’den fazlasını oluşturan bir topluluk. Türkiye artık dengesiz ve güvensiz bir ülke. Rusya mı? ABD mi? Şangay Beşlisi mi? AB mi? Bir sürü ikilemin arasında gidip gelen bir ülke... Bomba tehdidi altında yaşamayı geçtim, insanların toplu taşıma araçlarındaki gergin ve mutsuz hali bile bir şeylerin işareti. Hiç kimse Türkiye’nin Suriye gibi olmayacağını garanti edemez. Evet, insanlar ‘Türkiye Suriye olmasın’ diyerek, bütün tahriklere rağmen sokaklara dökülmedi. Ama görülecek o kadar çok hesap var ki... Hiç kimse bardağın taşmayacağını garanti edemez. Sonucu değiştiremeyeceğinizi düşünüyorsanız, mücadeleyi bırakıp terk edersiniz. İnsan bencildir eninde sonunda. Türkiye'nin ‘jeopolitik önemi’nin önemsiz olduğu, III. Dünya Savaşı’nın burnunuzun dibinde olmadığı bir hayatı herkes hak ediyor. Gideceğiniz yerse, Türkiye’den sadece daha az tehlikeli olacak. Ermeni toplumu biraz iyi durumda olsaydı, tutunmak için küçük de olsa bir nedenimiz olurdu ama Ermeni toplumu hiç olmadığı kadar dağınık durumda ve toparlanması çok mümkün değilmiş gibi görünüyor bana...”
Benzer sözler son zamanlarda Ermeni toplumunda daha fazla yankılanır halde. Görmezden gelinemeyecek sayıda insan ya gitmeyi düşünüyor ya da gidenlere hak veriyor. Yıllar sonra Türkiyeli gayrimüslimlerin aklında yine benzer bir soru var: Gitmek mi zor, kalmak mı?
‘Yurtdışına göçün sınıfsal boyutu var’
Türkiyelilerin son dönemde hayatlarını yurtdışında sürdürmeyi planlamasını, Agos yazarı Ohannes Kılıçdağı değerlendirdi:
“Bir buçuk senedir Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu kanlı, istikrarsız süreç birçok kişide geleceğe dair bir umutsuzluk yarattı ve dolayısıyla ülkeyi terk etme fikri doğurdu. Kapsamlı ve hedefe yönelik bir istatistik yok ama anekdot düzeyindeki bilgiler, bu eğilimin laftan ibaret olmadığını, birçok ailenin yurtdışına yerleştiğini veya bu doğrultuda hazırlık yaptığını gösteriyor. Tabii, bu eğilimin sınıfsal bir boyutu da var. Gidenler daha ziyade eğitimli, üst-orta gelir grubuna mensup, meslek sahibi profesyoneller ve kendi işinin sahibi olanlar. Bunların içinde akademisyenlere özel bir parantez açmak gerekir; genişçe bir kesimi iktidarın doğrudan hedefi olduğu için akademisyenler arasında yurtdışına çıkanların oranı daha yüksek.
Ermeni toplumu içinde yurtdışına yerleşme eğilimi konusunda da benzer şeyleri söylemek mümkün. Orada da elimizde somut sayılar yok, ama zikrettiğim sınıflara dahil, Ermeniler arasında da yurtdışına çıkış eğilimi olduğu gözlemleniyor. Yalnız, Ermeniler söz konusu olduğunda sınıfsal boyutun yanına şunu da eklemek gerekir: Türkiye’de siyasi ve iktisadi istikrarsızlıktan, sorunların doğrudan tarafı olmasalar dahi, en çok etkilenenler, risklere en açık olanlar, Ermenilerin de içinde bulunduğu, ‘azınlık’ tabir edilen gruplardır. Ülkenin genel durumuyla ilgili hoşnutsuzluğun yanı sıra, Ermenilerin kolektif hafızasındaki bu bilgi de onların ülke dışına yerleşme motivasyonunu artırıyor olsa gerek.”