Ermeni Soykırımı’nın 101. yıldönümü, yılın en yenilikçi etkinliklerinden biri olan ve ismini, Ermeni Soykırımı’nda akrabalarının öldürülüşüne tanık olan ve kendisi mucize eseri sağ olarak kurtulan Aurora Mardiganian’dan alan Aurora Ödülü ile anıldı. Bu yıl ilki verilen ödülün sahibi, Burundi’de iç savaş sırasında yüzlerce yetimin hayatını kurtaran Marguerite Barankitse (Maggy) oldu.
Yerevan, 24 Nisan’ı kapsayan haftasonu, dünyanın dört bir yerinden gelen, insan hakları aktivistleri, yazarlar, akademisyenler ve gazetecilerle doluydu. Ermeni Soykırımı’ndan kurtulan ve Ermenileri kurtaranların ilham verici hayat hikâyelerine odaklanan ‘100 Hayat’ inisiyatifi, Aurora Uyanan İnsanlık Ödülü (Aurora Prize for Awakening Humanity) kapsamında düzenlediği paneller ve olağanüstü zor koşullarda insan hayatını kurtarmak için çabalayanları onurlandırmak amacıyla verdiği ödülle, soykırım anmasına yepyeni bir bakış açışı getirmiş oldu. Ermenilerin yüzlerini bugüne dönüp, 101 yıl önce katliamların ortasında kendilerine uzanan yardım elini anarken, bugün savaş koşullarında başka hayatlar kurtarmak için kendi hayatlarını riske atanları yüceltmesi, Hrant Dink’in soykırımın 90. yılında önerdiği gibi kalanlar üzerinden konuşulmaya başlanması, tüm dünya halkları adına ‘Bir daha asla’ demenin belki de en güzel yollarından biriydi.
İlk ödül Maggy’nin
Ermeni Soykırımı’nın 101. yıldönümü, yılın en yenilikçi etkinliklerinden biri olan ve ismini, Ermeni Soykırımı’nda akrabalarının öldürülüşüne tanık olan ve kendisi mucize eseri sağ olarak kurtulan Aurora Mardiganian’dan alan Aurora Ödülü ile anıldı. Bu yıl ilki verilen ödülün sahibi, Burundi’de iç savaş sırasında yüzlerce yetimin hayatını kurtaran Marguerite Barankitse (Maggy) oldu. Barankitse’nin, Burundi’de patlayan iç savaştan bu yana yaklaşık 30 bin yetimin hayatını kurtardığı tahmin ediliyor. Ayrıca 2008’de bir hastanenin kurulmasına ön ayak oldu ve bu hastanede bugüne kadar 80 bin hasta tedavi oldu. Savaş nedeniyle yurdundan uzakta mülteci olarak mücadelesini sürdüren Barankitse, ödülünü, ‘100 Hayat’ın ve Aurora Ödülü’nün kurucu ortaklarından ünlü aktör, yönetmen ve aktivist George Clooney’den alırken, konuşmasında, “Bu sabah, Soykırım Anıtı’ndayken aklıma ülkemden kaçmak zorunda olduğum gün geldi. Ülkemi geçen yıl 24 Nisan’da terk etmek zorunda kalmıştım. Ermenistan’a bana bir gün yeniden yurduma dönebileceğim umudunu verdikleri için teşekkür ediyorum” diye konuştu. Burundi’de başlayan ve Ruanda ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ni de sarsan ayaklanma sonucu yetim kalan çocukların bulunduğu Maison Shalom Yetimhanesi’nin kurucusu Marguerite Barankitse, 100 bin dolarlık ödülünün yanı sıra, kendisine ilham veren kurum ve kuruluşlara bir milyon dolar bağışlanmasına ön ayak oldu. Barankitse, bir milyon doların mülteci ve yetim çocukların rehabilitasyonuyla ilgili çalışan ve çocuk yoksulluğunu önlemeye çalışan “Fondation du Grand-Duc et de La Grande-Duchesse du Luxembourg” ve “Fondation Jean-François Peterbroeck”(JFP Foundation) kuruluşlarına dağıtılacağını belirtti.
Finalistler
Yarışmanın diğer finalistleri Pakistan’ın Lahor şehrinde faaliyet gösteren ve seks işçilerine yardım eden Bonded Labour Liberation Font’un gönüllülerinden Syeda Ghulam Fatima, Sudan’daki savaş sırasında bölgedeki tek doktor olan Dr. Tom Catena ve Togolu Katolik Rahip Bernard Kinci ise insan hayatını kurtarmak için gösterdikleri cesaret, bağlılık ve etki için 25’er bin dolarla ödüllendirildi. Törende ayrıca Aurora Ödül Komitesi ve Uluslararası Gazeteciler Merkezi (ICFJ) ortaklığında, The New York Times muhabiri Rukmini Callimachi’ye IŞİD tarafından tecavüz ve saldırılara maruz kalan kadınların hikayesini duyurduğu için ödül verildi.
Aurora Ödülü Seçim Komitesi’nde Clooney’nin yanı sıra, Nobel Ödüllü Elie Wiesel, 100 Hayat kurucularından Vartan Gregorian, Nobel Ödüllü Leymah Gbowee, BM eski insan hakları özel temsilcisi Hina Jilani, Avusturalya eski dışişleri bakanı Gareth Evans, İrlanda eski cumhurbaşkanı Mary Robinson, Nobel ödüllü aktivist ve yazar Şirin Ebadi, Kosta Rica Başkanı Nobel ödüllü Oscar Arias yer alıyor. Ödülün, her yıl olmak üzere, en az sekiz yıl verilmesi hedefleniyor.
‘Gelecek yıl Türkiye’den bir aday ödülü alabilir’
Ödül töreninin ardından, ‘100 Hayat’ın ve Aurora Ödülü’nün kurucuları Ermeni Diasporası’nın önde gelen isimlerinden Rusyalı Ermeni yatırım bankacısı Ruben Vardanyan, Flagship Ventures’ın CEO’su Noubar Afeyan, Carnegie Vakfı Başkanı Vartan Gregorian ile Aurora Ödülü sahibi Marguerite Barankitse medya ve basın mensuplarının sorularını yanıtladı. ABD Başkanı Barack Obama’nın, 24 Nisan’da yaptığı açıklamayla ilgili fikirlerinin sorulması üzerine Vartan Gregorian, ‘Medz Yeğern’in soykırım sözcüğünden bir farkı olmadığına dikkat çekti: “Başkan Obama, görevde olduğu süre zarfında, ‘genocide’ kelimesi yerine ‘Medz Yeğern’i kullandı. ABD’nin içinde bulunduğu tüm krizler içerisinde yürüttüğü politikayı anlıyorum.Bir yandan Türkiye’nin baskısı var. Bence burada Medz Yeğern’in ne demek olduğuna açıklık getirmeli, çevirisini yapmalıyız.Ermenilerin 1915’i tanımlamak için kullandığı Ermenice ‘Medz Yeğern’ tanımı, soykırım anlamına geliyor.İngilizcesi, ‘genocide’. Yahudi olsaydım ve Başkan, Yahudi Soykırımı’nı tanımlamak için ‘Shoa’ kelimesini kullansaydı, derdim ki, Shoa Holokost anlamına geliyor. Bir yüz yılı daha bunun üzerine harcayamayız.Soykırımı Ermenice ya da İngilizce karşılığıyla söylemeleri bir şeyi değiştirmiyor.Türkiye’nin soykırımı tanıması ise, Ermeniler için değil Türkiye için önemli. Tarih bilinci açısından önemli.”
Ruben Vardanyan ise bu meselenin iki milletin (Ermeniler ve Türkler) meselesi olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Obama’nın kararıyla ilgili konuşmayacağım. Açıkçası ABD Başkanı Obama’nın benim halkımın başına gelenle ilgili ne deyip ne demediğiyle ilgilenmiyorum. Başka birinin sözleriyle de ilgilenmiyorum.Bence bu mesele iki milletin meselesi.Biz, bu korkunç olaydan dolayı büyük acılar çekmiş millet olarak, hatırlıyoruz, ailelerimize ne olduğunu asla unutmuyoruz, bugün yaşamaya devam ediyoruz ve güçlüyüz diyoruz.Bu noktada, kimin bu olaya soykırım dediğinin ne önemi var?Bir başkasının, benim büyükbabamın ailesinden sadece kendisi, bir kız kardeşi ve bir erkek kardeşinin kurtulduğunu, kalan tüm akrabalarının öldürüldüğünü kanıtlamasına ihtiyacım yok.Türkiye’de yaşayanlar için durum zor.İnkarı sürdürmek gittikçe daha büyük problem olmaya başlıyor.Tarihin inkarı, ilerlemeyi imkansız kılıyor. Geçmişte asılı kalıyorsun ve iyileşemiyorsun.”
Vardanyan, finalistlerden birinin Ermenistan devletini tanımayan Pakistan’dan olmasıyla ilgili yöneltilen soruyu, “Biz uluslararası bir jüriyle, insan hayatını kurtarmak için olağanüstü çabalar sarfedenlere ödül veriyoruz. Gelecek yıl, Türkiye’den de bir aday olabilir, hatta ödülü alabilir. O zaman da bana kızabilirsiniz, ama buna hazır olun” diye yanıtladı.
George Clooney: ‘Bu ödülle 101 yıl önce öldürülenlere saygılarımızı sunuyoruz’
George Clooney ödül töreninde yaptığı konuşmada şöyle konuştu: “Bütün bir toplumun kasten yok edilmesini gördük. Ermenilere 101 yıl önce yapıldı.Bunu gördük ve tekrarladık. Almanya’da, Bosna’da, Kamboçya’da, Ruanda’da… Kendi deneyimimle, Darfur’da kırılan aileleri ve kalpleri gördüm. İnsanoğlunun kötülükte ne kadar ileri gidebileceğini gördüm. Ama bunun yanında başka bir şey daha gördüm. Nefretten daha güçlü bir şey; sevginin inanılmaz bir sonucu olarak cesaret ve iyilik… Bu gece bunun en güzel örneklerini kutluyoruz.” Kendi ailesine uzanan yardım elini hatırlatarak, dünyada olup bitene arka dönülemeyeceğini vurgulayan Clooney, “Patates yetiştiren Clooney ailesi, İrlanda’dan ABD’ye göç ettiğinde, bir oda, yemek ve uzanacak bir yardım eline ihtiyaç duymuştu. İhtiyacımız olduğunda bize sırtını dönmeyenler sayesinde burdayız.Eğer yaşıyorsak, başka yöne bakamayız, ne Suriye’deki, ne Güney Sudan’daki ne Kongo’daki insanlara sırtımızı dönemeyiz Onlara göçmen diyoruz.Ancak onlar sizin benim gibi insanlar.Karşılarında durup gözlerine bakarsanız, belki orada İrlandalı bir çiftçiyi yada evini arayan genç bir Ermeni kadını, Aurora’yı görebilirsiniz.Bu geceki ödül, kahramanlığı ve cesareti kutluyor.Birçoğumuzun hayatımız boyunca yapacağının çok ötesinde işler yapmış olanları kutluyor.Onlar kahramanlık okulundan mezun olmadılar, etraflarındaki insanların ihtiyacını görüp olağanüstü çabalar sarfettiler.Bu gece onları saygılarımızı sunuyoruz.Bu gece bu ödülle 101 yıl önce öldürülenlere saygılarımızı sunuyoruz.Bu gece, yaşanan trajediyi gerçek ismiyle adlandıranlara saygılarımızı sunuyoruz; soykırım, Ermeni soykırımı. Hitler, ‘Ermenileri kim hatırlıyor?’ demişti. Yanıt, tüm dünya.”
Vartan Gregorian: “Türkiye rol model olabilirdi ancak tek boyutlu toplum olmayı seçti”
‘100 Hayat’ İnisiyatifi’nin kurucularından, Aurora Ödülü Seçim Komitesi üyesi, New York’ta bulunan Carnagie Vakfı Başkanı Vartan Gregorian, Agos’a yaptığı açıklamada, organizasyonu Yerevan’da düzenlemenin önemine vurgu yaparak, “Dünya bu defa soykırımla ilgili konuşmak yerine, burada görerek ve hissederek, soykırımı anıyorlar. Geçen yıla kadar 1915’te kaybettiklerimiz için yas tutuyorduk sadece. 2016, yeni bir yüzyılın başlangıcı. Aurora Ödülü ile geçmişi anmaya ve geleceği yaratmaya bir yaklaşım getirmek istiyoruz. Dünyanın farklı yerlerinde, başkalarının hayatını kurtarmak için kendi hayatlarını ortaya koyan insanları onurlandırmak ve desteklemek amacıyla yola çıktık. Ermenistan’ın yeniden dirilişinden bahsediyoruz. Geçmişi unuttuğumuz anlamına gelmiyor asla. Bu da bütünün bir parçası. 100 yıl önce, Ermenilerin hayatını kurtaranlar da tarihin bir parçası” diye konuştu.
Aurora Ödülü’nün ve konseptinin uzun vadede Ermenistan’a ekonomik ve toplumsal düzeyde katkısı olacağını dile getirdi: “İstikrara ihtiyacımız var. İyi iş imkanları ve ekonomik istikrar olmadığı için, insanlar ülkeyi terk ediyorlar. Burada fabrikalar kurmalıyız. Özellikle teknik ve teknolojik alanda iş imkanları yaratmalıyız. Ermenistan Silikon Vadisi gibi bilgisayar teknolojileri merkezi olabilir, sağlık merkezi olabilir. Küçük bir ülkede, binlerce yetenek var. Bu ülkeyi, insanlrın tutku ve isteklerine cevap verebilir duruma getirmeliyiz. Açık yönetim ve şeffaflık şart. Cepte ne olduğunu görmeliyiz. Bireysel sorumluluklarımız var. İş imkanları yaratmak, akademik kurumları çoğaltmak, yetenekleri ülke içinde tutabilmek hatta yetenekleri ülkeye çekmek gerekiyor.
Gregorian Türkiye’nin pozisyonu ile ilgili olarak ise şöyle konuştu: “Vatandaşlık kavramını iyi anlamak gerekiyor. Hafızanın korunmasından bahsediyoruz. Türkiyeliler uzun süre hafızalarında olanları kendilerine sakladılar. Hrant Dink bu meseleyi Ermeni meselesinden çıkararak bir Türkiye meselesi haline getirdi. Hrant Dink, Türkiye’ye, Türklere karşı değil, devlet politikalarına karşı durulması gerektiğini hatırlattı.Türkiye vatandaşlarının ülkeyi savaşa kimin sürüklediğini, kimin vatandaşlık kavramını saptırdığını, kimininsan haklarını inkar ettiğini bilmeye hakları var. Ermenilerin ve tüm azınlıkların ülkede sahip olduklarının tarihsel kabulu gerekli. Vicdanın özgürlüğüne ihtiyaç var. Ermenilerin ve azınlıkların güçlü olması Türkiye’yi güçlendirir. Türkiye çok kültürlü yapısıyla bir rol model olabilirdi ama tek boyutlu toplum olmayı seçti.”