Agos'un arşivi: Hrant Dink'ten 'Alman Usulü'

‘Agos’un arşivinden’ köşesinde bugün, Almanya’nın Ermeni Soykırımı tartışmalarını meclise taşıdığı ilk döneme, 2005 yılına gidiyoruz ve Hrant Dink’in ‘Şapparigçe’ köşesinde yazdığı ‘Alman Usulü’ yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

Şapparigçe - Alman Usulü*

Ermeni Sorunu konusunda Alman Parlamentosu’nun oybirliğiyle almış olduğu karar, Fransız Senatosu’nda ya da diğer parlamentolarda kabul edilmiş olanlara benzemiyor.

Bir başkalığı var.

Fena halde kafa karıştırıyor.

Onun içindir ki, bugüne değin bu tür kararlara karşı benzer refleksi gösteren Türkiye, bu kez aynı refleksi bir yaz sağanağı misali sadece ilk gün gösterebildi, arkasını getirmekte güçlük çekti.

Her ne kadar ilk gün Ankara’da Alman Büyükelçiliği önünde gerçekleştirilen protesto gösterisinde bir öfkeye, ardından Başbakan Erdoğan’ın Schröder’e yönelik “Kemiksiz, omurgasız politikacı” suçlamasına tanık olduksa da, ertesi günden itibaren çok çabuk kendimize geldik.

Gördük ki alışıldık refleksin, bu kez bir anlamı yok.

Çünkü Alman kararı diğerlerinden hayli farklı.

Ne de olsa Alman usulü.

***

Öncekiler tamamen Türkiye’ye karşıydı. Hedeflerinde hep Türkiye vardı.

Türkiye’yi suçluyor, soykırımı kabul etmeye davet ediyorlardı.

Tarihle yüzleşmeyi dayatıyorlardı. Ama Almanlar’ınki öyle mi?

“Alman usulü” dedikleri şey tam da bu olsa gerek.

Muhtemelen bencilliklerinden (!), bu kez de hesabı yarı yarıya görmüşler.

Tüm sorumluluğu Türkiye’ye yüklememişler.

Yarısını da kendilerine ayırmışlar.

“Biz de suçluyduk” diyorlar.

***

Peki Türkiye şimdi bu usul karşısında ne yapacak?

Bu usulü hangi usulle cevaplandıracak?

“Almanya’daki Ermeni lobisinin etkisiyle bu kararı aldılar” dese, dediğine kendi inanmayacak. Nitekim koca Almanya’da Ermeniler’in sayısı toplasan toplasan 25 bini geçmiyor. Türkler’in legal sayısı ise üç milyonu aşkın.

“Almanya bize düşmanlığından yapıyor” derse, koca bir nankörlük de o olacak. Adamlar ezelden ve ebedden beri Türkiye’nin müttefiki.

Hele 1915’lerin o kanlı günlerinde, bugünün deyimiyle tam bir “Kanka”.

***

Hani karar oybirliğiyle alınmış olmasa “Merkel bizi zaten istemiyor, onun için yaptı” deyip işin içinden çıkmak da var ama sadece Merkel’in partisi değil ki, firesiz, istisnasız, tam bir oybirliği.

Türkiye’yi destekleyen Yeşiller ve Sosyal Demokratlar da karara ortaklar.

“Ne olacak bu Almanlar zaten soykırımcı, şimdi bu kararla kendilerine baş­ka soykırımcı ortaklar da aramaya çalışıyorlar” diyenler de var, ama o da laf değil.

“Madem onlar soykırımcı, senin onlarla ezeli ortaklığın niye ki?” diye sor­maz­lar mı?

Hem sonra “Üzüm üzüme baka baka kararır” diye de bir söz yok mu?

***

Velhasıl bu Almanlar Türklere çok kötü ihanet ettiler.

“Soykırım” kelimesini kullanmadılar ama ondan da beter bir duruma düşürdüler.

En kötüsü de, ezberini bozdular.

Türkiye ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırdı.

“Siz soykırım yaptınız” deselerdi, bundan iyiydi.

Nihayet ona verilecek bir cevap, bir alışkanlık vardı.

“Hayır biz yapmadık, Ermeniler bizi öldürdü, işte toplu mezarlar” denebilirdi.

Ama adamlar şimdi “Biz de sorumluyuz” diyorlar.

Ne denilecek şimdi bu soykırımcılara...

“Hayır siz iyi insanlarsınız, ne olur bir daha düşünün, siz sorumlu olamazsınız” mı?

Sözün kısası: “Kanka”nın ihaneti hakikaten bir başkaymış!  

*Bu yazı, 24 Haziran 2005 yılında Agos Gazetesi'nde yayımlanmıştır. 



Yazar Hakkında