Ermenilerin ve Süryanilerin birlikte yaşadıkları bir köyün hikâyesi

Venk-i Ermeniyan’dan Yeşilyurt’a bir köyün hikayesi.

Erzincan, Tunceli, Giresun, Sıvas, Malatya ve Erzurum olmak üzere Türkiye’nin bir çok yerinde bu isme rastlamak mümkün. Bizim konumuz olan Venk, Güneydoğu Toroslarının uzantısında yer alıyor. Venk, Adıyaman’a 90 km., Kahta’ya 60 km., Gerger’e 3 km. uzaklıktadir. 2016 yılı itibariyle köy 46 haneden oluşmaktadır. Kelime olarak Vank (Venk) Ermenice bir kelime olup, büyük manastır anlamındadır. Çevre Kürt köyleri bu köye Zazaca ‘Deva Gavura’ Kürtçe ise’ Göndi Gavura’ derler. Her iki anlamı da ‘gavurların yaşadığı köy’ demektir. Kuşkusuz Adıyaman’ın Gerger ilçesinde Ermeni ve Süryani yerleşim merkezleri sadece bu köyle sınırlı değildir. Hut, Pembılığ, Huni, Temsiyas, Kılık, Vankuk isimleriyle anılan köyler önemli Ermeni yerleşim yerleriydiler. Köydeki tarihi mekân ve kalıntılar, M.S. 300 yıllarında Süryanilerin de bu köyde varlık gösterdiklerini gösteriyor. Sözlü kaynaklar bu köyde 600 hanenin varlığından bahsederken, köydeki mezarlık sayısının çokluğu da bunu kanıtlıyor. 

1878 katliamı

Köyde şu anda 5 adet mezarlık bulunmaktadır. 1519 Osmanlı arşivi kayıtlarında köyün adı ‘Venk-i Ermeniyan’ olarak geçmektedir. Köy halkına karşı ilk katliamlar, 1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda yaşanmıştır. Daha sonraları köyün çevresinde bulunan Kürt köyleri tarafından sürekli talan ve baskılara maruz kalan köy halkı bu baskılaran korunmak için Siverek’teki Kıvrar aşiretinden yardım isterler. Günümüzde köyde yaşayan Müslümanlar, köyünde Hıristiyan ahalisini korumak için o dönemde gelmişlerdir. Zaman içerisinde dışarıdan gelenler köyde söz sahibi olmaya başlayıp köy muhtarlığına kadar yükselmişlerdir. Yine köydeki devletin temsilcileri de bu kişilerden seçilmişlerdir.

‘Soğan soğandır’

1915’te köyde çok büyük bir katliam yaşanır. Birçok Süryani ve Ermeni köy meydanında toplatılır ve Temsiyas (Bu günkü Eskikent-Osmanlı arşivi kaynaklarında Tebesiyasi Ermeniyan olarak kayıtları mevcuttur) köyünden geçirilip Fırat’a atılır. Türba Cühıdi civarında ve çevredeki mağaralarda da pek çok Hıristiyan öldürülür. Bir kısmı çevre köylerdeki dostlarının yanına kaçıp sığınarak ya da Müslüman olrarak öldürülmekten kurtulur. Köye gelen askeri birliğin komutanına bu köyün Ermeni değil Süryani köyü olduğu söylenir. Ancak komutan “Bizim için soğanın rengi önemli değil, kokusu önemlidir. Soğan soğandır” der ve dinlerinin Hıristiyan olmasının öldürülmesi için yeterli olduğunu söyleyerek köy meydanına toplanmalarını emreder. Köy ağası her ne kadar dirense de katliamın önlenmesini engelleyemez. Köyün papazı ve çocukları köyde öldürülür. Papazın Buk ismindeki karısı daha sonra köydeki ağa tarafından kendisine cariye olarak alınır. Kilise talan edilir ve yıktırılır. Şu anda köyün ortasında kilise olarak anılan taşın üzerinde büyük bir kilise olduğu anlatılır. Çan sesinin Siverek’ten duyulduğu rivayet edilir. Taşın üzerinde kiliseye ait duvar ve haç kabartmaları mevcuttur. Yıktırılan kilisenin taşlarını bazı köylüler yaptıkları evlerde kullanırlar. Kilisenin bahçesinde ruhanilere ait olan mezarlık imha edilir. Şu anda bu mezarlık üzerinden yol geçmektedir. Köyde yaşayan bir ailedeki kadının 1915’te Tokat’tan gelen askerlerle birlikte köye geldiği biliniyor. Bu kadının Ermeni olup, Ermenice ve Türkçe’yi çok iyi konuştuğu anlatılır. Askerlerin aşçısı olduğu söylenir ancak neden köyde bırakıldığı konusunda bir bilgi mevcut değildir.

1950’lerden sonra

1955 yılında köyde yaşanan bir ihtilaftan dolayı köydeki Süryanilerin bir kısmı Mardin’e göç etmek zorunda kalırlar. Ancak daha sonra Gergerli aşiretler Mardin’e gidip Süryanileri yeniden köye getirirler. Bir kısmı ise köye dönmezler. Venk Köyü ile Malatya Pütürge’ye bağlı olan Havo köyü (Esencik) arasında 1965 yılında hayvan otlatma yüzünden çıkan çatışmalarda Venk köylülerinden 3 kişi Havo köyünden ise 2 kişi öldürülür. Köye ilkokul 1973 yılında yapılır. Okul yapımı sırasında traktör devrilir ve bir kişi ağır yaralanır. 1975 yılında meydana gelen sel felaketinde bir çocuklu bir kadın sele kapılarak yaşamını yitirir. Köylüler 1981 yılında köyden ilçeye uzanan yolu kendileri yaparlar. 1984 yılında da köye elektrik gelir. Köye gelen Vahap Demir isminde bir öğretmenin talimatıyla her eve bir tuvalet yapılır. Köy, 1983 yılında Adıyaman Valisi Kemal Esensoy tarafından ziyaret edilir. Dünyaca ünlü fotoğrafçı Ara Güler 1984 yılında köyü ziyaret edip fotoğraflar çeker. 12 Eylül 1980 darbesinde köydeki insanlardan bazıları işkenceden geçirilir. Hiçbir siyasi parti veya örgüte mensup olmamalarına  rağmen bazı köylüler askeri araçlara bağlanarak sürüklenir. Aynı dönemde köyde ilk bakkal açılır. Daha sonra köyde gençlere iş imkânı sağlamak için halı kursları açılır. Bu kurslarda dokunan halılar ABD’ye gönderilir.

Köyün camisi

Daha önce Tebesiyas-i Ermeniyan’a (Temsiyas) bağlı olan ve Eskikent (Venk) olarak bilinen köy daha sonra yapılan başvuru ile Eskikent köyünden ayrılarak 1987 yılında Yeşilyurt adını alır. Köyde az da olsa yaylacılık geleneği hâlâ devam etmektedir. Önceleri ilkel yöntemlerle yapılan yayla evleri şimdi modern inşaat teknolojisiyle yapılmaktadır. Köyde cami yapımına Müslümanlaşan Ermeniler ve Süryaniler tarafından 1992’de başlanılır. 2013’te de caminin minaresi yapılır. Caminin yapıldığı ilk yıllarda imam bulunmaz. İmam göreve başlayıncaya kadar Müslümanlaşmış bazı Süryaniler ezan okur ve köy halkına namaz kıldırırlar. Yaz tatillerinde de Müslümanlaşmış Hıristiyanların çocukları için Kuran kursu düzenlenir.

1984 yılında baskılara dayanamayan bazı Süryani aileler Müslümanlığa geçer. Şu anda köyde Ermeni olmayıp 6 Süryani aile yaşamaktadır. 7 Mart 2016 tarihinde köy ile Avacık yaylası arasında bulunan Bor Maden ocağında fazla olan dinamitlerin uzmanlar tarafından imha edilmesi sırasında yaşanan patlamada Venk köyünden biri ile dinamit imha uzmanı olan bir kişi hayatını kaybetti. Dağ yamacında kurulmuş köy, Fırat’a bakmaktadır. Köyde harabe halindeki köy kilisesinin kalıntıları mevcuttur. Bu kalıntılardan bir tanesinin köyün kuzeyinde bulunan hâlâ taş duvarları ayakta olan ve halk arasında Barsaum olarak anılan Mor Barsaum Manastırı olduğu iddia edilmektedir. Diğer manastır ise köyün kuzeydoğusunda 100 metre yükseklikteki kayalıklara oyulmuş pencere ve kapıları Fırat’a bakan halen duvarları mevcut bulunan rahip ve rahibelerin yaşadıkları odalar olmak üzere üç bölümden oluşan Mor Afrem (Murfan) Manastırı’dır. Manastır’ın üçüncü bölümü hazine avcıları tarafından harabe edilmiş ve molozlarla doldurulmuştur. Bu manastırda pek çok bilim ve din adamının yetiştiği biliniyor. Bu manastır yapısı itibariyle Mardin ve çevresindeki Süryani mimarisiyle ortak özellikler taşımaktadır.

Mesire yeri

Köy doğal güzellik ve su kaynakları açısından Gerger ilçesinin en güzel köylerinden biri olarak bilinir. Köy halkı geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlamaktadır. Doğal güzellikelri itibariyle çevredeki en çok tercih edilen mesire yerlerinden biri olarak bilinir. Gerger’deki duvar ustaları, demirciler, marangozlar, duvar badana, boya ve sıva ustaları nalbantların çoğunluğu bu köyden çıkmaktadır. Köyde yaylacılık geleneği de hâlâ devam ediyor. Günümüzde Fransa, Belçika, Almanya, İtalya, Rusya ve ABD olmak üzere dünyanın hemen hemen her ülkesinde bu köyden giden insanlar yaşamaktadırlar. Köydeki özellikle genç nüfus günden güne azalmaktadır. Günümüzde köydeki okul çağındaki çocuklar, taşımalı eğitim yoluyla Gerger’e taşınmaktadırlar.



Yazar Hakkında