Hanlar Hamamlar'ın bu haftaki durağı Kurşunlu Han.
Karaköy’de Perşembe Pazarı’nda insandan çok eşya var; türlü türlü contaların, bıçakların, musluk başlarının arasından ilerliyoruz. İlerleyişimiz hayli yavaş, zira Pakrat Abi bıçakları çocuk merakı ve heyecanıyla tek tek elliyor. Berge ve Zakar Abi de fotoğraflamakla meşgul. Bense klasik her şeyi görüp koklayıp kaydetmekle. Bizim ekip yine tam formunda. Yolun sonunda minicik bir giriş. Kurşunlu Han… Büyük aşkım, İstanbul’daki tek koordinatım Galata Kulesi’nin sessiz kardeşi. Tarihi en az onunki kadar eski. Bir zamanlar Rüstem Paşa Han olarak bilinirmiş. O eski ismin üstüne yeşil sprey boya sıkmışlar, olmuş sana Kurşunlu Han.
Minik geçitten dikdörtgen yapının ince uzun avlusuna varıyoruz. Yerler tam sevdiğim üzere koca koca taşlarla kaplı. Girişte solda eskilerden kalma aslan başı tulumba, yapının tarihini ele veriyor. Plastik hortum da bugününü.
Girişteki ağaçlar, kurumuş dalları ve yapraklarıyla asmadan güzelim bir sarmaşık dam örmüş. Hanlara sonbahar geldi. Taş kemerler nefes kesici, onca bakımsızlığa karşın inadına direnen bir han burası. İçerisi hareketli. Çuvallı el arabaları vızır vızır işliyor taş zeminin üzerinde. Hırdavat üzerine uzmanlaşmış handa zincir rulman ve parça bez dükkânları da dikkat çekiyor.
Ev sahibimiz Ara Suner, ömrünü buralarda geçirmiş bir hırdavat ustası. İki katlı hanın üst katındaki dükkânında şerit ve ahşap için daire testereler, elmas uçlu daire testereler, planya ve parke bıçakları, bileme ve zımpara taşları ve her nevi hırdavat, fabrika levazımatı mevcut.
Ara Suner, yapının köklü tarihini vurgulayarak başlıyor söze: “Yaklaşık bin yıl öncesinden, Levanten döneminden kalma Horasan bir yapı bu. Harç olarak martı yumurtası kullanıldığı rivayet edilir, çimentonun olmadığı o çağlarda. Şu gördüğünüz üçüncü katının da Mimar Sinan tarafından yapıldığı söyleniyor.” Suner, dükkânında kendi tarihine de sahip çıkmış. Duvarda asılı karakalem portrenin anne tarafından dedesi, Bursa doğumlu Krikor Efendi Gürbüzyan’a ait olduğunu anlatıyor: “Osmanlı Sarayı’nda keman ve ney hocasıymış. Mamamın Esayan Okulu’nda mezun olduğu 1926 yılında hayatını kaybetmiş.”
1963’ten bu yana piyasada olan Ara Suner, mesleği usta-çırak ilişkisiyle kapan kuşaktan. “Babam manifaturacıydı. Ustam Onnik Çuhacıyan’ın yanında öğrendim mesleği. İlk dükkânımı 24 yaşında 69’da açtım. O dönem, kaba nalburiye Rumlar’da, rulman kayış üretimi, sanayi malzemeleri üretimi, civatacılık Ermeniler’de, ithalat da Yahudiler’deydi.” Kurşunlu Han’a 1990’da gelen usta, bir dönemi şöyle özetliyor: “Bu handa o yıllarda üst kat yatakhaneydi. Şebin Karahisar’dan gelen hamallar orada yatardı” diye başlıyor söze, “Giriş katında Rum kazancı ustalar vardı, şarap kazanları üretirlerdi. Galvaniz ve sac da üreten Artin Göver ustamız vardı. Vahram Becer, Aram Arzuyan, Ohannes Muradyan bilemecilik ve su armatürleri ustasıydı. İmar affı sonrası büyük devir terslim yaşandı. Şimdilerde hanın ancak yüzde beşi Ermeni.”
Ara Suner, sadece Kurşunlu Han’ın değil, civar piyasanın da Ermeni tüccar ve ustalarla dolu olduğunu aktarıyor: “Civatacı ve rulman ustaları Hrant Behliyan, Mıgırdiç Beyazciyan, Şavarş Melikyan, değirmen ve un fabrikalarına alet edevat üreten Ara Karagözyan bir çırpıda aklıma gelen isimler. Suren ve Ardaş Poladyan, Khorkhoruni, Garabet Zambak, Şabuh Bilek ve Arman Minasyan da ünlü tüccarlar.”
Hudutlardan gelen Ermeni
Ermeni ustalarla konuşmak demek, hanların tarihi dışında bu topraklarda Ermeniliğin yaşanışına dair hikâyelerle de donanmak demek. “Araştırdım, bundan 400 yıl önce Erzurum’dan Kartal’a gelmiş ailem. 1933’e kadar orada okul da varmış, hatta babam orada himnatir (okul kurucusu) olarak görev yaptı. Babamın babası Kartal’dan sürgüne yollanmış. Keresteci olduğu için soyadımız Keresteciyan’mış. Dedem Akribas Keresteciyan, sürgüne gittiği Yozgat’tan dönmemiş. Taşnak olan amcam Vahram Keresteciyan da Midilli’ye kaçmış. Ben askerliğimi 1966’da Amasya’da yaptım. O dönem orada halen 80 hane Ermeni vardı. Kars merkezden nüfus kaydı Suner Ara olarak ters yazılmış gelince, onu Sümer Aras yaptım. Askerdeyken biz gayrimüslim askerlere ‘hudutlardan gelen’ derlerdi. Hayat boyu kendini kamufle ederek yaşıyorsun, mal sahibiyken kiracı oluyorsun…”
Halen fabrikalara üretim yapan Ara Suner, “55-60 cm’lik elmas testere üretiyoruz. Bir kerede 20 ton kesebiliyor” diyor. Öte yandan handa bir dönüşüm de gözlemleniyor. Bir seneden bu yana gündemde olan Galata Port projesi dolayısıyla hana ilginin de arttığını ifade eden Suner, üst kattaki atölyelerden birinde açılmakta olan yeni mimarlık ofisini gezdiriyor bize. Aslına uygun olarak restore edilen atölyede çıplak tuğla duvarlar ve orijinal ahşap döşeme dikkat çekiyor. İstenince cennet mekânlar yaratılabileceğinin kanıtı bu özen. Sanatçıların da tercihi olmaya başlayan handa bir heykeltıraş atölyesi dikkat çekiyor. Keza, Gülen Kesova’nın demir kapısı kapalı atölyesinin girişinde çini ve resim sergisinin afişi var.
Kurşunlu Han, kendisine hak ettiği değeri verecek insanların şefkatine, ilgisine muhtaç. Onları gördükçe ışıldıyor adeta. Hoş bunca güzellikten kendimizi nasıl mahrum ettiğimiz başlıbaşına bir sorundur. Bu hanın küçük üst katında, itiraf edeyim, benim gözüm var. Versinler bir göz oda, tezgah başına geçip yazayım durmadan. “Bir de deli kadınımız var” desinler, “Sabahtan akşama oturur bir şeyler çiziktirir. Arada kendi kendine konuşur. Zararı yok kimselere, alıştık ona da. Kurşunlu Han’ımızda her tipe yer var…”
Katmer katmer tarih
İstanbul Ansiklopedisi’nde Kurşunlu Han’ın birbiri üzerine yapılanan tarihine açıklık getiriliyor: “S. Eyice’nin ‘Galata ve Kulesi’ adlı kitabında ‘Ceneviz Katedrali, San Michele 1544-1550 yılları arasında tahrip olmuştu. Mimar Sinan, bu yerde Rüstem Paşa Kervansarayı’nı inşa etti’ denilmektedir. Diğer taraftan Rüstem Paşa’nın 1561 tarihli vakfiyesinde de Kurşunlu Han adıyla tanınan bu yapıya yer verilmiştir. San Michele Katedrali’nin kalıntıları üzerine inşa edildiği anlaşılan Kurşunlu Han’ın 16. Yüzyılın ortalarında Sadrazam Rüstem Paşa tarafından iki katlı olarak inşa ettirildiği anlaşılmaktadır. Kurşunlu Han’ın mimarının, Rüstem Paşa’nın diğer vakıflarını planlayıp inşa ettiğini bildiğimiz Mimar Sinan olduğu da anlaşılmaktadır. Dikdörtgen yapının ince uzun avlusu iki katlı yapı zemin katında paye ve duvarlarda görülen tuğla ve derz dokulu kısımlar, Bizans döneminden bir yapının varlığına işaret eder.”
Kevork Pamukciyan, bu hanın kulesinin 11-12 Mayıs 1766’da meydana gelen depremde yıkıldığını ifade ederken, Kurşunlu Han, 16. yüzyıldan bugüne ticari hayatın merkezi olarak varlığını korumuş. Zamanın ve ilgisizliğin hoyratlığına direnen yapı, geçtiği her devrin izlerini yansıtan yapısıyla hâlâ ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor.
Kurşunlu Han’ın tarafsız gazetesi ‘Çezok’
1884-1896, 1898-1912 yılları arasında İstanbul’da yayınlanan Arevelk (Doğu) gazetesi edebi, siyasi ve bilimsel yayınıyla Ermenice gazeteleri arasında önemli bir yer tutar. İmtiyaz sahibi Isdepan Damadyan’dır. Başyazarları arasında Püzant Keçyan, sonra Zareh Yusufyan, Levon Paşalyan, Vahan Tekeyan, Dikran Arpiaryan, Y. Sırmakeşkhanlıyan (Yerukhan), Yervant Odyan, Krikor Zohrab, Aram Andonyan gibi önemli isimler yer alır.
Ermeni Patrikhanesi, hükümet görevlileri, saraydaki Ermeni paşaların karakterleri, Ermenilere yönelik saldırıların yayınlanması nedeniyle zaman zaman şimşekleri üzerine çeker ve bu nedenle yayın politikasında inişli çıkışlı bir süreç yaşar.
Kısa sürelerle Lusin (Ay), Baykar (Mücadele), Lraper (Haberci) ve Çezok (Tarafsız) gibi adlarla yayınlanır. Bu yayınlardan Çezok’un merkezi Kurşunlu Han olur.