Mülkiyet hakkının ihlali sorunlarının simgeleşmiş örneklerinden biri olan Bomonti Mıhtarayan Okulu'yla ilgili sorunun çözümü konusunda Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, gündem yaratan bir açıklamada bulundu. Ertem, okulun mülkiyet sorununun çözümü için Kamp Armen modelini önerdi.
Türkiye Ermeni toplumunun yaşadığı mülkiyet hakkının ihlali sorunlarının simgeleşmiş örneklerinden biri, Bomonti Mıhtarayan Okulu binasının karşı karşıya olduğu vaka. Yargıtay’ın 1974 kararnamesiyle el konularak önceki sahibine bedelsiz olarak verilen bina için yıllardır çözüm bulunamıyor. Rita Nurnur başkanlığında vakıf, mahkeme kararıyla binanın tapusunu kazansa Yargıtay tarafından mahkeme kararı bozuldu ve tapu Ankara Ayaş Belediyesi’ne tıpkı 1974’te olduğu gibi geri verildi. Okul yıllardır kendi binasında kiracı durumunda ve hukuk süreci de halen devam ediyor. Sorunun çözümü konusunda Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, gündem yaratan bir açıklamada bulundu. 23 Mayıs Pazartesi günü cemaat vakıflarının her yıl geleneksel olarak düzenlediği Paskalya yemeğinde konuşan Ertem, okulun mülkiyet sorununun çözümü için Kamp Armen modelini önerdi. Genel Müdür, tapuda okulun sahibi olarak görünen Ayaş Belediyesi’nin mülkü vakfa iade etmesi gerektiğini söyledi.
Konuşmasında Bomonti Mıhitaryan Okulu’nun yaşadığı problemin kendisinin şahsen ilgilendiği iki meseleden biri olduğunu söyleyerek, vakıf yönetimlerinin de sorunu gündeme almasını istedi.
Kişisel olarak çözmeyi arzu ettiği öteki sorunun da Süryani Cemaati’nin bir cemaat okulu açabilmesi olduğunu söyleyen Ertem, Bomonti için çözüm önerisini de Agos’a şöyle anlattı: “Bomonti Okulu’nun sorununun çözümü basit. Mülkün asıl sahibi Mıhitaryan Vakfı’dır. Okul binası, mülk edinememe gerekçesiyle ellerinden alındı. Kamp Armen’deki gibi satan sahibine geri verildi. Şimdi yapılması gereken, Kamp Armen’de olduğu gibi vakfa bağışlanması. Mülkü haksız yere alan, mülkün asıl sahibi olan vakfa bağışlayacak. Kamp Armen’deki çözüm neyse, buradaki çözüm de o. Önem açısından da Bomonti Okulu, Kamp Armen’den daha çok önem arz ediyor.”
‘Herkes haklılığımızı görüyor’
Vakıf Başkanı Rita Nurnur da bugüne kadar yaptıkları görüşmelerin nasıl sonuçsuz kaldığını şöyle özetledi: “2009 yılında görüşmelere başladık. Vakıflar Genel Müdürü ile o dönemde görüşme yaptık. Konuyu çözmek için çalıştılar, ama çözüm bulunamadı. ‘Belediye AK Parti’ye geçerse, biz bu sorunu çözebiliriz’ dediler. Başbakan Davutoğlu’yla yapılan buluşmada da bu konuyu dile getirdik. Son seçimlerde belediye Ak Parti’ye geçti. Biz de Ayaş Belediyesi’ne gidip görüşme yaptık. Ancak bize çok diplomatik bir şekilde hukuki sürecin bitmesi gerektiğini söylediler. Bu konuda yaptığımız bütün görüşmelerde sorunun çözüleceği söylendi. Başbakan Davutoğlu da konuyla ilgileneceğini belirtti. Sonra Davutoğlu’nun danışmanlarıyla görüştük. Ancak Ayaş Belediye Başkanı Ak Parti’den ihraç edildi ve biz hâlâ belediyeye kira ödüyoruz. Vakfımız bu mülkü başka bir mülkünün satışından elde ettiği gelirle satın almıştı. Başbakan’dan bürokratlara kadar Ankara’da bugüne kadar haksızlığa uğradığımızı kabul ediyor. Sayın Ertem’in sözleri bizim için çok önemli. Haklılığımız gören gözlerin desteğiyle okulumuzu geri istiyoruz.”
Kendi mülkünde kiracı
Surp Ğazar Ermeni Katolik Mıhitarist Manastır ve Mektebi Vakfı, Kadıköy sınırları içerisinde bulunan bir mülkünü satarak ve gerekli izinleri alarak Emine Tevfika Ayaşlı’dan Şişli Arpasuyu Sokak'taki binayı satın aldı. Satın alma işleminde İstanbul Valiliği’nin izni de var. Vakıf, binayı 1964 yılından itibaren Bomonti Mıhitaryan İlkokulu olarak kullanmaya başladı.
1979’da, Vakıflar Genel Müdürlüğü, binanın 1936 Beyannamesi’nde gözükmediği ve mülk edinebilme hakkı olmadığı gerekçesiyle mülk satışının iptali için dava açtı. Açılan davanın ardından mülk, Emine Tevfika Ayaşlı’ya iade edildi. Ayaşlı, mal varlığının bir kısmını kardeşlerine bir kısmını ise Ayaş Belediyesi’ne bıraktı. Bomonti Mıhıtaryan Okulu, Belediye ve kardeşler arasında paylaşıldı. Emine Ayaşlı’nın kardeşleri kendi hisselerini özel bir şirkete sattı. Mülkün geri kalan hissesi Ayaş Belediyesi’nin elinde kaldı.
Emine Ayaşlı'nın vasiyetnamesinin 1 Aralık 1958'de, yani okul binasının tamamen hukuki yollarla 4 Haziran 1958'de vakfa satılmasından sonra hazırlanmış olmasına rağmen, açılan davada Mahkeme, daha önce Ayaşlı'nın mülkiyetinden çıktığı için vasiyetnamesinde yer alması mümkün olmayan bir mülkün Ayaşlı'nın mirasçılarına devredilmesini sağlayarak, eşi benzeri görülmemiş bir hukuksuzluğa imza attı.
1998'de Ayaş Belediyesi ile vakıf yönetimi arasında bir kira sözleşmesi imzalanarak okulda eğitimin devam etmesi sağlandı. Vakıf, kendi parasıyla satın aldığı mülkte kiracı durumuna düştü. Geçmiş döneme ait kiralarını da ödemek zorunda kaldı.
Mülkün küçük hissedarı olan özel şirket ise kira sözleşmesini reddederek tahliye davası açtı. 1999 Şubat ayında mahkeme tahliye kararı verince okul boşaltıldı. Aralarında Hrant Dink’in de olduğu Ermeni toplumunun önde gelen isimlerinin eylem ve girişimleriyle okul binası tahliyeden kurtuldu. Vakıf özel şirketle de sözleşme imzaladı. Şişli Belediyesi ise daha sonra özel şirkette ait olan hisseleri satın aldı. Vakıf yönetimi 2011’de yapılan yasal değişikliklerden sonra yeniden mahkemeye başvurdu. Açılan davalar halen devam ediyor.