Bir kez daha Vahe Berberyan’la

Resim, edebiyat, oyun yazarlığı alanındaki yoğun üretkenliğinden sonra Vahe Berberyan şimdi de sinemaya el attı. Yönetmenliğini üstlendiği ‘Yerevan’da Üç Hafta’ filmi 4 Ağustos’ta Yerevan’da bir gala gösterisiyle izleyicisiyle buluşacak. Portekiz’deki karşılaşmamızı bir fırsata çevirerek kendisiyle projeleri hakkında konuştuk.

Vahe Berberyan’ın adını duyduğunuzda yüzünüzde bir gülümseme belirmemesi imkânsızdır. Sıcacık doğallığıyla konuştuğu herkese temiz yüreğinin mutluluğunu yansıtır. Bu duyguyu hissetmek için Ermeni olmak ya da sahnelediği oyunları baştan sona izlemiş olmak zorunda da değilsiniz. Emin olun, abartmıyorum. Geçen hafta Portekiz’deki bir köyde Batı Ermenicesine ilişkin konular üzerine kafa yoruyorduk. İşte o günlerde Vahe Berberyan’ın  serbest olduğumuz saatleri değerlendirerek Avusturyalı teologlardan oluşan bir grupla nasıl samimiyet kurduğuna, onların kalplerini nasıl tek tek fethettiğine tanık oldum. Berberyan sadece güldüren bir mizah kaynağı değil, aynı zamanda en kötü anlarda dahi hayata olumlu yanından bakmayı öğreten birisi.  Öyle biri ki en hüzünlü olduğun anda bile yanında olsa, seni motive edeceğini bilirsin.

‘Yev ayln’ (Vesaire)’yle başlayan komedi performansları dizisine Berberyan;  ‘Nayev’ (Hatta), ‘Dagavin’ (Henüz) ve halen diasporaki turnesine devam eden ‘Yete’yle  (Eğer) devam etti. Şimdiden müjdesini verelim, önümüzdeki aylarda Vahe Berberyan, ‘Yete’ isimli oyununu sahnelemek üzere Surp Haç Tbrevank Okulu’ndan Yetişenler Derneği’nin misafiri olarak İstanbul’u ziyaret edecek.

Resim, edebiyat, oyun yazarlığı alanındaki yoğun üretkenliğinden sonra Berberyan şimdi de sinemaya el attı. Yönetmenliğini üstlendiği ‘Yerevan’da Üç Hafta’ filmi 4 Ağustos’ta Yerevan’da bir gala gösterisiyle izleyicisiyle buluşacak. Portekiz’deki karşılaşmamızı bir fırsata çevirerek kendisiyle projeleri hakkında konuştuk.

Filmin ortaya çıkış macerasını anlatabilir misin bize?

Yerevan’da yaşayan arkadaşım Hrant Tokatian’la uzun zamandır birlikte tiyatro yapmayı tasarlıyorduk. Bu planımıza daha sonraları bir şekilde Los Angeles’ta yaşayan Vahig Pirhamzei de katıldı. Her birimiz ayrı yerlere yaşadığımız için aylarca sürecek böyle bir çalışmayı üstlenmektense, bir film çekmenin daha iyi bir fikir olacağını düşündük. Filmin konusu, neler yapılabileceği, konuyu nasıl işleyeceğimiz üzerine uzun süre kafa yorduk. Yıllar önce arkadaşım Narbey Nazaryan’la bir oyun yazmıştık, bu oyunu şimdi sahnelemenin tam zamanı olduğuna karar verdik. Oturdum, baştan sona yeniden yazdım. Özgün metin İngilizceydi ve yeniden İngilizce olarak yazdım.

Bu ikinci kez elden geçirme aşamasında dil açısından nelere öncelik verdin?

Zaten nihayetinde filmin altyazıları İngilizce olacaktı. İngilizceye çevrilmesi mümkün olmayan cümleleri, metnin uluslararası standartlara uymasını sağlamak için en baştan eledim, çünkü sadece filmde Ermenilerin anlayacağı espriler olmasını istemedim. Hrant Ermenistanlı, ben Lübnan Ermenisi ve Vahig İran Ermenisi olduğu için arka planda üç farklı lehçe yer alıyor, bu durumda dille bağlantılı ucuz espriler bütünüyle anlaşılamayacaktı. Filmde kimin hangi ülkeden olduğuna dair bir bilgi yer almıyor, fakat herkes kendi lehçesiyle Ermenice konuşuyor.

Filme emek verenler kimler?

Filmin yapımcılığını Cenevre’den arkadaşım Viken Bayramyan ve Los Angeles’ta yaşayan Şahe Boyacıyan üstlendi.

Çekimlerin tamamı Ermenistan’da,  post-prodüksiyon aşamaları ise Lübnan ve Los Angeles’ta gerçekleşti. Çok şanslıydık, çünkü filmde yer almasını istediğimiz tüm oyuncular bize olumlu geri dönüş yaptılar ve severek rol aldılar. Nareg Durian, Aşod Ğazarian, Khoren Levonian, Levon Harutyunian’ın yanı sıra Tata Simonian, İnka-Anuş, Nune Yesayan, Aramo, Kristine Pepelian gibi isimler de küçük rollerle karşımıza çıkıyorlar. Günde 16 saatlik uzun çalışma süresine rağmen çekim aşamaları hepimiz için oldukça keyifli bir deneyimdi.

Film farklı ülkelerdeki festivallerde de gösterilecek mi?

Sanırım film festivallerine katılmak için geç kaldık. Çünkü Oscar, Cannes gibi büyük festivaller her zaman ilk gösterimin kendi bünyelerinde yapılmalarını ister. Katılım süresi geçtiğinden festivallere katılmak adına gösterimi bir sene daha bekletmeye gerek yok. Tabii filmimizi kabul edecek farklı festivaller de var.

Filmin elimizden geldiğince her yerde gösterilmesini istiyoruz.

Diaspora’da komedi performanslarınızla daha çok tanınıyorsun. Bu bağlamda yeni projelerin var mı?

Şimdilik ‘Yete’nin turnesindeyim. Fakat yeni projem için de çalışıyorum. Örneğin ‘Yete’yi İngiltere ve Fransa dışındaki Avrupa ülkelerinde henüz sahnelemedim. İstanbul’dan sonra bu ülkelerdeki turnelerimi de tamamlayarak yeni projem için çalışmaya başlayacağım.

Daha önce İstanbul’u ziyaret etmiştin, yeniden gelme düşüncesi sende ne gibi duygular uyandırıyor?

İstanbul Ermeni toplumunu çok seviyorum ve kendime çok yakın hissediyorum, bu nedenle oldukça sabırsızım. Çok önemli bir noktanın farkına vardım.  Özellikle son beş senedir İstanbul bizim gerçekliğimiz açısından diasporada çok önemli bir varlık haline geldi. Bundan beş sene öncesine kadar İstanbul bir kenara konmuştu, yalnızlaşmıştı. Bunun iki sebebi vardı; ilki diaspora sanki kurbanın cinayet mahaline geri dönmek istememesi gibi bir duygu, ikincisi ise İstanbul Ermenilerinin diasporayla aralarına koydukları mesafe. Bu şekilde iki yönlü bir durum vardı. Fakat çok ilginçtir ki son beş senedir sadece diaspora kucaklamıyor İstanbul’u, İstanbul da kendine değer vermeye ve cesurca var olmaya başladı. O yüzden İstanbul Ermenilerine karşı büyük saygı duyuyorum.

Kategoriler

Toplum Fark Yaratanlar

Etiketler

Vahe Berberyan


Yazar Hakkında