8 Nisan Dünya Romanlar Günü: Çocuklar devlet okullarında dışlanıyor, Romanlar arasında işsizlik yüzde 85, Romanlar kentsel dönüşüm nedeniyle mağdur ediliyor, Selendi örneğinde olduğu gibi, nefret söylemleri ve linç girişimleri nedeniyle yaşadıkları yerlerden zorla göç ettiriliyor.
DurDe Platformu, 8 Nisan Dünya Romanlar Günü vesilesiyle bir basın açıklaması yayınladı. Açıklamada, 1990 yılında “Dünya Romanlar Günü” olarak kabul edilen 8 Nisan’da Türkiye toplumunda Romanlara yönelik ayrımcılığın özellikle barınma, istihdam ve eğitim alanlarında inkâr edilemez boyutlara ulaştığı ifade edildi. Açıklamada ayrıca son yıllarda uygulanmakta olan kentsel dönüşüm politikalarının sonucunda Romanların daha derin bir yoksulluğun ve dışlanmanın içine itildiğinin altı çizildi.
Açıklamada, bin yılı aşkın bir süredir bu toplumun ayrılmaz bir parçası olan Romanların, Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit yurttaşları olarak görülmek ve muamele edilmek istendiği vurgulandı.
Türkiye’nin en büyük etnik gruplarından birini oluşturan ve ülkenin dört bir yanına dağılmış olan Romanlar’ın Türkiye’de en çok ayrımcılığa uğrayan ve en dezavantajlı gruplardan birini oluşturduğuna dikkat çekilen açıklamada, ayrımcılığın Romanların eğitim, sosyal güvence, istihdam ve barınma gibi birçok alanda ağır sorunlar yaşamasına neden olduğu da vurgulanıyor. Açıklamada, “Bu sorunların yol açtığı yoksulluk ise Romanların toplumsal, kültürel, sosyal, ekonomik ve politik yaşama eşit ve özgür yurttaşlar olarak katılımının önündeki en büyük engeli teşkil ediyor” deniyor.
Açıklamanın ana başlıkları şöyle:
Çocuklar okullarda dışlanıyor
Günümüzde Roman çocukların eğitime erişimi meselesi endişe verici boyutlarda. Maddi imkânsızlıklar yüzünden Roman çocuklar çok erken yaşlarda okul sıralarını terk etmek zorunda kalırken, eğitimlerini sürdürme şansı bulan Roman çocuklar devlet okullarından dışlanıyor; hak etmedikleri bir şekilde eğitim kalitesi düşük okullarda tecrit ediliyor.
Romanlar arasında işsizlik yüzde 85
Eğitim yoluyla gerekli becerileri kazanamayan Romanlar, iş piyasasındaki Romanlara yönelik önyargılar ve ayrımcılığın da birleşmesiyle, istihdam olanaklarına eşit şekilde erişemiyor; geçici, düşük maaşlı ya da vasıfsız işgücü gerektiren işlerde çalıştırılıyor. Romanlar arasındaki işsizlik oranı ortalama yüzde 85 olup, bu oran tüm dezavantajlı gruplar içindeki en yüksek oranı teşkil ediyor.
Medya dili ve Selendi benzeri linçler
Romanların toplumsal yaşama eşit yurttaşlar olarak katılımının önündeki tek engel yoksulluk değil. Özellikle medyanın zaman zaman Romanlara yönelik dolaşıma soktuğu ayrımcı ifadeler ve nefret söylemleri, Romanlar gibi kırılgan grupların daha da dışlanmasına neden oluyor. Son yıllarda Selendi örneğinde olduğu gibi gerçekleştirilen linç girişimleri, Türkiye’de Romanlara karşı ayrımcılığın ne boyutlara ulaşabileceğinin en bariz örnekleridir. Yerel idari makamlar, yüzyıllardır yaşadıkları mahallelerinde karşı karşıya kaldıkları nefret söylemleri ve linç girişimleri karşısında önlemler almak yerine, mağdur durumdaki Romanları yaşadıkları yerlerden zorla göç ettiriliyor, yerleştirildikleri bölgelerde sosyal haklarından mahrum ve daha da yoksullaşmış olarak yaşam mücadelesi vermeye zorlanıyor.
Romanlar kentsel dönüşüm değil, sosyal dönüşüm istiyor
Romanlar, son yıllarda uygulanan kentsel dönüşüm politikaları sonucunda daha derin bir yoksulluğun ve dışlanmanın içine itiliyor. Türkiye’de kentsel dönüşüm projeleri belli çevrelerin sermaye birikimine hizmet eden bir rantsal dönüşüm faaliyetine dönüştü. Kentsel dönüşüm sadece duvarları yıkmıyor. Duvarlarla birlikte Romanların yaşam alanları, kültürleri, mahalle kültürü içerisinde şekillenen insani ilişkileri ve dayanışma kurumları da tahrip ediliyor. Romanlar kentsel dönüşüm değil, sosyal dönüşüm ve yerinde yenilenme istiyorlar. Şehir dışlarına itelenmek değil, yüz yıllardır parçası oldukları şehrin kalbinde yaşamak; en temel insan hakkı olan barınma hakkının güvence altına alınmasını istiyor.