KARİN KARAKAŞLI

Karin Karakaşlı

ÜVERCİNKA

Bitmeyen Ermeni, bitmeyen ölüm hiyerarşisi

Nisan ayı geldi mi, devlet söyleminde ‘Ermeni’ kelimesi bir başka coşkuyla anılır olur. Keza ortalıkta bir kargaşa, çatışma, savaş ortamı varsa, ‘Ermeni’ kelimesi de elbet o müstesna yerini alacaktır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tartışmalı ABD ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada şöyle diyordu: “Brooking Enstitüsü’nde bir konferans verdik. Orada PKK terör örgütü temsilcileriyle, YPG’nin temsilcileriyle, ASALA’yı ve onun yanında da ülkemizden kaçıp şu anda Amerika’da yaşayan paralel devlet yapılanmasının temsilcilerinin hepsinin iç içe, yan yana olduklarını gördüm. Bu bir ispattı, bu bir delildi. Onun için de bu paralel devlet yapılanmasına gönül vermiş olan saf, temiz kardeşlerime sesleniyorum, kimlerle beraber olduğunuzun farkında olun. Kimlerle iç içe olduklarını bilmeniz gerekiyor.”

Bahsi geçen liste dinleyici koltuklarında mı yerini almıştı, hele hele on yıllardır varlığına dair bir işaret olmayan ASALA, özel yaka kartıyla mı gelmişti bilinmez ama Cumhurbaşkanı nezdindeki bu söylemin, olağan şüphelileri gündeme getirme amaçlı olduğu aşikâr.

Aynı açıklamadaki bir diğer konu başlığıysa, önümüzdeki günlerin hamasi manşetlerine işaret çakar nitelikte: “Maryland’da yaşadığım olay çok manidardı. Orada Azeri bir gazetecinin yanıma yaklaşarak dün Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki çatışmalar neticesinde ölen 12 Azeri kardeşimizle ilgili, ‘Siz ne diyorsunuz?’ diye bana sordu ve cevabını verirken gözlerinden akan yaşları gördüğümde hakikaten orada duygulanmamak mümkün değildi. O da gazeteci, bizdekiler de gazeteci... Ben tabii olayı duyduğum anda İlham Aliyev kardeşimi aradım. Kendilerine başsağlığı dileklerimizi ilettik ve o anda zaten çatışmalar devam ediyordu. Fakat ateşkesle alakalı az önce aldığım bilgi, eğer Ermenistan tarafı ateşkes ilan ederse, onlar ateşi keserse Azerbaycan da ateşkese hazır olduğunu açıkladı. Olayın aslı bu.”

Bu ölüm hiyerarşisi de yeni bir şey değil. Ama sırf çok uzun zamandır böyle kullanılageliyor diye, alışılası da değil. Kürt halkına yönelik ablukada evleri havan toplarıyla dövülen, cenazelerini günlerce alamayan insanlara karşı halen “etkisiz hale getirilen teröristler”den bahsedilince, barış adına umutlanacak fazla bir ortam kalmıyor. Hele de operasyon adı altında sivil halk katledilmişken ve etkisiz hale getirildiği her fırsatta yinelenenler o halkın her bir ocağından, kimi asker, kimi gerilla olarak çıkmış evlatlarken.

İki ülkeye toplu ateşkes yapılırken tek taraflı uyarıda bulunmak, Ermenistan ordusundan “Ermeni ordusu” diye bahsetmek, Azeri askerler için “şehit düştü” deyip Ermeni kurbanlara “öldürüldü” buyurmak, hayra alamet işler değil. İlerleyen günlerde, Erdoğan ‘terör’e destek verenlerin vatandaşlıktan çıkarılabileceğini söyleyerek, terörün son dönemde barış kavramı ile eşdeğer kullanıldığı düşünülürse, muhalif kesimlere, başa gelebilecekler skalasının epeyi genişlediğini duyurmuş oldu. Aynı konuşmada ASALA da şuna dönüştü: “Amerika'da paralel yapının nasıl bölücü örgütün mensuplarıyla, Ermeni komitacılarıyla koyun koyuna olduğunu bizzat işte bu son seyahatte gördük, yaşadık.”

Bu müzmin iç mihrak, bu bitmeyen Ermeni kullanımına bir örnek de Manisa Büyükşehir Belediyesi ve Turgutlu Belediyesi’nin hizmet açılışından gelsin. Toplu açılış töreninde, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün, eski belediye binasının eğitim, kültür ve sanat merkezi olarak restore ettirmesini, kamuoyuna “Ermeni kilisesi inşa ediyor” şeklinde yansıtanlara tepki göstermiş. “Gözü dönmüş terörün bizleri bölmeye gücü yetmeyecek. Ne mutlu Türk’üm diyene!” ifadesinin ardından şöyle devam ediyor MHP’li Başkan Ergün: “Turgutlu’da siyasi kuyruk acısı bulunan birtakım kesimler, mahalle dedikodusu gibi bir yaygara kopararak, bizlere Ermeni Kilisesi inşa ediyor gibi deli saçması bir suçlama yönelttiler. 2010 yılında ‘hoşgörü’ adı altında Akdamar Kilisesi’ni Ermenilere ayin için açan siyasi partinin mensupları, bizim eğitim, kültür ve sanat merkezi olarak restore ettiğimiz binayı kilise inşa ediyormuşuz gibi lanse etmeleri, yavuz hırsızın ev sahibini bastırmasından başka bir şey değildir. Bu dedikoduyu ortaya atanları yalanları ve kuyruk acılarıyla baş başa bırakıyor, eski belediye binasının güzel bir eğitim, kültür ve sanat merkezi olarak ilçemize kazandırılacağını bir kez daha belirtmek istiyorum.”

Akhtamar Kilisesi’nin yılın bir günü ibadete açılmasını sindiremeyen bir zihniyet, bu topraklardaki kadim Ermeni varlığını ve o varlığın sistematik olarak yok edilişini nasıl kabullensin? Bunlar kabullenilmedikçe devamı ve türevi olan bütün diğer kıyımlar nasıl önlensin? Ölemez, gömülemez ve yaşayamazken, buraya nasıl memleket densin?..